‘FETÖ’nün yargı yapılanmasında önemli rol oynadığı suçlamasıyla yargılanan eski Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Daire başkanı İbrahim Okur, 2010 referandumu sonrası yargıya cemaat üyesi hakimlerin atanmasında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın onayı olduğunu öne sürdü.
Tutuklu İbrahim Okur’un yargılanmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde dün başlandı.
165 sayfalık savunma metni hazırlayan Okur, dönemin HSYK genel kurulunun izni olmadan hakkında savcılığın başlattığı soruşturmanın yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle kuruldan kovuşturma izni alınmasını ve davada durma kararı verilmesini istedi.
Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre Okur, hayatı boyunca hiçbir illegal yapı içinde olmadığını belirterek şöyle konuştu: “Devletin en üst makamında bulunanların destek verdiği, Pensilvanya’ya giderek ziyaret ettikleri, TBMM kürsüsünde övdükleri, MGK kararlarının başbakanın talimatıyla kamuoyu ve kamu görevlilerinden gizli tutulduğu bu yapının 17/25 Aralık öncesi kriminalize olmuş bir eylemi de bilinmezken, bunların iç yüzünü, gizli amaçlarını bilmeden bu yapıdan bazı insanlarla arkadaş olmak ve/veya aynı işyerinde çalışmak, işin yürüyebilmesi için bakan ve müsteşarın bilgisi dahilinde görüşmeler yapmak suç mudur? Eğer böyle bir suç varsa başta ülkeyi yöneten siyasi iktidar olmak üzere, kamu görevlilerinin tümü bu suça iştirak etmiştir.”
‘Olsun, alınları secdeye giden arkadaşlar değil mi’
Dönemin Adalet Bakanlığı müsteşarı Ahmet Kahraman’ın talimatıyla cemaatçi üyelerle yapılan görüşmeler sonucunda HSYK’nın 2011’de Yargıtay’a 160, Danıştay’a 51 üye atama sürecini anlatan Okur, “Müsteşar Ahmet Kahraman, hazırladığımız listeyi sayın başbakana (Tayyip Erdoğan) sundu, ‘Liste biraz nurlu oldu’ (Nurculuk akımının kolu Gülen Cemaati mensuplarını kastediyor) dedi. Başbakan da ‘Olsun, alınları secdeye giden arkadaşlar değil mi’ demiş. Bu 160 kişiden 110’nun Cemaatçi olduğunu o zaman düşünüyorduk” diye konuştu.
Zekeriya Öz’ün ‘süslü’ ataması
Okur, Zekeriya Öz’ün görevden alınmasını kendisinin teklif ettiğini, müsteşar Ahmet Kahraman’ın bunu “Beyefendi’ye sorması gerektiğini” anlattı: “Beyefendi ile görüştükten sonra beni telefonla arayıp ‘Kendisini kırmadan ve kamuoyunda tepki çekmeden süslü kaydırmayla alabiliyorsak almamızı’ istedi. Bunun üzerine ben de bakan beyin isteğine uygun olarak başsavcı vekilliği önerdim. İkiye karşı beş oyla atadık. Bizim bu kararı aldığımız tarihte Öz’ün altına Mercedes araç verildiğini, hükümetin ‘Bu davanın savcısıyım’ diyerek tam destek verdiğini özellikle vurgulamak istiyorum. O zaman hükümet-cemaat kapışması yoktu.”
Erdoğan’ın Şık ve Şener için sözleri
Okur, Odatv soruşturmasında gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasına da değindi: “2011 yaz aylarında Sayın Ahmet Hamsici ile birlikte bir konu için ziyaret ettiğimizde Sayın Başbakanımıza ‘Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması çok tartışıldı, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri de Türkiye aleyhine bir rapor yazdı, ülkeyi sıkıntıya sokuyor’ dedim. Kendisi de ‘Bir suçları varsa yaptıklarını çekmeleri gerektiğini’ söyledi. Daha sonra da ‘kitabın bazen bombadan daha tehlikeli olacağını dair bir açıklaması’ oldu.”