Sebeplerini biliyor ve sempati de duyuyoruz. Tehdit altında yaşanan, kontrol edilemeyen bir bürokrasi karşısında ülkeyi yönetme sorumluluğu ile karşı karşıya kalındı ve bunu topluma anlatma şansı da kalmamıştı. Ne var ki güvensizlik ve yalnızlaşma AK Parti’nin kimyasını olumsuz etkiledi. Karar sistematiğinde kalite kaybına ve keyfiliğe kapı açıldı. Ortak aklın kenara konmasıyla parti içindeki doğal ve sağlıklı dengeler zayıfladı. Lidere bağlılık beyanı üzerinden kişisel iktidar devşirmeye niyetli gruplar ortalığa döküldü.
Bugün Gülenciler temizlenirken yaşanılanlara baktığında, insan o rasyonel, özgüvenli, çoğulcu ve demokratik bakışlı AK Parti’yi özlüyor. Ortak akıl varken gerçek veya hayali hiçbir ‘üst akıl’ AK Parti’ye dokunamıyordu bile. Oysa şimdi iki sersem bir araya gelse ona ‘üst akıl’ deme ihtiyacı çıkıyor… AK Parti tarihsel bir fırsattı ve hala da öyle. Umarım ileride ‘kaçan bir fırsat’ olarak kayda geçmez. Çünkü bu hepimiz adına kaçan bir fırsat olur.