Zaman zaman bu sığınmacıları tehdit unsuru gibi kullanıyor olsak da insanlık dışı bir yola asla tevessül etmemiş, bu 4 milyon insanı bir ‘silahsız kuvvet‘ gibi asla kullanmamıştık.
Oysa geri kabul anlaşmasının şartlarına Avrupa uymadığı zaman sınırları açabilirdik…
Türk vatandaşlarına söz verilen vizesiz seyahat hakkı tanınmadığı zaman mülteci kartını çok rahat ve haklı biçimde oynayabilirdik.
Tüm bunlara rağmen bunu yapmadık.
Tüm dünyaya karşı bu ‘ahlaki üstünlüğümüzü’ koruduk.
Kan içip kızılcık şurubu içtik deme pahasına.
Ve dün bu ahlaki üstünlüğe en çok ihtiyaç duyduğumuz anda çok yanlış bir adım attık.
Büyük bedel ödeyerek elde ettiğimiz 10 yıllık üstünlüğümüzü, 1 gecede yitirdik.
‘Esad katilinden koruduğumuzu iddia ettiğimiz’ kişiler şimdi kışın ortasında derme çatma botlarla, soğuk denizlerdeler.
Bir yandan Suriyeli sığınmacılara tepki göstermeyin sakın çağrıları yapıp, bir yandan bunu yapmaya ben bir isim veremiyorum…
Bu fikir kimden çıktı bilmiyorum.
Ama bu kararı alanlara söylettirdiği şudur: “Bugüne kadar sığınmacılarla ilgili söylediğimiz hiçbir şeyde samimi değildik.”