Eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Yücel Erten, iktidarın son dönemde Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) yasasıyla gündeme gelen ‘sanat politikaları‘nı Nazilerin yoz sanat kavramına benzeterek “İktidara hâkim zihniyet, ülkemizde sanata topyekûn savaş açmış görünüyor” dedi.
Taraf’tan Murat Şevki Çoban’a konuşan Erten, iktidarın ‘sanatın ne olduğuna dair bir fikir sahibi olmadıklarından kuşkulandığını’ belirterek, “Sanatı tamamıyla denetim altına alıp, kendilerine uygun borazanı çaldırma imkânını bulamadıkları yerde doğrudan yok etmeyi tercih ediyorlar” diye konuştu.
Erten’in Taraf’ta yer alan söyleşisinden bazı satırbaşları şöyle:
İktidar sanata savaş mı açtı?
* Baktığımız zaman; baleye bel altı deniliyor, heykele tükürülüyor, anıtsal heykeller- yapılar yıkılıyor, kokteyller içkili olduğu için eli sopalı adamlarca basılıyor, oyunlara sansür uygulanıyor, insanlar görüşlerini beyan ettiler diye görevinden alınıyor, filmlere sansür, edebiyata sansür, ders kitaplarına büyük yazar, şairlerimizin yapıtları sansürlenerek giriyor. Bak, bir batında neler sayabildik…
Yoz sanat Nazi kavramı
* Her taraftan sanatın uygun olmadığı, yoz olduğu ve yoz sanatın yaşamasına müsaade edilmemesi gerektiğine yönelik bir kıstırma, çember görüyoruz. Yoz sanat, biliyorsunuz Nazilerin kavramıdır. Bugün de sanata bakışta benzer bir zihniyet sözkonusudur kanısındayım.
İktidarın sanat algısı nasıl?
* Sanatın ne olduğuna dair bir fikir sahibi olmadıklarından kuşkulanıyorum. Tabii ki, sanatın çok büyük bir bölümünü dışlayan İslami görüşün de bunda etkisi vardır. Bazen folkloru sanat sanıyorlar, bazen el ürünlerini, bazen popu, bazen kitch’i, bazen plastik replikayı sanat sanıyorlar.
* Belediye başkanı veya siyasi pozisyondaki herhangi biri, ne zaman sanatçılarla karşı karşıya gelse, bu konularda fikir sahibi olduğunu vurgulamak için “Biz de ortaokulda müsamerelerde yer aldık” demeye başlıyor gülerek. Böyle bir tavırla karşı karşıyayız.
Sanatçılar neden TÜSAK’a karşı?
* TÜSAK, sanat kurumlarını onarmayı, düzeltmeyi, geliştirmeyi hedeflemiyor. TÜSAK, sanat kurumlarını yok etmeyi amaçlıyor. Bu kurumların önemini anlatmak için bir tek örnek yeter: Birkaç yıl önce Erzurum DT, bölgedeki 17 ilçeye Bremen Mızıkacıları adlı çocuk oyununu turneye çıkarmış.
* Valilik de bir anket yürütüyor: Bu 17 ilçede yaklaşık 10- 11 bin çocuk tiyatro seyretmiş. Ankete göre, çocukların yüzde 92’si hayatında ilk defa, kalan yüzde 8’i de bir önceki yılki turnede ilk defa oyun seyretmiş. Burada bir soru çıkıyor karşımıza: Devlet tiyatrolarını, operasını, balesini yok ettiniz. Konuyu, sektör iştahına açtınız. Özel sektör, kâr güdüsüyle bunu nasıl sağlayacak?
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Nejat Birecik destek veriyor yine de…
* DT’nin genel müdürlüğüne bu yasaya taraf çıkan birinin tayin edilmesi, artık “Önyargılı davranmayalım, uygulamalarına bakalım” diyeceğimiz noktayı aşan bir gelişme. Çünkü herkesin karşı çıktığı TÜSAK’a destek veren, yandaş bir vatandaşın o göreve getirilmesi, zaten bu yönde kullanılacağının işaretidir.
İktidar sanattan niye rahatsızlık duyar?
* Sanatın sahip olması gereken özgürlük, baskıcı iktidarlar ve partiler için sakıncalıdır. Bu özgürlük kaynağı, korku imparatorluğu yaratmak isteyen bir iktidar için tehlikelidir ve kurutulmalıdır. Bu kurumların geleneğinden gelen nisbî de olsa bir özgürlük havası var. Bu, işlerine gelmez. Sanatı tamamıyla denetim altına alıp, kendilerine uygun borazanı çaldırma imkânını bulamadıkları yerde doğrudan yok etmeyi tercih ediyorlar.