“Gezi olayı”, haziran seçimi, kesin sonuçları beklemeden “Atı alarak Üsküdar’ı geçmeler”, oligarşinin halktan rıza alma kapasitesinin erimeye başladığını gösteriyordu. Oligarşinin “rıza alma” kapasitesindeki erimeye, ekonomik krizi yönetmedeki “beceriksizliği” de eklenince, yerli “egemen sermaye” tavır almaya, uluslararası sermaye güvensizlik belirtmeye başladı. 1. ve 2. İstanbul Belediye seçimlerinin sonuçlarının da gösterdiği gibi, oligarşi artık siyasal İslamın fosilleşmiş kesimiyle baş başa kalmıştır.
Bu yalnızlaşma süreci daha da hızlanacaktır. Çünkü, hafta sonu yenilenen seçimlerin sonuçları, sürecin artık “rıza alma” kapasitesini yitirmenin ötesine geçtiğini gösteriyor. Şimdi toplumun siyasi yapısını sarsmaya başlayan bir karşıt dalga var. Bu, bir karşıt-hegemonya odağı yaratma ya da yaratılacak olanı yönetime taşıma potansiyeline sahip bir dalgadır.
“Yeni seçenekler” bu noktada gündeme geliyor. Egemen sermaye açısından bu seçeneklerin iki özelliği kendinde birleştirmesi gerekiyor. Birincisi: Egemen sermayenin “kriz yönetim modelini” benimsemesi, bu modeli bu dalganın genel çıkarı olarak sunabilecek bir söylemi geliştirebilmesi gerekiyor. İkincisi: Toplumda, ekonomik çıkarlar, kültürel değerler açısından çok parçalı bir kutuplaşma söz konusudur. Yeni seçenek, bu parçalanmayı, toplumu, bir söylem ve bir “ana gösterge” (söyleme anlamını verecek ilke) altında birleştirerek aşabilmelidir.