MURAT SEVİNÇ
Son bir haftada, iki ‘el’ gündeme geldi.
Biri, Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan linççi saldırganın eli.
Adını anmayacağım, çok var bunlardan. Diğerleriyle beraber serbest bırakıldı. Kimi siyasetçilerin malum açıklamaları ve davranışlarının ardından bırakılması doğaldı. Birkaç yıl öncesine dek başkalarının elini ayağını öpenler, bu kez gidip linççinin elini öptü. Yarın bir başkasının öpecekler, zira konjonktürden bağımsız ve sırtları sıvazlanmadan hareket edemeyen, edemeyecek, başka türlüsünü düşünemeyen, bilmeyen bir ‘yaşam formuna’ dahiller. Birlikte yaşayan, birlikte hareket eden, tek başlarına kaldıklarında ne yapacaklarını şaşıran, asgari sözcük sayısı ve medeni davranış kalıbıyla yetinen bir yaşam formu bu. Söz konusu formun güncel temsilcisi de, diğerleri gibi, yaptığının arkasında duramadı kuşkusuz. ‘Elimi savurmuştum, ona çarpmış’ vesaire… Duramaz çünkü başka türlüsü, dürüst ve bir açık yaşam, dahil olduğu çevrenin belirleyici niteliği değil. Artık bir kesimin ‘kahramanı’ o elin sahibi. Süfliliğin mümbit toprağında. Konjonktür değişip bir başka perişanlık muteber kabul edilene dek. Bundan böyle asıl düşünmesi gereken ise, Kılıçdaroğlu. Her an, “Havadaki bir ele, bilerek ve isteyerek yüzünü çarpmak suretiyle yaşlı bir adamı incitmek ve halkı kin ve düşmanlığa…” konulu bir soruşturmaya maruz kalabilir!
İkinci el, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in eli.
23 Nisan töreninde, belediye başkanı sıfatıyla katıldığı resmi törende bir komutan, Ayhan Bilgen’in uzattığı eli havada bıraktı. Vay vay vay ne büyük iş! Kim bilir nasıl takdir edildi kimi çevrelerde. Hatırlayan çoktur, bu zihniyet aynı işleri, şu an iktidarda olanlara yapardı yıllar önce. Ellerini uzatmaz, asgari saygıyı göstermekten kaçınırlardı. Şimdi olduğu gibi o gün de takdir edenler vardı. Ve Ayhan Bilgen, bu saygısızlıklara karşı çıkanlardandı, düzgün bir insan ve insan hakları savunucusu olarak. Bayar-AP çizgisinden devraldıkları ‘milli irade’ söyleminden türettikleri ‘seçilmişler-atanmışlar’ ezeli ebedi ‘sohbetinden’ bugüne vardılar, zamanında kendi ellerinin havada bırakılmasını hazmedemeyenler. Yakışıyor. Ziyade olsun.
Son sözüm değerli Ayhan Bilgen’e…
Kendisi, kişisel olarak tanıdığım, iki satır konuşmuşluğum olan nadir siyasetçilerden. Siyasette ve günlük yaşamda, nezaket, dürüstlük, barışçıllık ve iyi niyet aranıyorsa eğer, tümüne sahip, pırıl pırıl bir insan ve yurttaş.
Elini havada bırakmayı marifet sayan ve tabii ki ‘makbul vatandaş’ olduğunu düşünen kişi ile eşit haklara sahip. Bir şehrimizin belediye başkanı. Öyle kayyum filan değil, seçilmiş belediye başkanı.
Değerli Ayhan bey, bu satırların yazarı gibi düşünen, hisseden milyonlarca yurttaş yaşıyor Türkiye’de. Üzmeyin kendinizi. Uzattığınız elin, o milyonlar tarafından sıkıldığını farz edin lütfen.
Açıklama: Yazıda geçen ‘makbul vatandaş’ terimi Prof. Füsun Üstel’in kitabından alıntı. ‘Barış imzacılığı’ nedeniyle pek yakında cezaevine girme ihtimali olan sevgili Füsun Üstel hocaya, saygıyla…