Finlandiya televizyonundaki belgeselde görülmesinin ardından gözaltına alınan ‘Cemaat firarisi’ Serdar A. ifadesinde “Darbeyle ilgili konuştuğumuz sırada kayıtta olduklarını bilmiyordum. Görüntüleri izleyince şoke oldum” dedi.
Finlandiya’da yayın yapan YLE televizyonu, ‘Cemaat firarileri’nin hangi şartlarda ve nasıl yaşadıklarını anlatan bir belgesel yayınladı.
Belgeselde, İstanbul’da yaşadıkları belirtilen öğretmen karı-kocanın hayatı işlendi. ‘FETÖ’cü aile’ diye bahsedilen, yüzleri kapatılan, isimleri açıklanmayan öğretmen çift, kendilerini gizlemek için otomobillerinin arkasına Türk bayrağı astıklarını anlattı.
Terörle Mücadele Şubesi (TEM), kendilerini ‘Cemaat firarisi’ olarak tanıtan öğretmen çifti görüntüleri inceleyerek yakaladı.
Haklarında daha önceden yakalama kararı olmadığı anlaşılan çiftten Serdar A., ‘terör örgütü propagandası’ yapmak iddiasıyla tutuklandı, eşi serbest bırakıldı.
‘Yaka mikrofonum takılı değildi’
Sabah’tan Nazif Karaman’ın haberine göre Serdar A.’nın savcılık sorgusu ortaya çıktı.
1999-2000 döneminde cemaate ait bir dershanede öğretmen olarak görev yaptığını ve ertesi sene ayrıldığını aktaran Serdar A. şunları anlattı: “Sonrasında FETÖ ile ilgisi olmayan bir dershanede bir buçuk yıl daha çalıştım. Tekrar geri döndüm. 2013 yılına kadar beş sene daha örgüt dershanesinde çalıştım. 250 bin-300 bin lira kadar bir sermaye ile kendime bir etüt merkezi açmayı planladım. Daha sonra darbe oldu ancak okulum KHK ile kapatılmadı. Bir şikayet sonrasında kaymakam tarafından kapatıldı. Aslında ben 17-25 Aralık’tan sonra örgüt ile ilişkimi kestim.”
Belgesel için görüştüğü gazetecilerin kendisine ‘TEOG ve eğitim sistemi’ hakkında sorular sorduğunu aktaran Serdar A. şöyle devam etti: “Türk kültürü ve mutfağı hakkında bir şeyler yapmak istediklerini söylediler. Evime geldiler. Evdeki mutfağı, eşimle yaşantımızı falan konuştuk. Sonra üç tane soru sordular. Darbeden bahsettiler. Ben darbe ile ilgili konuştuğumuz sırada kayıtta olduklarını bilmiyordum. Çünkü yaka mikrofonum takılı değildi. Görüntüleri izleyince şoke oldum. Gelen gazeteciler Türkiye’de bir dönem çalışmışlar. Türkçeleri de zayıftı.”