Şimdi bu insanlık dışı koşullarda, kendisine gazeteciyim diyen kişi ne yapar? Gerçek gazeteci insan hayatını savunur, savaş suçlarını sorgular, mağdurların hakkını arar.
Gerçek gazeteci, sırf ulu devlet büyüklerinin damadının fabrikasında üretiliyor diye, sivilleri öldürmüş olma ihtimali olan bir silaha güzelleme düzmez.
İnsan hakkını arayan vekili şeytanlaştırıp, “Parıltılı savunma sanayimiz yıpratılıyor,” demez. Gerçek gazeteci, “Acaba bu SİHA’lar siviller üzerinde deneniyor mu? Burada bir insan hakkı ihlali var mı?” diye sorar.
Ama bizim milli ve yerli savunma sanayiimiz gibi, milli ve yerli gazetecilerimiz de var. Onlar aslında gazeteci değil; yerli ve milli oldukları kadar çürümüş, bir o kadar da insanlıktan nasiplerini almamış gazetecilik araçları.