AZİME ACAR
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, HES’lere (hidroelektirik santrali) karşı çıkanlara, “Gidip Solaklı’ya baksınlar” deyince, Radikal de gitti, baktı, gördüklerini yazdı.
Bakanın ‘örnek’ verdiği Solaklı, Trabzon’un Of ilçesinden başlayıp Çaykara, Dernekpazarı’ndan geçip Uzunköprü’ye kadar uzanan 40 kilometrelik bir vadi.
30’dan fazla HES projesinin söz konusu olduğu bölgeye giden gazetecinin gördüğü ise ‘kurutulan derelerden, açılan yolların oluşturduğu heyelanlardan, kesilen ağaçlardan’ başka bir şey değildi. Solaklı’nın içler acısı halinin fotoğrafları da haberde yer aldı.
Medyanın kamu vicdanına taşıdığı, ‘Van’da dizlerine kadar kara batmış, sırtındaki çuvalda çocuğunun cansız bedenini taşıyan babanın görüntüsü’ne geçelim.
İstisnai (!) fotoğrafla zedelenen prestij
Van Valisi Nezih Doğan, yardıma gidebilecek kurumlar arasında ‘koordinasyon sıkıntısı’ olduğundan söz etmiş, soruşturma başlatılmıştı.
Kalbimizi dağlayan bu görüntülerin yayınlanmasından bir hafta sonra, gazeteciler, merak edip Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na soruşturmanın akıbetini sorunca şu cevabı aldılar:
“Prestijimizi, istisnai bir fotoğrafla zedelemeye kimsenin hakkı yok.”
Bu iki hazin vakayı ve açıklamaları medyadan izledik.
Hazin manzara
Ama, Türkiye medyasının hali de bir o kadar hazin.
10 yılda basın özgürlüğü açısından 56 sıra gerilemiş durumda Türkiye. Tepetaklak olan basın özgürlüğünün dünya haritasındaki rengi kıpkırmızı, alarm zilleri çalıyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler, 180 ülke arasında 154. sırada yer alan Türkiye’yi, “Gazeteciler açısından dünyanın en büyük hapishanesi olmaya devam ediyor” diye tanımladı. Türkiye, 2005’te 98. sıradaydı.
Merak edenler için paylaşalım. Komşumuz Yunanistan 99. sırada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise Türkiye’nin 71 sıra üzerinde, yani 83. sırada.
Türkiye’nin yanı başında kimler var derseniz, Svaziland, Gambiya, Meksika ve Irak.
Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh ise tesadüf bu ya, bu hafta Ankara’da resmi ziyaretteydi. Elindeki Kuran, tesbih ve asayla yansıdı medyaya.
Günah çıkarma seansları başladı
Ses kasetlerinin ortalığa dökülmesiyle “Medyaya yönelik baskı somut olarak herkes tarafından görüldü” diyen Fatih Altaylı’nın ardından medya yöneticileri ve köşe yazarları, hafiften günah çıkarmaya başladı.
Örneğin Nazlı Ilıcak, köşesinde, özgürlük hakkının nasıl riskli bir alana dönüştüğünü anlatırken, Türkiye’deki basın özgürlüğü için “Engebeli bir sahada at koşturmak gibi. Her an tepetaklak olabilirsiniz” benzetmesi yaptı: “Gazete patronlarının ekonomik çıkarları tehdit edilince, orada çalışanlar da, ‘tutuk’ hareket ediyor. Bu ‘tutuk’luk hali, manşetlere ve yorumlara yansıyor.”
Patlıcanı görünce, telefona sarıldı!
Haberi beğenmeyip telefona sarılanlar nedeniyle iyice ‘tutulan’ medyanın haline bir örnek de geçenlerde Vahap Munyar’ın köşesine yansımıştı; “Mehdi Eker, kuru fasulyede spekülatörlerin gazetecileri kullandığını savundu; ‘Alıyor gazeteciyi yanına, fiyatın aşırı yükseldiği havasını yayıyor.’ Meslektaşlarım anımsattı; ‘Kuru fasulye fiyatının yükselmesine ilişkin ilk haberi Anadolu Ajansı TZOB Başkanı’na dayandırarak geçmişti.’ Eker bunun üzerine şu örneğe sarıldı; ‘TRT, enflasyonun yükselişiyle ilgili haberlerinde kış ortasında patlıcan tezgâhı gösteriyor. TRT Genel Müdürü’nü aradım, ‘Kış ortasında patlıcan, biber gerekçe gösterilir mi? Onlar kışın serada yetişiyor, fiyatı yüksek oluyor, insaf’ dedim.’”
İpucu
Gazeteci Shitika Anand, Huffington Post’ta ‘gazeteciden neden sevgili olmayacağını’ madde madde yazdı (Haberin Türkçesi için tıklayın). Medya dünyasının koyu gri atmosferinde, gülümseten bu yorumu okuyan gazeteciler, “Bu maddelere eklenecek daha çok madde var” diyerek, kendi maddelerini de ekleyiverdi.
O maddelerden birisini aktaralım, zira medya ile temas edecek herkesi yakından ilgilendiren ipuçları aktarıyor. Medyayla ilişkinizin ‘en kötü kabusunuza’ dönüşmemesi için aklınızda tutmanızda yarar var…
“Ne zaman yalan söylediğinizi, ne zaman içten konuştuğunuzu, ne zaman sıkıldığınızı anında anlarlar. Telefonda konuşurken sesinizin tonunu anlayacak şekilde eğitilmişlerdir.
Sözlerinizi hatırlarlar. Olayları, sözleri, hikâyelerin takibini hatırlamaya programlanmışlardır. Unutmazlar ve vakti gelince hatırlatmaktan çekinmezler.”