Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin istikrar getireceği önermesine gelince, bu tez ortada istikrarsız bir durum olduğu için değil, belirsiz bir gelecekteki istikrarsızlığa karşı öne sürülüyor. On beş yıldır tek parti tarafından yönetilen ve o partinin yıllarca Meclis çoğunluğunu kazanma ihtimalinin yüksek olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yani siyasi istikrar zaten mevcut… Eğer getirilen değişiklik çok uzun vadeye uzanabilecek bir sistemin habercisi olsaydı, gelecekteki istikrar için bugünden tedbir alıyoruz diyebilirdik. Ancak bu değişikliğin Erdoğan sonrasında kalıcılığının az olduğunu herkes biliyor. 82 Anayasası üzerinde inşa edilen pragmatik bir yetki devşirme düzenlemesinin gelecekteki istikrarı garanti etmesi mümkün değil.
Ayrıca siyasi konjonktür açısından bakarsak, Kasım 2015 seçimi sonrasında AK Parti’nin önünde dört yıllık seçimsiz bir dönem vardı. Üstelik başbakan değişikliği ile yürütmede istenen ‘uyum’ sağlanmıştı. Belki hükümet hoşlanılmayan bazı bürokratlarla çalışmak durumundaydı ama ülkeye ‘sıçrama’ yaşatacak tüm imkanlara sahipti. FETÖ darbe girişimi sonuçları itibariyle bu imkanı daha da artırdı ve yürütmenin elini güçlendirdi. Hem tüm kimlikleri kuşatan bir toplumsal destek sağlandı hem de bürokrasiyi değiştirme meşruiyeti doğdu. Ne var ki AK Parti, sistemi değiştirme teklifini bugüne çekerek ve demokratik niteliği sorgulanan bir model önererek kendi eliyle bu istikrarı olumsuz yönde etkilemiş oldu. Oysa istikrar için sistem değişikliği öneren bir partinin, var olan istikrarı koruyacak bir tutum alması daha iyi olurdu.