Emek Bizim, İstanbul Bizim İnisiyatifi, İstanbul’un hafıza alanlarından tarihi Emek Sineması’nın mahkeme kararına rağmen yıkılmasına ilişkin süreci dokuz maddede özetledi.
Metinde, kısa süre önce Madame Tussauds müzesinin açılacağı haberiyle gündeme gelen Cercle D’Orient binasındaki Emek’le ilgili hukuki süreçten, sorumlulara, birbirleriyle çelişen ifadelerden, Emek’in seyircisizlik nedeniyle kapatıldığı iddialarına kadar birçok konuda ‘Emek’in hikayesi’ anlatıldı.
Gezi Parkı eylemlerinden önce, polisin orantısız güç kullanımına sahne olmasıyla simgeleşen Emek Sineması’na ilişkin, ‘Emek Sineması’nın Yıkımı ile İlgili Yalanlar ve Gerçekler’ başlıklı dokuz maddelik ‘hafıza tazeleme…’
1- Yıkım sürecinde rol oynayan isimler kimler?
Emek Sineması’nı ve Cercle D’Orient’i de içeren adanın Bakanlar Kurulu’nun 20.6.2006 gün ve 2006/10172 sayılı kararı ile “yenileme alanı” olarak belirlenmesi, Emek Sineması’nı yıkacak projenin önünü açtı.
Dolayısıyla Emek Sineması’nın yıkımından en başta dönemin Bakanlar Kurulu sorumludur. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanları (Ertuğrul Günay ve Ömer Çelik), Beyoğlu Belediye Başkanı (Ahmet Misbah Demircan), Koruma Kurulu’nun ve mülk sahibi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bürokratik süreçteki onayları yıkımın zeminini hazırladı.
Mimarlar Odası’nın açtığı davada istenen bilirkişi raporunda imzası bulunan üç bilirkişiden sadece biri, Yard. Doç. Dr. Suat Çakır, Emek’i yıkacak projenin kamu yararına uygun olduğu yönünde fikir belirtti.
İnfazı gerçekleştirense Grand Pera projesinin sahibi Fatih Kesgün önderliğinde Kamer İnşaat’tı.
2- Emek taşındı mı, yıkıldı mı? Nedir bu ‘Moving’?
Kültür ve Turizm bakanları dahil, yıkımın sorumlusu olan bütün aktörler süreç boyunca “Yıkmıyor, taşıyoruz” yalanını dillerine doladılar. Kamer İnşaat’ın ortaklarından Levent Eyüboğlu’nun favori kelimesi ‘moving’, bu konuda vermeyi en sevdiği örnek ise La Scala’ydı.
Oysa La Scala taşınmamış, bulunduğu yerde yenilenmişti. Pek çok gazete ve medya organı La Scala’yla ilgili bilgiyi teyit dahi etmeden, Kamer İnşaat ve PER İletişim’in kamuoyunu yanlış yönlendiren promosyon kampanyasına gönüllü olarak iştirak etti.
3- Emek tek miydi, başka sinemalar da yitirildi mi?
Kaçak Demirören AVM’nin yanına bir AVM daha dikilebilsin diye yıkılan tek sinema Emek değildi.
Aynı yapı içinde yer alan İpek ve Rüya sinemaları da bir alışveriş merkezinin altında kaldılar. Üstelik Rüya sineması, Yeni Rüya ismiyle işletilmeye devam ediyor, birçok film festivalinin de Beyoğlu’ndaki salon ihtiyacını karşılıyordu. 6 Mayıs 2010’da perdelerini kapayan Yeni Rüya’da gösterilen son film Min Dît oldu.
4- Emek Sineması’na seyirci ilgisiz miydi?
Emek Sineması’nın geleceği, kamu yararına dair bir soru olarak demokratik biçimde tartışılsaydı bu konuda bir çözüm üretilebilirdi. Fakat Grand Pera projesinin derdi en baştan beri Emek Sineması’nın nasıl işletileceği değil, Emek Sineması’nın yıkılması ve ranta alan açılmasıydı.
Nasıl aynı yapı içinde yer alan İnci Pastanesi günde kilolarca profiterol satmasına rağmen tahliye edilebildiyse, Emek Sineması da günde binlerce bilet satsaydı dahi yıkılacaktı.
Emek Sineması gibi müstakil sinema salonlarının kapanmasına neden olanlar, AVM piyasasında pay sahibi olanlardır. 2000 sonrasında AVM’lerdeki çok salonlu sinemaların işletmecileri, giderek gösterim ve dağıtım piyasasına hakim olarak müstakil sinemaları nefes alamaz hale getirdiler. Bu süreçte birçok müstakil sinema kapandı, birçoğu da seyirci alışkanlıklarının değiştiğini öngörerek birkaç salona bölünme suretiyle tutunmaya çalıştı.
Emek Sineması’nın yıkılması, bir kültür mekanının yeni ticari düzen tarafından yutulması anlamına geliyor. Yıkılan Emek’in kopyası süs niyetine AVM içine yerleştirilirken, yanına da 8 adet cep salonu yapılıyor. Kısacası Emek’in yıkımı üzerinden yeni bir ‘çok salonlu sinema kompleksi’ icat edilmiş oluyor (Cinemo adıyla işletilecek).
Bir sinema salonu daha tarihe karışırken, büyük işletmeler pazardaki paylarını artırıyor. Nitekim, Emek Sineması’nın son işletmecisi Süheyla Kurtuluş’un da söylediği gibi, Emek’in yıkımına zemin hazırlayanlar arasında Türkiye’de film gösterimi ve dağıtımı konusunda tekel haline gelen Mars Cinema Group da var. Yapılan görüşmelerde Emek Sineması’nın SGK üzerinden devir işlemi, Mars yöneticilerinin “Eski makineler sergilenecek, tarihi doku korunacak ve sinema salonu sinema olarak kalacak” demesiyle gerçekleştiriliyor.
Emek’in yenileme kisvesi altında yıkılması ve çok salonlu AVM sinema pazarı tarafından yutulması süreci bu şekilde başlıyor. Nitekim, Süheyla Kurtuluş, Levent Eyüboğlu’na “Beni kurtarın, battım! Buyrun anahtar” demediğini, bunun da Eyüboğlu tarafından üretilmiş bir yalandan ibaret olduğunu aktarmıştı.
5- Emek kâr etmediğinden mi yıkıldı?
Emek Sineması gibi tarihî mekânların bulundukları yerde korunması için kâr eden işletmeler olmaları gerekmiyor. Zira, kamuya ait kültür mekânları, ticari işletme kriterleriyle değerlendirilemez.
Kamer İnşaat’ın iddiasının aksine, dünya çapında ister özel mülk ister kamu malı, ticari çıkar gözetilmeksizin, kamusal desteklerle korunmuş pek çok sinema salonu var. Bu sinemaların bir kısmı sadece festivallere ve özel gösterimlere ev sahipliği yaparak hayatını sürdürüyor.
6- İKSV yıkımı destekledi mi?
Emek Sineması kapatılmadan önce, söylenildiğinin aksine ölü, çürümüş, kötü kokan bir mekân değildi.
Beyoğlu’ndaki en fazla koltuk sayısına sahip olma özelliği ile, pek çok film festivali için çok önemli bir salondu. Bunların başında da İKSV’nin düzenlediği İstanbul Film Festivali geliyordu.
Emek 2009 yılında kapatıldığında İKSV’nin sesi soluğu çıkmadı. 2010’daki festivalin açılışındaki borazanlı protesto eylemi gerçekleştirilmese, ilk Emek’siz festival suskunlukla geçecekti belki.
İKSV bunun ardından, Kamer İnşaat’ın proje tanıtımına dönüşen ve bu nedenle protestoyla karşılanan bir toplantı gerçekleştirdi. Kamer İnşaat’ın projesine karşı sesler yükselince, İKSV, sinemanın bulunduğu yerde ve özgün haliyle korunması yönünde tavır ortaya koydu.
Vakıf konuyla ilgili açıklamasında Emek Sineması’nın ticari kaygılar taşımayan bir projeyle kullanıma açılmasının mümkün olduğuna yönelik inancını belirtiyordu. İKSV’nin bu bağlamda Emek’in bulunduğu yapıyı bir sanat adasına dönüştürme projesi hazırlamak için Beyoğlu Belediyesi’nden altı ay süre istediği ama bu teklifin belediye tarafından reddedildiği biliniyor.
Böyle bir projenin onaylanması zaten mümkün değildi, zira proje Kamer İnşaat’a rant amacıyla teslim edilmişti. Nitekim Levent Eyüboğlu, İKSV’nin teklifini “Kamu desteğine ihtiyaç yok. Zaten İKSV ile çalışacağız” diye geçiştirdi.
“İKSV ile çalışacağız” ifadesi, Kamer İnşaat’ın Grand Pera’daki çakma Emek Sineması’nı İstanbul Film Festivali’nin kullanımına açacağı anlamına geliyordu. İKSV, her yönüyle ticari olan Grand Pera’nın (basın bülteninde geçen ifadelerle söylersek, “trendleri belirleyecek marka karması” ve “Beyoğlu’na uyumlu eğlence mekânlarıyla” dolu Grand Pera’nın) çakma Emek’inde İstanbul Film Festivali gösterimi yapmayı kabul edecek mi etmeyecek mi, hep beraber göreceğiz.
7- Teknik raporlar ve bilirkişiler ne diyordu?
İstanbul 9’uncu İdare Mahkemesi’nin 14 Aralık 2010 tarihinde Emek Sineması, İnci Pastanesi ve Yeni Rüya Sineması’nın da içinde bulunduğu adadaki tarihi binaların yıkılarak yenilenmesi projesini durdurmasının ardından, bilirkişi heyeti Emek Sineması ve Cercle D’orient binasında incelemelerde bulundu.
Yrd. Doç. Dr. Ömer Şükrü Deniz ve Doç. Dr. Özlem Eren, projenin taşınmazın tescilli kültür varlığı özelliği, tarihi değeri, iç ve dış görünümleri, karakteri ile kullanım amacına uygun olmadığına karar verirken, sadece Yrd. Doç. Dr. Suat ÇAKlR olumlu kanaatine vardı.
İki bilirkişinin olumsuz raporuna karşı mahkemenin yürütmeyi durdurmayı iptal kararına etki eden diğer rapor ise 2010 tarihinde İTÜ Döner Sermayeye hazırlatıldı. İTÜ’nin raporu akademik ve etik her türlü kriteri çiğnemekteydi.
Çünkü, projenin uygunluğunun altını çizen raporu hazırlayan iki akademisyenden Prof. Dr. Kutgün Eyüpgiller projede Kamer İnşaat’ın danışmanlığını yapıyordu. Diğer akademisyen Prof. Dr. Kaya Özgen ise rapor hazırlandığı tarihte emekli olduğu için rapora imza atmaya yetkili değildi.
Sonuç olarak Emek Sineması, proje danışmanının hazırladığı geçersiz bir teknik rapor ve üç bilirkişiden sadece birinin ‘yıkılması uygundur’ onayını içeren bilirkişi raporu ile yıkıldı.
8- Emek’e kim zarar veriyordu?
Eyüboğlu, 31 Mart 2013’te Emek Sineması’nı yıkımdan korumak amacıyla işgal edenlerin sinemaya zarar verdiğini iddia ediyordu.
Böylelikle yıkımına başladığı ve birkaç hafta sonra yerle bir edeceği bir mekâna zarar verilmesinden şikayet eden ilk insan olarak dünya tarihine geçti. Bir ekşisözlük yazarına göre tarih Eyüboğlu’nu, “Emek Sineması’nın dozeri” olarak yazacak.
9- Emek’i biber gazıyla mı korudular?
7 Nisan 2013’te yapılan protestoda, Emek Sineması’nın bulunduğu Yeşilçam Sokağı’na girmek isteyen yüzlerce insanın yolu, kolluk kuvvetleri tarafından kesildi. ‘Özel mülkü’ korumakla görevlendirilen polis, insanların sokağa girmesinin inşaat nedeniyle tehlike olduğunu söyleyecekti.
İstiklal Caddesi’nin biber gazına boğulma süreci işte böyle başladı. Polisin ‘tehlikeli’ olduğu gerekçesiyle sokmadığı sokağa ise 14 Nisan’da girilecek ve önceki bahanelerin de rantı koruma, süreci kriminalize etme amaçlı bir yalandan ibaret olduğu ortaya çıkacaktı.