Başbakan Erdoğan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın töreninde Muhterem Fethullah Gülen’e yönelik akıl almaz ifadeleri, işin çığırından çıktığını gösteriyor. “Yalancı peygamber, sahte veli, içi boş âlim müsveddesi” de ne demek?
Herkesin başbakanı olma sorumluluğu taşıyan Erdoğan’a ne oldu böyle? Milyonların gönlünü böylesine hoyratça hançerlemenin, yürekleri paramparça etmenin yanlışlığını kendisine anlatacak, söyleyebilecek kimse kalmadı mı? Diyanet toplantısında kendisini dinlerken dondum kaldım.
Başbakan sadece Muhterem Hocaefendi’ye hakaret etmedi. Sadece onu incitmedi. Onu seven milyonlara hakaret etti, milyonları incitti. Bir gönül yıkmanın bedeli ağır iken, milyonların gönlünü yıkmanın bedeli ağır olmaz mı? Bundan korkmak gerekmez mi?
Ülkemiz zaten kutuplaşmanın anaforuna doğru itiliyor. Birbirine tutunması, gönül bağlarını kuvvetlendirmesi gereken insanları da ayırırsanız, Türkiye’nin istikrarı bundan en büyük zararı görmez mi?
Bir de şu, ‘ilmi, efsunlama vasıtası yapma’ meselesi var. Eğer Hocaefendi’nin insanları efsunlamasından söz ediliyorsa efsunlananlar içinde neredeyse AK Parti yönetiminin, milletvekillerinin tamamı var.
Soru şu: Dün âlim, dün gönül sultanı, hizmet kahramanı diye alkışladığınız insan, bugün birden nasıl “sahte veli” oluyor? Dün gerçek âlim dediğiniz, bugün neden ‘âlim müsveddesi’ oluyor? Başbakan Erdoğan’ın bu insafsız yaklaşımı, bu tahkir edici, öfkeli sözleri Türkiye Cumhuriyeti başbakanına hiç yakışmadı.