Dün Semih gördüğü o vahşeti tek tek anlattı. Yaşadığı o anı anlatırken benim kanım dondu. Ali İsmail’i sokak arasında kıstırmışlar.
Defalarca dövmüşler. Çocuk bayılmış, kaçmaya kalkmış. Bu defa o fırıncı çıkıyor sahneye. Esnaf demeye dilim varmıyor. Çünkü insan değil. Ali İsmail kaçarken çelme takmış. Sonra o tuzakçı polis çullanmış üzerine. Coplar, tekmeler, yumruklar, sopalar…
Bu sırada Semih dehşet içinde olanları izliyor. Ali İsmail son bir hamleyle kaçmak istemiş. Hayır… Bu defa polis S.K. çökmüş üzerine çocuğun…Kafasına tekmelerle dakikalarca vurmuş. Diğer polisler gelince onların bile kanı donmuş bu manzara karşısında.
Semih anlattıkça içimdeki öfke öylesine kabardı ki… Bu nasıl bir vahşettir? Kim yetiştiriyor kardeşim bu sadist polisi? Bu ruh hastasını kim eğitiyor? Kim beline tabanca, eline cop veriyor?… İçişleri Bakanlığı bu konuda mutlak bir inceleme yapmalıdır.
Toplumsal olaylara müdahale eden polisler nasıl yetiştiriliyor? Bu “pitbull ruhu”nu kim aşılıyor bu polislere?
Hepimizin çocuğu var. Protesto etmek istiyor. Demokratik hakkını kullanıyor. Diyelim ki aşırıya gitti. Diyelim ki hata etti. Bunun karşılığı, böyle sokak aralarında tuzak kurup insan avı mı yapmaktır? O zaman mahkemeler niye var? Polis insan hayatı almak için mi, yoksa insan hayatını korumak için mi var olduğunu nasıl anlayacak?
Semih’in anlattıkları ortadadır. Polisin kurduğu alçakça tuzak ortadadır. İnsanlık dışı ölüm ortadadır. Vahşet ortadadır. Yakın mesafeden kafalara sıkılan gaz fişekleri, İzmir Kordon da saçlarından sürüklenen kızlar… Üniformalı sadizm ortadadır…