KAAN SEZYUM
Darbeyi gördüm! Korkunç bir süreçten geçtik. Darbe ve sonrasına dair gözlemlediklerimi derledim bu hafta.
Sanırım her şey Tarkan’ın Cuppa parçasını piyasaya sürmesiyle başladı… Ya da Cicişler’in hacca gitmesi mi? Hangisi tam bilemiyorum ama sonrasında olanlar oldu…
‘Cuppa’da inecek var!
Tarkan’ın yeni tekatarı ‘Cuppa’ geçtiğimiz haftalarda -siyasilerin daha sadece terörü solo ve koro olarak otomatik lanetlemeye başladığı sırada- piyasaya çıktı… Çıktı da parça nedense Ajdar ve 90’ların başındaki Burak Kut’a Timbaland’in stajyeri tarafından haince planlanmış bir işe benziyordu nedense.
Alın dinleyin, kararı kulaklarınız ve beyniniz versin.
Tarkan’dan çok daha iyi işler beklerdim. Sonuçta Tarkan’ın ekibine baktığınızda, ekibin ülkedeki en iyi müzisyenlerden oluştuğunu görüyorsunuz. Davulda Volkan Öktem mi dersin, bas gitarda Alp Ersönmez mi dersin, herkes var.
Nefis bir ekip, her gün konserlerini izle sıkılmazsın ama ya ‘Cuppa’?
Sevdiğim insanlar için olumsuz bir şey yazmak istemiyorum ama Tarkan’ın bu tekatarını internetten silmesi iyi bir fikir olabilir.
Emeğe saygı tamam da, emek de bize biraz sevgi gösterse fena olmaz, değil mi? Neyse ki telif hakları yüzünden YouTube’da daha yok.
Bir yandan da herkes her zaman 12’den vuramayabilir. Tarkan’ın iyiliği bize yetsin. Yine de Tarkan’a olan umudumu ve sevgimi kaybetmiyorum, belki ‘Cuppa’yı konserde çok güzel bir şekilde icra ederler… (O sonundaki vocuvocu apaçi sound’unu ne yapacaklar onu merak ediyorum, o ayrı)
Bu da Volkan Öktem, Tarkan’da da davul çalıyor, bu dandik günlerde izleyin içiniz açılsın.
Bu sene iyi nefret yaptı
Fransa’da kamyonun kalabalıkların içine girmesi olayıyla ilgili sosyal medyada çok olumlu tepkiler vermek mi başımıza ilerleyen günlerde bu musibeti sardı bilemiyorum ama şunu biliyorum ki, artık her konuda her şeyden çok hızlı bir şekilde nefret edebiliyoruz.
Tanımadığımız hayatlar için bu kadar acımasız olduğumuzu gördükçe toplumumuzun artık kendi linç kültürünü iyice yarattığını hissedebiliyorsunuz. Sonra gördüklerinize şaşırmayın. Malzeme bu şekil. Bunu düzeltmek de verecekleri eğitimle devletin ve ailelerin anne babaların elinde aslında.
Tiviti atan da Anadolu Ajansı’nda muhabir bir arkadaştı.
Hazır içimizdeki tepkiden sinire, sinirden öfkeye, öfkeden nefrete, nefretten de lince kadar giden kısa yoldan bahsetmişken bakınız bir süre önce de şöyle şeyler yaşamıştık. Set dekoruna bile bu kadar net tepki koyan halk tankı yer, uçağı da yer…
Kötü zamanlarda hem çok büyük bir avantaj, iyi zamanlarda ise dikkatli olunmazsa çok tehlikeli bir huy.
Mavi boncuk gözlerin neler görüyor?
Darbe günü olan bir takım sıra dışı olaylar arada kaynadı. Mesela H. Koçyiğit’in şu açıklaması kaynadı gitti. Acaba Hülya Hanım geleceği mi görüyordu, yoksa sanatçılara ait olan “Güçlünün ve her koşulda kazananın yanında olma” felsefesinin izindeydi mi, bilemiyorum. Gözler, kulaklar sizin, kendi kararınızı kendiniz verin.
Bir de konuyla ilgili böyle bir yorum var, Ekşisözlük’te gördüm. Zaten artık herhangi bir şey yazmak ya da yorumlamak anlamsız. Siz bir yerlere yazamadan sizden önce mutlaka birisi yazmış oluyor.
Özgür basın iyi yeaa
Darbe günü Hürriyet’te şöyle haberler de gördüm. Tamam, benimki algıda seçicilik de Hürriyet editörü arkadaşlar da biraz yaşlılara yaşlarından ötürü acımasız davranmamışlar mı?
Neyse ki beklenen olmadı…
Darbe gecesinde Twitter nedense kaymak gibi akıyordu. Bir ara Facebook, Instagram ve Twitter kapanır gibi oldu, sonrasında ise açıldı. Sonraki günlerde operatörler “İletişim hakkınızı doyasıya yaşamanız için alın size 10 cüğabayt” gibi ikramlarla telefonlarımıza koşturdular. İşte tam darbenin darbe olduğu anlaşıldığı an şöyle bir tivit dikkatimi çekti. Neyse ki tivitte öngörülen olmadı.
Bakalım bizim darbe araştırma komisyonu ne kadar zamanda neler bulabilecek.
Mesajınız var
Olaylar sırasında ve sonrasında telefonlara mesajlar yağdı. Pek arayanım soranım olmadığı için bu mesajlara sevindim. Bir yandan da bir zamanlar yasak olan meydanlar aniden demokrasinin lavaboaç etkisiyle halka açılmıştı. Tamam, su ve sucuk ekmek de vardı ama ben yemedim. İhtiyacı olana bıraktım. Siz de çıkarsanız öyle yapın.
Hayat bayram olsa
Olaydan sonra onca insanın hayatını kaybettiği zaman içinde başbakanın çıkıp da “Bugün bayramdır” demesi biraz tuhaftı. Onca hayat kaybı ve korkunçluğun üzerine bir de partiledik. Tamam kutlama ve içinde bulunduğumuz durum darbeden çok daha iyi ama aniden gelen “Bayram” açıklaması biraz garip kaçmıştı. Sonuçta bizim siyasiler ne zaman ne diyeceğini bilmiyor, ne yapacaksın?
Biz de böyleyiz işte. Haydi iyi bayramlar.
Kesmeyelim de besleyelim mi?
Bizim alıştığımız şeyler olmuyordu o gece… Mesela ‘normalde’ bir yerde bir sıkıntı olsa ne olurdu?
- Biber gazı 2. Ambulans 3. Basın Yasağı 4. İnternet kesintisi…
Oysa o gün öyle olmadı. İnsanlar yaşanan korkunçlukları, korkularını, anlık gelişmeleri internet üzerinden öğrendiler. O zamana kadar “Tivitır mivitır” diyen milli liderimiz bile dikey tutulmuş bir cep telefonu ekranında Feystaym’la halkına seslendi. İronik değil, trajikomikti.
Neyse ki ilerleyen günlerde yine site yasaklamaları filan geri döndü de normalleştik.
Bu arada sonrasında tüm telekomünikasyon şirketleri cigabayt cigabayt ücretsiz internet dağıttı kullanıcılarına.
Korkuyu beklerken
Saatler ilerledikçe gördüğümüz ve tanık olduğumuz dehşet anları hepimizi çok acayip etkiledi.
Kötü ve korkunç görüntüleri paylaşmayacağım ama tankların ezdiği insanlar, arabalar, kalabalıkların üzerine açılan ateşleri, helikopterden başkent sokaklarına ve devlet kurumlarına açılan ateş görüntüleri, hayatlarını durduk yerde kaybedenleri, linçleri ve yoğun korkuyu unutmak kolay değildi.
O sıralarda çoğu insan tarafından şu görüntü paylaşılıyordu. Umutsuzluk ve umut, çaresizlik ve kendini güçlü hissetme, öfke ve sevgi aynı anda hiç bu kadar yoğun yaşanmamıştı.
Nefreti yaşatmak
Bu vesileyle ne kadar nefret dolu bir toplum olduğumuzu da gördük. Zaten herkes gergin bir de üzerine böylesi korkunç bir olay olunca, halkımız da sağduyu mağduyu bi kenara koyup aklıyla değil, nefretiyle yüzleşti.
Bir yandan da “Trafikte bile ‘Ne baktın?’ diye başlayıp ölümle biten mevzuların olduğu bir coğrafyada, insanların canına kastettiğin zaman ne bekliyordun kardeşim?” da denebilir. Ama akıl böyle zamanlarda da lazım gibi geliyor bana. Belki de yıllardır olmayan adalet hissi insanları bu hale getirdi. Bunu da artık antropologlar araştırsın.
Biz neden bu kadar sinirliyiz? Biz neden bu kadar öfkeliyiz? Suç sinirlenende mi yoksa onu bu hale getirende mi bulsunlar.
Ekteki örnek görselin sahibi de bir basketbol takımının 2’nci başkanıydı. Görevinden kovuldu.
Klişelere dikkat!
Bazen bir şey yazarsın, çok başka bir şey gibi algılanır ya. Bu seferki talihsizlik de bu vekilimizin başına geldi.
Toplumsal duruşla ilgili uzun süredir kullanılan klişe bir tanımı zamansız kullanınca zamanında Nazlı Ilıcak’ın “Ticaret Odası’nın terasında Abdullah Gül’le birlikte olduk” tiviti gibi bir durum oluştu. Kötü niyetim yok ama bunca takipçisi olan hesapların ya da toplumları yönlendiren ve etkileyen siyasilerin yazdıklarına biraz daha özen göstermesi gerekir diye düşünüyorum.
Pepe’ye ölüm!
Darbeciler paketlendi ve anında halktan idam isteriz çığlıkları yükseldi. Kanı kaynayan bir halk olmaktan, belki de hayatlarımızın ne kadar değerli olduğunu bilmemekten, belki de sadece nefretten, belki de adaletin böyle tecelli edeceğini düşünmekten, sokaktaki kalabalıklar “İdam” diye bağırdı.
Tabii ki reyiz bu çığlıklara kulaklarını tıkamadı.
“Talep gelirse, meclisten geçerse, ben de gerekeni yaparım” dedi. Aslında bir yandan da meclisten idam kararı geçmezse “Geçirtmedi üst akıl” da diyebilecek bir noktada konum aldı. Bu tavırdan ziyade sokaktaki öfkeli halk o sırada idam istediğini Pepe oyuncağını asarak gösteriyordu.
Halk akıllı, halk sağduyulu, halk insancıl, halk mantıklı. Bence de halk ne isterse o olur.
Belki de sıra sizde
En çok da bu hesaplara bayılıyorum. Her yerden önce ne olacağını biteceğini öğrendiğin hesaplar bunlar. Bazen sırf ortalığı karıştırmak, bazen de yapılacakları normalleştirmek için bir şeyler yazıyorlar. Yazılanlar doğruysa burada daha fazla yazmayayım, kapanacakmış.
(Yazılana göre BirGün de Fetö’ye destek atıyormuş)
Monitörlere dikkat!
Kuzu vekilim değişik ve özel bir insan. Bunu her defasında yineliyorum, her defasında da beni şaşırtmaya devam ediyor. Bu sefer de ‘Gıyabi tükmük’ gibi bir kavram bulmuş vekilim. Anayasa komisyonunda olan adalet duygusu gelişmiş vekilimin tükmükle adalete yardım etmesi gerçekten gururumu okşadı. Türkiye sizin gibi aklı açık, vizyoner ve akılcı vekilleriyle gurur duyuyor.
Vekilimin dediği gibi tv’de bilgisayarda haberlerin hepsinde darbeci kim varsa tükürdüm.
Yalnız şöyle bir durum var, şimdi ben tükürüyorum, sonra başka bir haber çıkıyor tv’de, o insanın yüzüne de tükmük gelmiş oluyor. Her tükürükten sonra ekranı kaç saniye tükmüklü tutman gerekiyor, tam çıkartamadım…
Ya tutarsa?
Yazının sonuna doğru belki de tüm bu olaylara sebep olan tuhaf bir olayla sizleri başbaşa bırakmak istiyorum. Cicişler bildiğiniz gibi dini ziyaretlerini topuklularla tamamladıktan sonra ülkeye dönüp “Darbe bizim dualar sayesinde engellendi” açıklaması yaptı.
Bu konuda bir söz vardır “Duanla mı yaşadım, bedduanla mı öleyim” diye aklıma bir anda o geldi… Biliyorsunuz ülkemizde dua, beddua çok önemli kavramlar. Birisine beddua ederseniz bunun hukuki olarak da cezası var. Öyle bir ülkeyiz, hem fizik hem fizik ötesi hukuk sistemimizde yer almıştır.
İleri demokrasi ve yeni adalet duygusu da bunu gerektirir.
Darbenin götürdükleri
İnfaz dedik, linç dedik, ordunun ve yargının çoğu dedik, 40-50 bin kişi paketledik dedik, ölenleri gördük, bayram ilan ettik. İster istemez darbe herkesin kafaları karıştırdı, iyice ezogelin çorbasına dönüştürdü. İşte darbenin hiç beklemediğiniz bir yan etkisi daha.
Gülmeyin, herkesin başına gelebilir.
Kürelerde inecek var
Evet elde küre bi şeylere göre bi şeyler söylemek en sevdiğim iş kollarından biri. At atabildiğine, nasıl olsa birilerinin hayatlarıyla benzerlikler kurarsın, başarılı olursun.
Gezegenlerin birbirleriyle olan konumlarına göre (o konumlar da nasıl bir hassasiyetle neye göre hesaplanıyor şaibeli) insanların hayatlarını ve geleceklerini öngören bu güzel iş kolunun en güzel örneği belki de bu tivitti.
Olayın tarihine dikkat.
Unutmamalı
Evet bu köşede geçmişten bazı detayları hatırlayıp bu haftaki köşeyi kapatıyoruz. Öncelikle iktidar partisindeyseniz ya da politikacıysanız sizlere söyleyeceğim şu sihirli kelimeyi bir yere not alın: “KANDIRILDIK”…
Aldınız mı?
Şimdi başınıza olumsuz bi şey gelirse ne yapıyorsunuz? Hemen “KANDIRILDIK” diyorsunuz. Bu sihirli kelime sizi tüm kötülüklerden koruyacaktır.
Sonuçta siz benden istediniz de ben ne istediniz de vermedim mi?
Bu parayı kim bastıydı ya?
Bir de şu videolara bir bakın…
Aaaa! Nasıl olur?
Gazetecilere öğütler
Genç gazetecilere bir takım öğütler vermek istiyorum. Ben gazeteci değilim ama olmak isteyen arkadaşlara da yol göstermekte herhangi bir sakınca görmüyorum. Buyrun diet programım sayesinde kısa sürede hemen yağlanacaksınız.
- Bugün ak dediğinize yarın kara diyebilmenin rahatlığı içinde olun.
- Herhangi bir ilkeyle değil sadece biatla yükselin. Başka türlüsü intihar olun.
- Rüzgar nereden eserse, yelkenlerinizi o yönden doldurun.
- Yazılardan sonra Tv programlarına çıkarsınız, oradan da sakalınızı yaparsınız.
- Bir sıkıntı olursa siz de gönül rahatlığıyla “KANDIRILDIK” diyebilirsiniz.
Son olarak şu başlığı EkşiSözlük’te gördüm, bir bakın dilerseniz