NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
Bir zamanların ‘amiral gemisi’ Hürriyet gazetemizin sloganı “Türkiye Türklerindir.” Amerikan Washington Post gazetesinin sloganı ise “Demokrasi karanlıkta ölür.” Yani “Şeffaflık olmazsa, kamuoyuna bilgi akışının önünde engeller varsa, orada demokrasi yaşamaz” denmek istenmiş. Bizim devletle ilişkimizde ise tersi söz konusu. Devlet namahrem gördüğü bilgileri paylaşmamakta beis görmezken, ‘neden paylaşmıyor’u sorgulayan da yok.
‘Erdoğanist twitşörler’den biri bana, “Ben dış politikadan anlamam, o nedenle reisi seçmişim, o ne derse o, doğrusunu reis biliyordur nasılsa” yazmıştı. Toplumun genel kabulü de bu yönde. İnsanlar pek de bir şey bilmek istemiyor.
Her neyse; Washington Post gazetesi, uzun yasal uğraşlar sonucu, Amerikan devletinin kendi için hazırlattığı, ‘Afganistan’dan çıkarılan dersler raporu’nu aldı. Gazete raporda röportaj yapılan yetkililere ulaşarak, anlattıklarını doğrulatmış ve isteyenlerin isimlerini de belirterek anlattıklarını paylaşmış.
Aslında raporda anlatılanlar 2017 tarihli, Michael Michod’un yönetmenliğini yaptığı ve Brad Pitt’in başrolünü oynadığı ‘War Machine’ filmi ile örtüşüyor. Filmde Pitt, bir dönem Afganistan özel kuvvetler komutanlığı görevini yürüten, bu sırada Rolling Stone dergisine verdiği skandal röportaj sonrası görevden alınan general Petraus’u canlandırıyor. Raporu okuyanlar filmi de izlesin, tavsiye ederim.
Raporda Amerikan hükümetlerinin, Afganistan’da verilen savaş konusunda kamuoyuna sürekli yalan söylediğini anlıyoruz. ABD Afganistan’daki savaşa 978 milyar dolar kadar bir para harcamış. Para basbayağı havaya saçılmış.
Raporda, yetkililer, “Buraya oluk oluk para akıtıldı ve bu parayı harcamamız söylendi. Paranın havaya gittiğini söyledik, kimse dinlemedi” diyor.
Oluk oluk akan para, dönemin Afganistan başkanı Hamid Karzai yönetimine bol bol yolsuzluk kaynağı olarak gitmiş. ABD desteğiyle ayakta duran hükümetin yolsuzluğu Afgan halkını Afgan devletinden iyice soğutmuş ve insanların aradıkları adalet için Taliban’a yönelmesine neden olmuş.
Sahada çalışan Amerikan askerleri, kendi eğittikleri Afgan polisinden nefret ettiklerini yetkililere anlatmış. Askerler polis olarak yetişsin diye seçilen kişilerin Afgan toplumunun en kötüleri olduğunu söylüyor. Çoğu afyon bağımlısı, bir kısmı ‘eski Taliban’ diye anlatıyor. Afgan polisi olmak üzere seçilen kişilerin ordudan mühimmat çaldığını da söylüyorlar.
2009-2011 yıllarında Obama yönetimi Afganistan’a daha fazla sayıda asker göndermiş ve savaşı sona erdireceğini vaat etmişti. Yönetim o dönem Afganistan’la ilgili kamuoyuna pembe bir tablo çizmek istemiş ve bunun için de Ulusal Güvenlik Konseyi’nden, savaşın kazanıldığını, işlerin iyiye gittiğini anlatan sayılar talep edilmiş. Konseye çalışan bürokratlardan biri, “Elimizde hiç olumlu bir şey yoktu; rakamların hiçbiri… Ne yaşamını yitiren askerler, ölen siviller, ele geçirilen toprak… Hiçbirine ait veri olumlu değildi” diye anlatıyor.
2013-2014 yılları arasında Afganistan’da görev yapmış albay Bob Crowley, Kabil’deki karargahda “Doğrular pek sevilmiyordu” demiş ve bu söyledikleri raporda kayda geçmiş.
Bizde, “Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” diye bir söz var. Oysa gerçekler onları ortaya çıkarmak isteyen bir irade varsa ortaya çıkıyor.