Boykot ne şimdi feragat edilecek bir haktır ne de bugün nihai olarak kararı verilecek bir siyasi tutumdur. Muhalefet önümüzdeki süreçte üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirir, başka bir siyasetin imkânını inşa eder ve mücadele dinamiklerini ortak bir amaç doğrultusunda örgütlerse zaten politik iradeyi belirleme gücüne kavuşur. O şartlar altında seçim hala iktidarın bir manipülasyonundan ibaret görülürse, oluşan dalga gerçek sandığı mücadele alanlarının tam göbeğine koyar; seçimini yapar. Aksi durumda, yani kurumsal siyasetin patinaj yapıp düzen dışı aktörleri bilhassa yalnızlaştırdığında boykot tavrı yenilginin cilalı ismine dönüşür. Tüm bu nedenlerle CHP yönetiminin boykota bugünden yeşil ışık yakması da şimdi yaptığı gibi kestirme bir tavırla elinin tersiyle itmesi de yanlıştır.
Seçime kadar yapılacaklar hiç de az değildir; boykotun başka biçimleri de buna dahildir. Bilimsel, laik eğitim boykotu örneğinde olduğu gibi iktidarın saldırılarına güçlü bir biçimde itiraz edecek aktif ve kitlesel yöntemler düşünmek elzemdir. Seçim güvenliği ve adaleti konusunda ise Saray ittifakı dışındaki tüm siyasetler ortak çalışmak mecburiyetindedir. Ancak bu çalışma yalnızca salonlarında, kapalı kapılar ardında ya da teknolojik altyapıya bel bağlayarak yürütülemez.
Seçmenler bu çalışmanın örgütlü bir parçası olarak stratejinin belirlenmesinde söz sahibi olmalıdır. Uygulamanın sahası ise mahalle mahalle tüm memleket sathıdır. Girilemeyen sokağa girmek, nöbet tutulmayan sandık bırakmamak yalnızca seçim önlemi değil başarılı bir politik faaliyettir.