Spor taraftarlığı özel bir ruh hali… Belki de cemaatçi yapılardan uzaklaşmış olan modern toplumda bir ihtiyacı, yani bir cemaatin parçası olma duygusunu tatmin edebildiği için.
Buna karşılık siyasi parti taraftarlığı farklı… ‘Normalde’, yani demokrasilerde siyasi partiler takım tutar gibi tutulmaz. Siyasi parti destekçiliği spor taraftarlığı gibi ölüme kadar devam eden bir ‘çocukluk aşkı’ olamaz.
Ne var ki ülkemizde cemaatler birer spor camiası, partiler birer spor kulübü… Çünkü halen bir program, bakış, ideolojiden ziyade bir kimliği temsil ediyorlar ve o kimliğe bağlılık da taraftarlığı anlamlı kılıyor. Bu siyasi kültürün zaafını gösteriyor ama belki aynı zamanda bir avantaj!
Spor taraftarlarından biraz feyiz alarak eleştirel olmayı, partileri başarılı kılmaya çalışmayı becerebiliriz. Sahiplenmenin sert eleştiriyi ima edebileceğini, samimiyetin gördüğünü söylemeyi, yönetimi uyarmayı gerektirdiğini idrak edebiliriz. Bunun taraftarı olduğumuz siyasi hareketi daha az değil, aksine daha çok ‘sevmek’ olduğunu, başarının koşulunun burada yattığını anlayabiliriz… Şuculuğun buculuğun aslında taraftarlık değil, holiganlık olduğunu ve partiye sadece zarar verdiğini görebiliriz…