‘17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları’nı izleyen dönemde Türkiye’nin gündemine oturan ‘fuatavni’ tweetlerine yer verdiği için Diken’e açılan davada üç isme beraat çıktı.
Davanın ilk duruşması bugün Çağlayan adliyesindeki İstanbul 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya Diken’in yönetim kurulu başkanı Harun Simavi, genel yayın yönetmeni Erdal Güven ve eski sorumlu yazıişleri müdürü Semin Sezerer ile avukatları katıldı.
Simavi, Güven ve Sezerer’in savunmasının ardından duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu söyledi. Savcı, suçlamaların aksine mahkumiyete yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delilin dosyada mevcut olmadığını, suçlamaya konu eylemlerin habercilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, sanıkların beraatına karar verilmesini talep etti.
Beraat çıktı
Sanıkların son sözlerinin sorulmasından sonra mahkeme hükmü açıkladı. Mahkeme, yöneltilen suçlamanın kanunda suç olarak tanımlanmamış olması gerekçesiyle Harun Simavi, Erdal Güven ve Semin Sezerer’in oybirliğiyle beraatine karar verdi.
Erdal Güven’in savunması
İlk savunmayı yapan Erdal Güven, Diken’i gazetecilik yapmak için kurduklarını, gazeteciliğin temel işlevinin haber vermek olduğunu ifade etti.
Güven, bir durum, gelişme ya da olayı haber yapan unsurlardan birinin de güncellik taşıması olduğunu, konunun kamuoyunun gündeminde bulunması olduğunu kaydetti.
Güven’in savunması şöyle: “Söz konusu paylaşımları Diken’de haberleştirmemizin tek nedeni de budur. Aksini yapsaydık mesleğimizin gereğini yerine getiremezdik.
İddianameye bu yönüyle baktığımda, sadece haberlere ve iki tweete dayanıldığı görülmektedir. Bu haber ve paylaşımların ise herhangi bir yönlendirme/değerlendirme içermediği, sansasyonel haber başlığı taşımadığı, döneme ilişkin güncel, olgu aktarımından ibaret olduğu açıktır. Bu yönüyle yorum içermemekte ve haber değeri taşımaktadırlar.
Kaldı ki yine aynı nedenle, söz konusu paylaşımların ‘iftira, yalan, komplo, kumpas’ olarak nitelendiği iktidar temsilcilerinin demeçlerini de istisnasız haberleştirdik. Dosyada, adı geçen örgüte üyelikle ilgili olarak hakkımda kapsamlı bir inceleme yapıldığı, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara müzekkereler yazıldığı, sonuçta herhangi bilgi ve bulguya rastlanmadığı açıkça belirtilmiştir.
Son sözlerim şunlardır: 30 yıllık gazeteciyim. Neyin ‘haber’ neyin ‘propaganda’ olduğunu ayırt edecek kadar mesleki birikimim var. Diken’de ilk günden beri sadece haber yapıyoruz ve gazetecilik mesleğini her türlü güç odağından bağımsız ve adil biçimde, layıkıyla yürütüyoruz. Genel yayın yönetmeni olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bu duruşumuza aykırı tek bir haber gösterilemez. Adı geçen örgütle, değil bir iddianamede, aynı cümlede yer almayı bile zul sayarım.”
Harun Simavi’nin savunması
Diken’in kurucusu Harun Simavi’nin savunması ise şöyle: “Bir asrı aşmış süredir gazetecilik ve yayıncılık yapan bir ailenin dördüncü kuşak temsilcisi olarak hakkımda yapılan suçlamaları aşağıda sayacağım gerekçelerle reddediyorum.
İlk Diken adlı yayını büyük dedem Sedat Simavi 1918 yılında çıkarmıştır. Ben de ondan neredeyse yüz yıl sonra 2014 yılında gazetecilik mesleğini hakkıyla icra etmek ve bu mesleğe itibar ve onuru yeniden kazandırmak için Diken isimli bir yayın çıkardım.
Diken yayın hayatına başlarken yine büyük dedemin sözlerinden alıntı yaparak şu sözleri kaleme almıştım: ‘İnşallah ben bu verimsiz tarlada namuslu olarak gazetecilik yapacağım. Muvaffak olursam ne âlâ, muvaffak olamazsam talihime küseceğim…’
Gazeteciliğin temel görevi haber vermektir. Biz de Diken’de kurulduğu günden beri gazetecilik dışında hiçbir faaliyette bulunmadık.
Biz bu temel görevi yerine getirebilmek için bağımsızlığın olmazsa olmaz bir değer olduğunun bilincindeyiz. Bu nedenle de hiçbir parti, kurum ya da örgütün taraftarlığını ya da düşmanlığını yapmadık. Tarafı olduğumuz tek değer evrensel insan haklarıdır. Bu anlamda Diken internet haber sitesinin kurucusu ve Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olarak, tarafsız ve bağımsız bir gazetecilik anlayışıyla hareket etmesi adına Diken’in yayın politikasına herhangi bir müdahalem olmadığı gibi editöryal anlamda da müdahale etmediğimi önemle belirtmek isterim.
Kaldı ki, yargılamaya konu olan haberler ve paylaşımlar o gün ülke gündemini oluşturuyorlardı. Zira Diken bu konuyu haberleştirirken sadece söz konusu kişinin paylaşımlarını değil, o zamanki başbakan bugünün Cumhurbaşkanı, iktidar sözcüleri, Meclis ve muhalefet tarafından bu konu hakkında yapılan tüm açıklamaları kelimesi kelimesine kamuoyuna duyurmuştur. Söz konusu paylaşımları Diken’de haberleştirmenin tek nedeni de budur. Aksi yapılsaydı mesleğin gereği yerine getirilmemiş olurdu.
Diken bugüne kadar 125 binden fazla haber yayımlamıştır. Yargılamaya konu haberler ise sadece 87 adettir. Kaldı ki, tüm bu haberler bakımından herhangi bir erişim engeli kararı verilmediği gibi herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma da yürütülmemiştir.
İddianamede adı geçen türden yapılanmalara ilişkin tek söyleyebileceğim kelimeler ‘alakam yoktur.’ Bu yapılanma ile ilişkilendirilmek ise kelimenin tam anlamıyla şahsıma, genel yayın yönetmenime ve yayınıma yapılmış bir hakarettir. Adı geçen örgütle, değil bir iddianamede, aynı cümlede yer almayı bile zul sayarım.
Kaldı ki, dosya incelendiğinde de görüleceği üzere; hakkımda FETÖ üyeliği ile ilgili olarak kapsamlı bir sorgu yapılmış ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlara müzekkereler yazılarak bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Yine Twitter hesabım bu kapsamda incelenmiştir. Tüm bu detaylı incelemenin sonucunda ise adı geçen örgütle ilişkime dair herhangi bilgi ve bulguya rastlanmadığı tespit edilmiştir. Bu durum iddianamede de aynen bu açıklıkla ifade edilmiştir.
Savunmamı yine büyük dedem Sedat Simavi’nin her gazetecinin kulağına küpe olması gereken şu nasihatiyle bitirmek istiyorum: ‘Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.’
Tüm bu sebeplerle öncelikle beraatimi, eğer Mahkemeniz aksi kanaatte ise lehe olan tüm hükümlerin hakkımda uygulanmasını talep ederim.”
Semin Sezerer’in savunması
Semin Sezerer de savunmasında şunları dile getirdi: “Söz konusu suçlamalara neden olarak gösterilen haber toplumu bilgilendirmek amacıyla yapılan yayınlardır. Diğer tüm haberlerde olduğu gibi talimatla ya da gizli amaçla yapılmadılar. Habercilikten sapmadan, özenli bir dille bu haberleri yaptık. O dönem kulis bilgileri veren bu hesabın kim olduğu kamuoyunca tartışılıyordu. Dosyadaki sosyal medya mesajlarımda da suç unsuru yok. Bizler gibi özel ve meslek hayatlarında muhalif olan insanların FETÖ’ye destekle suçlanması bir hakarettir. Araştırmada herhangi bir cemaat-tarikatla bağlantım olamadığı görülecektir. Beraatimi, mahkeme aksi kanaatteye lehime hükümlerin uygulanmasını istiyorum.”
‘Kamu yararı gözetildi’
Güven ve Simavi’nin avukatı Sevgi Kalan söz alarak şunları söyledi: “İddianamede tüm araştırmanın yapıldığı ve terör örgütüyle herhangi bir bağ bulamadığını söylüyor. Savcılık makul bir şüphe oluşmadan suç unsurunun oluştuğunu öne sürmüştür. Emniyet fezlekesinden oluşan bir iddianame bu. Söz konusu tarih aralığında Diken’in 30 bin haber yaptığını gördük. Haber içeriklerini inceleyince konuyla ilgili siyasilerin açıklamalarının olduğu haberlerin de yapıldığını gördük. Araştırmamızın sonucunda ‘fuatavni’ tweetlerini 2870 haberle Sabah gazetesinin haber yaptığını gördük. Bunu haberleştirenler yargılanmıyorsa müvekkillerimin de yargılanmaması gerekir. Bu haberleri sadece Diken internet sitesi yapmamış. Görünen gerçeğe uygun kamu yararını gözeterek yapmıştır bu haberleri. Müvekkillerimin beraatını talep ediyorum.”
‘Gazetecilik faaliyetini yerine getirdi’
Sezerer’in avukatı Buse Karataş ise şunları söyledi: “İddianamede terör örgütüne yardım etme fiilinin nasıl işlendiği açıklanmamıştır. Dolayısıyla suçun maddi unsurlarının oluştuğuna ilişkin somut bir delil yoktur. Müvekkilim gazetecilik faaliyetini yerine getirmiştir. O dönemde gazetecilik yapan herkes ‘fuatavni’nin tweetlerini haberleştirmiştir. Müvekkilim 13 yıldır gazetecilik yapmaktadır. Geçmişte hiçbir mahkumiyeti yoktur. Müvekkillerin hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep ediyorum.”
AYM ve AİHM hatırlatması
Karataş’tan sonra söz alan avukat Yağızcan Veli, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘caydırı etki’yle ilgili kararlarını hatırlattı ve bu davanın açılmasının basın ve ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı etkiye yol açacağını söyledi. Avukat, müvekkillerinin beraatını talep etti.
Ne olmuştu?
İstanbul başsavcılığı, Temmuz 2019’da Diken, T24 ve Birgün yöneticileri hakkında 2014-2016 yıllarında ‘fuatavni’ mahlaslı Twitter hesabından yapılan paylaşımları haberleştirdiği gerekçesiyle soruşturma başlatmıştı. Soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında ‘örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek’ suçlamasıyla dava açılmıştı.
Diken hakkında hazırlananan iddianamede yönetim kurulu başkanı Harun Simavi, genel yayın yönetmeni Erdal Güven ve eski sorumlu yazıişleri müdürü Semin Sezerer hakkında kapsamlı bir inceleme yürütüldüğü, sonuçta ‘FETÖ’yle hiçbir bağlantı bulunamadığı belirtilmişti. Buna karşılık söz konusu tweetlerin haberleştirilmesi ‘örgüte yardım’ olarak değerlendirilip üç ismin yedi buçuk yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.