Türkiye gibi az gelişmiş kapitalist ülkelerin temel özelliklerinden birisi vergi yükünün büyük bölümünün yoksul halkın, emekçilerin sırtına yıkılması, bu durumun merkezi yönetim bütçe kanunu üzerinden yasal hale gelmiş olmasıdır. Kamu gelirleri içinde önemli bir yer tutan vergi gelirlerinin ana kaynağı yine ücretli emekçiler olacak. Nitekim 2019 yılında ücretlilerden kesilen gelir vergisi yaklaşık 96 milyar lira olurken, bu ücretlilerin çalıştıkları 848 bin şirketin ödediği kurumlar vergisi tutarı 78.8 milyar lirada kalmış. 2020’nin ilk dokuz ayında, salgının da etkisiyle, gelir vergisi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 düşerken, kurumlar vergisindeki azalma yüzde 41.8 olmuş.
2020’de 139 milyar TL olması hedeflenen bütçe açığı yılın ilk dokuz ayında 140.6 milyar TL’ye ulaştı. 2021 yılında bütçe açığının iyimser bir şekilde 245 milyar TL olarak belirlenmesi dikkat çekici. Bu durum, Ocak 2021’den itibaren yüksek vergi artışları ve yeni bir zam yağmurunun kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor. Şöyle ki, 2021 bütçesinde gelir vergisi gelirlerinde yüzde 19, özel tüketim vergisi (ÖTV) gelirlerinde yüzde 21 artış öngörülüyor. 2021 yılında vergi gelirleri hedefinin 2020 hedeflerine göre yaklaşık yüzde 20 artacak olması, bütçedeki vergi yükünün yine emekçilerin sırtına yıkılacağı anlamına geliyor.