Ve bugüne geliyoruz. “Biz hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liyede gittik” diyen ama YPG’ye terör örgütü demeyen, milletvekilleri YPG’lilerin cenazesine giden Kılıçdaroğlu, PKK terörüne dört şehit verdiğimiz günün ertesi, şehit Yener Kırıkçı’nın cenazesine katılıyor. Üstelik öncesinde hiçbir güvenlik yetkilisine haber dahi verilmiyor. Maalesef sözlü tepki fiziki tepkiye dönüşüyor.
PKK sivil, asker, polis demeden kan döktüğünde “Şiddet nereden gelirse gelsin” orta yolcuları sazı eline alıyorlar. Nerdeyse şehit yakınlarını terörist ilan etmeye kadar işi vardırıyorlar. Nitekim Kılıçdaroğlu, yüzlerce insanımızı öldüren YPG’ye terör örgütü diyemeyen Kılıçdaroğlu, “Bunlar terörist, PKK’dan farkları yok” diyebiliyor!
Üstelik “Kürdistan’da AKP-MHP’ye kaybettireceğiz” diyen HDP liderleri Sezai Temelli ve “İstanbul veAnkara’daki başarı Kürdistani partilerin rolü sebebiyledir” diyen Pervin Buldan’ı “geçmiş olsun” ziyaretinde ağırlıyor.
Gencecik evlâdını toprağa verdiği gün Mustafa Kırıkçı, “Ben şehit babası olarak Kemâl’in buraya gelmesinden çok üzüntü duydum” dedi. Evlâdını toprağa veren bir babayı üzebilmek ne demektir? Kimse bu soruyu sormayacak mı?