SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
Avrupa Yakası’ndan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘Yeni Bir Başlangıç Buluşması’na gidenlerin çoğunun tercih ettiği Marmaray’ın Yenikapı İstasyonu, Metrobüs duraklarının hafta içindeki halini andıracak kadar kalabalıktı.
Maltepe’nin coşkusu tutunacak yer bulamayanların birbirinden güç alarak ayakta durduğu vagonlarda başladı – İzmir Marşı ve alkışlarla.
Kimi Şişli’den geliyordu, kimi Beşiktaş’tan… Kimi bu ay kredi taksidini ödeyememişti, kiminin hastası vardı, kimi altı gün çalışıp yedinci gününü “Seçim iptal edilirse arkasında destek olduğu bilinsin” diye ona ayırmıştı. Ama herkesin yüzünde geleceğe dair bir umut ışığı vardı.
Diğer istasyonlarda binmek isteyenler vagonlara ayak basmakta zorlanırken 12 duraklık yolculuk normalde sürdüğünden daha uzun; 40 dakika sürdü.
Bana tutunmasını söylediğim yol arkadaşım Tarabya’dan geldiğini söyledi ve “Ekrem bey bizim için bir umut oldu. Ailece gidiyoruz. Daha uzakta da otursak gelirdik” dedi. Etrafta konuşmalarına tanık olduğum ya da bire bir sohbet ettiğim çok sayıda kişi de İstanbul’un yönetimini yıllar sonra devralabildiği için ‘minnet borcu’ olduğunu düşündüğü ve ‘ona umut bağladığı’ için İmamoğlu’nun davetine icabet etme kararı almıştı.
Vagonda bir ara iktidar cephesinin seçmeni olduğunu ifade eden yaşlı bir teyzenin kalabalık nedeniyle sinirlenip, “Siz mitinge gideceksiniz diye biz sürünecek miyiz?” çıkışına bir delikanlı, “Siz Yenikapı’ya mitinge giderken para vermiyorsunuz ve o sırada İstanbul’da ulaşım aksıyor. Biz en azından parasını veriyoruz” diye karşılık verdi. Sonra genç bir kızın, “Oturmak için yerimden kalkayım diye beni itemezsin” dediğini duyduk. Sesler yükselirken etraftakiler, “Tadımızı kaçırmayalım. Birbirimizi kırmayalım” diye araya girdi ve başka birinin yer vermesiyle mevzu tatlıya bağlandı.
Görünen o ki zaman zaman ‘tahammülsüz’ davranışlar olsa da İmamoğlu’nun, “Kutuplaşma nedeniyle kırdığınız birileri varsa hellaleşin, İstanbul’da toplumsal barış hakim olacak” söylemi karşılık bulmuştu.
Maltepe İstasyonu’ndan miting alanına 15-20 dakikalık yürüyüş ve üç güvenlik kontrolünden sonra içeri girerken İmamoğlu’nu ‘kucaklayıcı’ bulduğu için ilk defa mitinge geldiğini söyleyen de vardı, Adalet Yürüyüşü’nün sonunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin Maltepe mitingine giden ‘gedikliler’ de.
Hepsine gidenler, “Hangisi daha kalabalık?” muhabbeti yapıyordu. Ama herkes İmamoğlu’nun kampanya sürecindeki “Kimseye kötü laf etmem. 16 milyonun başkanı olacağım” söylemiyle birleştirici, uzlaştırıcı bir isim olduğu konusunda hemfikirdi.
Alan, 70’li yaşlarda takım elbisesini giyip eşleriyle gelenler, eşofmanıyla gelen gençler, anneannesiyle, yeğeniyle, çocuğuyla, arkadaşlarıyla, komşularıyla gelenlerle doluydu. İmamoğlu’nun, “Ben doğru yolu ‘Oğlum senin temiz kalbin kazanacak’ diyen teyzelerin sayesinde buldum” dediği teyzeleri, 17 gün beklediği mazbatayı alacağına olan inancını otobüsünün yanında koşup yumruğu havaya kaldırarak, “Ekrem ağabey her şey çok güzel olacak” diyen gencin simgelediği gençler alandaydı.
“İyi yüreğin bozulmasın, sevgin eksilmesin” diyen amcaları, “Onların Ekrem ağabeyi olacağım” dediği çocuklar, “Yanında olacağım” dediği emekçiler yağmurlu günlerin ardından güneşin kendini gösterdiği bir pazar gününde alandaydı.
Maltepe buluşması duyurulduğunda talep edildiği gibi hiçbir siyasi görüşün simgesi yoktu. Sadece Türk bayrakları ve İstanbul’un üç büyükleri Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın forma, atkı ve bayrakları vardı.
Görme engelliler yol gösteren yakınlarıyla, karnı burnunda hamile kadınlar eşlerinin kollarında alana girdi. Bebeğini bebek arabasına koyup gelen anne-babalar takdir görürken, tekerlekli iskemleyle gelen Gülizar teyze memleket meselelerine olan ilginin ve toplumsal bilincin her koşulda sürdürülebilir bir kavram olduğunun göstergesiydi. Dokuz aylık Ömer bebek ise gören herkesin ilgi odağı oldu.
Miting öncesi Anadolu Ateşi’nin dans gösterisi sonrasında sahneye çıkan Mehteran Takımı en çok ‘Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa’yla alkış aldı. Klasik müzik enstrümanlarıyla çalınan İzmir Marşı da ondan eksik kalmadı.
Sıra İstanbulluların yüzde 48.8’inin oyunu alan İmamoğlu’yla büyük buluşma anına geldiğinde ortalık ‘Ekrem başkan’ diye inliyordu. Ekrem İmamoğlu ailesiyle sahneye çıktı. Şehitler için saygı duruşu, İstiklal Marşı’nın ardından dua edildi –Hakkari’de şehit olan askerler, Atatürk ve silah arkadaşları, geçmişte İstanbul’u yönetenler ve İmamoğlu ve ekibinin başarısı için.
İmamoğlu, “Güzel hemşehrilerim” diye seslendiği İstanbullulara yeni bir başlangıcın ve kampanya sürecinde olduğu gibi kimseyi dışlamayacağının, katılımcı bir yönetimin hüküm süreceğinin sözünü verdi. Hiçbir çıkar çevresi, vakıf veya gruba hizmet etmeyeceklerinin bir kez daha altını çizen İmamoğlu’nun sözü ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganıyla sık sık kesildi. Kalabalıktan en güçlü ses de “Haydi bütün dünya duysun yaşasın Mustafa Kemal Atatürk, yaşasın cumhuriyet, yaşasın demokrasi, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” diye haykırdığında yükseldi.
İstanbul’un çiçeği burnunda belediye başkanı, miting alanına erkenden gelip ön saflarda yerini alan Tuğçe ve Burak’ın ‘Ekrem ağabey nikahımızı kıyar mısın?’ yazılı pankartına kayıtsız kalmadı ve gençlerin nikahını kıyma sözü verdi.
Sahneye çocuklar fırlayınca, “Allahım beni hep çocuk sevgisiyle buluştursun” diyerek onları kucakladıktan sonra ise Gaziosmanpaşa’da kendisine destek veren Müzeyyen teyze yanındaydı. Onun elini öperken “Annem kıskanacak valla” diyerek espri yaptı.
“Ben yaptım oldu” zihniyetinin bittiğini, ayrıştırıcı değil bütünleştirici yeni nesil siyaset anlayışının hakim olacağını söyleyen İmamoğlu şöyle devam etti: “Bundan böyle kaymak tabaka, varoş yok. Her gelir grubunda hemşehrimizin mümkün olduğu kadar eşit ölçütte bu eşsiz kentin nimetlerinden yararlanması için elimizden geleni yapacağız.”
İmamoğlu, bu vaatlerin yeni nesil siyaset, yerel demokrasi, belediyecilik ve toplumsal birlik felsefesinin sonuçları olacağının altını çizdi.
İstanbul’u yaşayanların ‘terk etmek zorunda kalmayacağı bir dünya başkenti’ haline getirme sözü veren İmamoğlu aday gösterildiğinde kendisini yüz İstanbulludan 15’inin tanıdığını anımsatarak, “Ama bakın buradayım” dedi. Ve, kampanya sürecinde yinelediği, “Beni tanıdıkça seveceksiniz” söylemini “Beni çalıştıkça daha çok seveceksiniz” diyerek bu iddiasını bir adım ileri taşıdı.
Kalabalığın coşkusu, insanların yüzündeki samimi gülümseme ve konuşulanlar onun şimdiden çok sevildiğinin işaretiydi. Ona kalan ise kendisinin de dediği gibi ‘söylediklerinin altında ezilmemek’ için çabalamak.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun selamını iletirken şehit cenazesinde uğradığı saldırıya değinirken ‘yuh’ sesleri yükselince, “Durun yuhlamak yok. Bu işleri yapanlar bizim vatandaşlarımız değil, talimat almış kişilerdir” diyerek toplumsal barışa yönelik bağlılığını bir kez daha gösterdi. Ve, büyük bütçeli ama gayri insani projeler yerine insan odaklı projeleri için çok çalışma vaadiyle alandan ayrıldı.
Miting bittiğinde kimi hemen eve dönme telaşındaydı. Yıllar sonra ilk kez oy verdikleri bir başkanın seçildiğine tanık olan İstanbulluların bir kısmı ise kapıda ‘Erik dalı gevrektir’ eşliğinde oynayarak ya da halay çekerek kutlama yapıyordu.
Tabii her miting ve toplumsal eylemde olduğu gibi çay satana, su satana, köfteciye, simitçiye, hatta son zamanların sağlıklı yaşam trendi ‘tam buğday ekmeğinden’ sandviç satana gün doğmuştu. Girişte olduğu gibi çıkışta da soluklanmak, karnını doyurmak için onların önünde kuyruklar oluştu.
Bazı CHP ilçe teşkilatları motor ve araç kaldırmıştı ancak İBB’nin olanakları kullanılmamıştı. Herkes kendi imkanlarıyla ulaştığı miting alanından kendi cebinin elverdiği ölçütte karnını doyurarak döndü evine. Belediye tarafından sadece bayrak ve Hamidiye suyu dağıtıldı.
Dönüş yolunda konuşulanlar İmamoğlu’nun sadece İstanbul’u beş yıl süreyle yönetecek isim değil Türk siyasetinin geleceğinde daha farklı bir konuma layık görüldüğünün işaretiydi. Birçok kişinin dilinden dökülen, “Muharrem İnce seçim gecesi yok oldu. Sonraki tutumu doğru değildi. Ekrem başkan defalarca kameraların karşısına çıktı seçim akşamı. Yılmadı; kazandı. Üstelik bunu kırmadan, dökmeden yaptı” benzeri sözler onun liderlik arayışında -en azından şimdilik- İnce’nin pabucunu dama attığının işaretiydi.
Marmaray istasyonuna yakın bir yerde iki genç heyecanlı heyecanlı konuşurken, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine geçsin” diyen birine diğeri, “Dur, daha erken, hem Kılıçdaroğlu’na bugün çok çirkin bir saldırı yapıldı. Onu seçen bu konuma getiren o, biraz pişsin o da olur” dedi. Bu sözler -miting kulislerine bakılırsa- hatrı sayılır sayıda seçmenin hislerine tercüman olan sözlerdi.
Yüksek Seçim Kurulu’ndan seçimin ertlenmesi kararı çıkmasını istemeseler de “Seçim olursa daha da yüksek oyla kazanır” görüşü ise İmamoğlu’na olan inancın en somut göstergelerindendi.
Gelecek ne gösterir bilinmez. Ancak, Maltepe’deki manzaraya bakılırsa İmamoğlu’nun uzlaştırıcı dilinin, demokrasi vaadinin, kucaklayıcı tavrının, “Hak yemeyin ama hakkınızı da yedirtmeyin” söyleminin karşılık bulduğu, milyonların oy vermesine, yüzbinlerin de Maltepe’ye gelmesine neden olduğu kesin. Toplumun farklı yaş, gelir, inanç ve meslek gruplarında karşılık bulduğu, milyonlar için umut ışığı olduğu, sadece İstanbul’un geleceği için değil Türkiye’nin geleceği düşünülerek umut vaat eden bir siyasetçi olarak algılandığı bir gerçek.
İktidar cephesinin ‘zillet’ diye nitelediği ittifakın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘dörtlü mekanizma’ dediği cephenin adayı olduğunu söylediği İmamoğlu, henüz toplumun tüm bileşenlerini bir araya getirememiş olabilir. Ancak yıllardır ‘bölünmüş’ olan muhalefet cephesinin tamamına yakınını miting alanında bir araya getirdiği ve kendisine oy vermeyenlerin gönlünü kırmamaya özen gösterdiği kesin.
Adım atılacak yer olmayan, yüzbinlerin sırt sırta durduğu miting alanındaki kısa süreli dalgalanmalar nedeniyle korkan minik Ece’yi sırtına alan babasının korkulacak bir şey olmadığını söylerken sarfettiği, “Kızım senin geleceğin için buradayız” sözleri belki de Maltepe’yi en iyi özetleyen sözler. Maltepe’ye çocuklarını alarak gelen anne-babaların çocuklarına vermek istediği mesaj, İmamoğlu’nun kampanya sürecinde verdiği mesajla bire bir örtüşüyordu: “Güzel günler göreceğiz çocuklar.”