KAAN SEZYUM
Eskiden ambulanstan önce gaz gelirdi, şimdi ambulanstan önce kınama, yayın yasağı ve Twitter-Facebook sansürü geliyor.
Medenileşiyoruz her geçen gün. Eskiden uzaklarda, orada bir köylerde bombalar patlardı, şimdi Ankara’nın göbek deliğinde… Küresel güç olmak böyle bir şey. Plastik bakkal topu gibi, ağırlıksız, hoplaya zıplaya gidiyoruz, hem de yokuş aşağı…
Zaten bizde ‘yalnış’ı yanlış yazsanız bile yalnış yok.
Masumiyet temalı demokrasi
İnsanlık tarihinde bazı anlar bir süreliğine parıldar. Türkiye’de de bu hafta ışıl ışıl parladı… Ülkenin hiçbir kurumu, hiçbir makamı, en ufak bir hata yapmadı bu hafta. Ankara’nın ortasında ikinci kez bomba patladı, kimse sıkıntı yapmadı. Çünkü kimsenin suçu, eksikliği ya da zaafı yoktu. İstihbaratsa istihbarat, gıybetse gıybet, hepsi yapılmıştı.
Mesela, MİT müsteşarı Fidan’ın görevde olduğu süre boyunca, sekiz farklı ilde meydana gelen bombalı saldırılarda, resmi rakamlara göre 227 kişi hayatını kaybetti, 724 kişi de yaralandı. Gerçekleştirilen tüm saldırılar sonrasında ise ‘Zafiyet yok’ diye çıklama yapılmıştı…
Tabii ki emniyet güçlerinde de eksiklik yoktu, bakanlar zaten eksizsizdi… Ful artı ful bakan, çok yiyor ama çekişi filan çok iyi oluyor…
Neyse, dönelim konumuza. Koskoca başbakan zaten 1989 yılından beri değişmemiş –yani zaten kapalı galeri bakır işletmesi- projesi için “Projenin çevreye zarar vermeyeceğini, çünkü ‘kapalı galeri bakır işletmesi’ kurulacağını” söyler mi?
Bir, başbakan neden vatandaşını değil, patronunu koruyor?
İki, eniştem neden firma adına açıklama yapar tavırlarda ya da neden yanlış bilgi vererek insanların kafasını karıştırıyor?
Üç, eniştem kime bakıyor, ya da enişteme kim bakıyor? Tarihin en etkisiz politik figürlerinden biri olunca demek ki arada ilgi için böyle şeyler yapmak gerekiyor…
Dört, neyse ki eniştem iktidarın vatandaş değil işveren yanında olma ayarıyla oynamadı. Hala iktidar patronların yanındaysa sıkıntı yok demektir.
Durmak yok, yemeğe devam.
Mesajı aldınız mı?
Bu görsel geçen haftadan değil, daha genel bir zaman diliminden. Yıllardır operasyonlarda ele geçirilen ürünlerle bir şeyler yazılıyor. Bazen de böyle ilginç bir bayram mesajı sizi masada karşılıyor. Bence sosyal medyanın da kapsama alanının genişlemesiyle ileride bu tarzda çok daha yenilikçi yazılamalar göreceğiz.
Örneğin ben bir gün ele geçirilen yasa dışı mühimmatla “Barış yazsak okur musunuz?” gibi kavramsal bir iş bile bekliyorum. Zaten çoğu devlet barışı mermilerle yazmaya çalışıyor.
Hayaller havyar, gerçekler açlık
Erdoğan’ın Cizre’deki bir askeri taburun kumanya sıkıntısı yaşadığını öğrenince “Ne istiyorlarsa gönderilmeli. Hatta havyar bile isterlerse göndermek gerekir” dediği belirtildi…
Bu açıklamayı duyduğum zaman sanki taburda aç kalanların adeta tek eksiklerinin havyar olabileceğini düşünen bir zihnin içine baktığımı düşündüm. O yaklaşımın içinde ‘açlık’ kavramının karşısında sanki ‘havyar’ vardı. Ama nedense havyara kadar gelip de şampanyaya karşı olabilmek de büyük bir başarı, sağlam bir irade. İradeyi buradan bir kez daha tebrik ediyorum.
Çok aç kaldıysanız buzlukta havyarım var.
Arıza var, öldünüz!
Mardin’in Nusaybin ilçesinde polis zırhlı aracından açılan ateş sonucu ölen 59 yaşındaki Dilça Ak ile ilgili Mardin valiliği açıklama yaptı.
Açıklamada, “Zırhlı aracımızda oluşan teknik bir arızadan dolayı ateşleme mekanizması harekete geçmiş, olay sonucunda bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş, bir vatandaşımız da yaralanmıştır. Yaralı vatandaşımızın tedavisi halen devam etmektedir. Bu müessir olayda hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralı vatandaşımıza acil şifalar diliyoruz. Olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılmış olup sonucu ile ilgili kamuoyu ayrıca bilgilendirilecektir” denildi.
İşte açıklama gibi açıklama:
1. Öncelikle hata bizim değil.
2. Ateşleme mekanizması kendi kendine harekete geçmiş (nasıl bir arızaysa bu arada; arıza normalde ‘çalışmama’ şeklinde olur ama)
3. Vatandaşlarda arıza sonucu istenmeyen durumlar ortaya çıkmıştır.
4. Sabır + şifa kombosu
5. Arızalanan parçayı soruşturuyoruz
6. İlk maddede sonucu vermiştik ama ileride sonucu sizinle paylaşacağız.
Savaşa ne diyelim? Mahmut mu diyelim?
Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi öncülüğünde 200’den fazla aydın, sanatçı, yazar ve aktivist ‘Suriye’de Savaşa Hayır’ başlıklı bir bildiri yayımladı.
Türkiye’nin Suriye’deki YPG mevzilerine yönelik operasyonlarının ardından gündeme gelen ‘Türkiye savaşa girecek’ iddiasından duyulan kaygının dile getirildiği bildiriye cevap hızlı geldi dikkat edersen.
İşte barış bildirisini mantığıyla yok eden cevaplar (Cevaplar orijinal, parantezler benden).
“Birkaç kitabı olan, herhangi bir yerden profesörlük unvanı alan bir kişiye aydın denmez.” (Şimdi aydınlar düşünsün…)
“Siz benim yanımda olsanız ne yazar, olmasanız ne yazar?” (Bana farkmaz, çünkü sizi takmıyorum. Zaten daha aydın bile olamadınız. Balina Aydın bile sizden daha Aydın olabilir ama onun aydınlığı da şaibeli)
“Ben milletimle yanayım. Ama bunların milletin geleceği ile derdi yok. Bu adamların bu ülkede dikili bir taşı bile yok. Siz bu ülkede vatansever bir nesil yetiştirmediniz.” (Çok oy aldım, o yüzden haklıyım. Vatanını seven insan “Savaşa girmeyelim” demez. Dikili taşınızbile yok, çünki taş dikilmez zaten. Ama dikili ağacınız da olamazdı, çünkü hepsini kestik. Kestiğimizin 100 katını da diktik, naaaberrr?)
Problem yamukta
Şöyle bir grafiğe denk geldim. Sizce bizdeki yaşam tarzı hangisine daha yakın?
İnsan düşünmeden edemiyor
Şöyle bir sokak yazısına denk geldim.
Zamanında birileri böyle bir laf etmiş miydi, eder gibi mi yapmıştı, bir şey olmuştu.
İşte ben o zamandan beri karikatür gibi yönetildiğimizi düşünüyorum. Yani ülkenin en ciddi ortamı bu tarzda bir iletişim dili kullanıyorsa, nasıl muhabbetler vardır, insan düşünmeden edemiyor.
“Top ateşleyelim güm diye”, “Adam yollayalım, milletten fiş toplattıralım”, “Altın alalım çok kocaman”, “Yürüyen uçak kesmez, yürüyen saray yapalım”…
Geri döndü!
Of ya, zamanında yıllarca hakkında ileri geri şeyler yazdığım bir insan daha siyaset arenasına geri döndü. Tamam, şu güne kadar kendisi hakkında yazılar yazarak, şakalar yaparak çok ekmek yedim, hayatımı yazı yazarak kazandığım için, yemek yediğim kap tekrardan karşıma geldi gibi hissediyorum.
Ama şunu biliyorum ki. Eğer siyaset hayatınızda ara sıra Baykallar belirip kayboluyorsa, durum çok kötü demektir.
Daha fazlası için http://yavuzozturk.tumblr.com/ adresine bir bakarsınız.
Taze dizi: Vinly
Evde sürekli dizi izleyen bir insansanız, size bir süredir beklediğim bir dizi olan Vinly’den bahsedeyim. Martin Skorsesi ile Mik Cegır yapımcılık işine girip bu diziyi yapmışlar. Dizi 70’lerde Amerika’daki müzik sektörünün çevresinde geçiyor. Ben dizinin adını bıraktım, gerisi güzel ahlak.
Ceza’dan mükafat
“Abi ben hiphop’a çok hakim değilim, şu aralar ne önerirsin?” diye Ceza’ya sordum, bir sürü parça önerdi. Şunu da sizinle paylaşmak istedim.
Kapatırken
Piyano sincabı Kenny Baron ve samurgillerden bas gitarist Dave Holland’dan güzel müzik. Piyano ve kontrbas’ın nefis iletişimi.
Bana Twitter’dan @kaansezyum’a menşın yaparak ya da alternatif hesabım @hasmetBABA’ya yazarak ulaşabilirsiniz.