Darbe girişiminin olduğu gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te bulunduğu otele yönelik baskına katılan iki astsubay, otele o amaçla götürüldüklerini bilmediklerini savundu.
Çiğli 2’inci Ana Jet Üs Komutanlığı’nda konuşlu Muharebe Arama Kurtarma (MAK) Birliği’nde görevli astsubaylar Serkan Elçi ve Selman Çankaya, ilk etapta kendilerine ‘bir teröristin alınacağı’nı, ancak daha sonra helikoptere binmeden önce TSK’nın yönetime el koyduğunun söylendiğini kaydetti.
‘Kuvvetle muhtemel şehit olacaksınız’
İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’de ifadesi alınan astsubay Elçi şunları anlattı: “Orada komutan bize ‘Bir terör örgütünün üst düzey yöneticisini almaya gideceğiz. Bununla ilgili çok önemli bir görevimiz var. Yalnız bundan dönüş olmayabilir, şehit olabilirsiniz, kuvvetle muhtemel şehit olacaksınız, geri dönemeyebilirsiniz’ dedi. Operasyonun ayrıntısını İstanbul’dan gelecek bir ekibin detaylarıyla anlatacağını söyledi. Beklemeye başladık. Sonra özel kuvvetlerden gelen bir binbaşı, yaptığı telefon görüşmesi sonrası yerin değiştiğini söyledi ancak değişen yerin fotoğrafının olmadığını, sadece bir otel olduğunu, içerisinde birçok villasının olduğunu, hepsine tek tek bakılacağını söyledi. Bu nedenle net, ayrıntılı bir planlama yoktu çünkü bölge bilinmiyordu.”
‘TSK yönetime el koydu’
Buna göre bir general askerlere helikoptere binmeden önce TSK’nın yönetime el koyduğunu söylemiş: “Daha sonra helikopter başına gittiğimizde bir general, ‘Ben size şimdi tam olarak açıklıyorum. Askeriye, hükümete el koydu, belki duymuşsunuzdur’ dedi ama biz depoya geldikten sonra telefonlarımızı kapatıp teslim etmiştik. Daha sonra tekrar dağıtıldı ama biz kesinlikle açmadık, kapalı duruyordu. O yüzden o ana kadar darbe gibi bir girişimin olduğundan haberdar değildik. Herkes, bize söylenenin şokuyla helikoptere bindi. Kimse itiraz etmedi, daha sonra helikopterde yarım saat civarı bekledik.”
Kendilerini yöneten Özel Kuvvetler ekibinin arkasından otelde ilerlediklerini anlatan Elçi, “Onlar tek tek polisleri dışarı çıkarıyorlardı, sorular soruyorlardı, birkaç tanesini duyduk, ‘Nerede, nereye gitti, ne zaman çıktı?’ gibi sorular soruyorlardı.”
‘Dağa ulaşınca çatışma bitti, kaçtım’
Elçi’nin anlatımına göre ilk çatışmada içeride bir polis memuru yaralandı, onun için ambulans çağrılması istenirken yanlarına bir binbaşı geldi: “Burayı derhal terk etmemiz gerektiğini söyledi. Özel Harekat polislerinin oraya geldiğini, helikopterle bizi tarayabileceklerini falan söyledi. Acele şekilde çıktık ve tekrar o indiğimiz bölgeye doğru giderken karşımıza Özel Harekat polisleri çıktı ve zırhlı araçla bize ateş etmeye başladılar. Biz siper aldık, daha sonra Özel Kuvvetler’den gelen ekip karşılık verdi.”
Elçi, ifadesini “Daha sonra bütün atışlar üzerimize oldu. Uzun süre atış yedik ve siperden çıkamadık. Daha sonra havaya ateş etmeye başladık. O an karşılık biraz durdu. Bu sırada sahil kenarından dağa doğru yürümeye başladık. Dağa ulaştığımızda çatışma bitmişti. En son ekip dağıldı ve kaçtım” diye bitirdi.
”Korumaları’ diyorlar ama kimin korumaları bilmiyoruz’
Astsubay Çankaya ise birliğe okul komutanının emriyle geldiğini belirterek, Özel Kuvvetler’i gördüğünde önemli bir operasyona gidildiğini anladığını kaydetti. Kendilerine çok büyük ihtimalle ‘şehit olacakları’nın söylendiğini belirten Çankaya bu yüzden yola ‘vatani duygular’la, abdest alarak çıktıklarını belirtti.
Çankaya, TSK’nın yönetime el koyduğunun kendilerine söylenmesinin ardından korku ve şaşkınlık yaşadıklarını belirterek şöyle devam etti: “Ben helikopterciyim, gidene kadar dua ettim. ‘Rabbim, bunu kullanmayı bana nasip etme’ dedim. En azından gidene kadar ‘Silahı bozayım, aşağıya düşüreyim’ diye düşündüm, helikopteri vurmak bile geçti aklımdan ama ne bileyim içeride arkadaşlar da vardı cesaret edemedim, Dalaman’a diye gidiyorduk, daha sonra başka bir üsse gelmişler. Kara Kuvvetleri’nin helikopterlerinin olduğu bir üsse indik, yakıt almak için. Sonra geri dönüp o helikopterleri alacaklardı, plan oydu. Daha sonra yakıt veren olmadı, bir şey veren olmadı, sabah oldu. Ezan sesini duydum, gün ağarmaya başlarken bir Sikorsky helikopter geldi, içinde bir tane yaralıyla. Sonra bizim malzemeleri oraya yükleyerek dağların, taşların arasından ağaçlara sürte sürte, kaçar gibi üsse döndük. Bir general geldi. Ben zaten işin içinden sıyrılmak istiyorum. Nasıl bir yere götürüldük, sivil halka ateş ettirmek zorunda bıraktılar, aşağıda kimlerle karşı karşıya geldik, bilmiyoruz, ‘Korumaları’ diyorlar ama kimin korumaları bilmiyoruz….”