KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr
@kemalgoktas
Yargıtay’ın Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin yargılandığı davada verilen mahkumiyet kararlarını bozması ve kararında ‘adil yargılanma hakkı, düşünce ve basın özgürlüğüne’ vurgu yapmasıyla bir iyimserlik havası belirmişti.
Hukukun bir şekilde hataları düzelteceğine ilişkin, bizi bir arada tutan, bir toplum olduğumuz hissini veren o umut, İstanbul Adliyesi’nin soğuk duruşma salonlarından birinde yine yerle bir oldu.
Mahkeme, Yargıtay’ın verdiği bozma kararına direndi ve önceki mahkumiyet kararlarını aynen tekrar etti. Sadece gazeteci-yazar Kadri Gürsel için verilen beraat kararı mahkemece uygun bulundu ve Gürsel hakkındaki bu karar kesinleşti.
Neyse ki bu mahkumiyet kararları kesin değil. Cumhuriyet davasında yargılanan yazar ve yöneticiler için nihai hükmü Yargıtay’daki tüm ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin katıldığı Yargıtay Ceza Genel Kurulu verecek.
Kara leke olarak geçti
Soruşturmasını ‘FETÖ’ sanığı bir savcının yürüttüğü, AKP militanı ve alanda uzmanlığı olmayan bir bilirkişi tarafından hazırlanan, haber ve manşetlerin teröre yardım olarak değerlendirildiği, absürd ne kadar suçlama varsa delil olarak gösterildiği, özetle hukukla ilgisi olmayan, şimdiden tarihe kara bir leke olarak geçen bir davadan söz ediyoruz.
Siyasi iktidarın Cumhuriyet’i susturmak için 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hali bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirip hareke geçmesiyle açılan bir dava Cumhuriyet davası.
Ceza davasına eşlik eden ‘Saray’ destekli vakıf davasıyla Cumhuriyet’i özgürlükçü ve insan haklarını temel alan yayın çizgisini sürdüren yönetimi hapse atılmakla kalmadı, vakıf seçimleri mahkeme kararıyla iptal ettirilip gazete iktidarın makul bulduğu bir ekibe teslim edildi.
Yargıtay kararı
Ceza davasında mahkemenin ‘FETÖ’, PKK ve DHKP-C’ye aynı anda yardım etmekle suçladığı sanıklara yönelik delilleri artık hukuk tarihine geçen ‘parkeci-pideci’ aramalarının ötesine geçmiyordu.
Bu yüzden Yargıtay’ın verdiği bozma kararında yer verilen ‘yüksek de olsa bir olasılığa dayalı olarak ceza verilemeyeceği, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmasının şart olduğu, sanıkların, ‘silahlı terör örgütüne yardım etmek’ amacıyla doğrudan kastla hareket ettiklerine dair, her türlü şüpheden uzak somut delile dayanmadan mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı’ hükmü hukukun en temel ilkelerinin olaya uygulanmasından ibaretti.
Bitmeyen kabus
Yargıtay’ın bozma kararından sonra başlayan yeniden yargılamada savcılık, mahkumiyet kararlarında ısrar edilmesini savunurken, Yargıtay’ın gerekçelerini tamamen göz ardı etti. Sanki onca duruşma ve yargılama yapılmamış gibi, izah edilir hiçbir delil olmadan iddianamedeki suçlamalara dönen savcılığın bu tavrını benimseyen mahkeme de mahkumiyet kararlarında direndi.
Mahkeme gerekçesini henüz açıklamamış olsa da savcılığın mütalaasındaki görüşleri temel alacağı çok açık.
Savcılığın mütalaasında ise yine eski iddialar tekrarlanırken, Cumhuriyet Vakfı’ndaki seçimle yapılan yönetim değişikliği ‘vakfın ele geçirilmesi’ olarak sunuldu ve ardından bildik argümanlarla cezalarda direnilmesi talep edildi. O argümanlar gazetenin haberleriyle ‘terör örgütlerinin propagandası’nı yaptığı, ‘MİT tırları haberi ile devletin gizli bilgilerini ifşa ettiği, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı öldüren DHKP-C’lilerle yapılan röportajın yayınlandığı, Fuat Avni’nin tweetlerinin haberleştirildiği’nden ibaretti. Anlaşılan son yargı paketi ile kanuna eklenen “Eleştiri ve haber verme niteliğindeki düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı” cümlesi savcının semtine uğramamıştı.
‘Adalet seviyesi’
Şimdi Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndaki Yargıtay üyeleri, Cumhuriyet davası özelinde memleketteki basın özgürlüğünün, hukuki güvenliğin, adil yargılamanın ve en önemlisi hürriyet hakkının seviyesine ilişkin bir karar verecekler.
Çünkü mahkumiyetlerin onanması halinde Akın Atalay 8 yıl 1 ay 15 gün, Orhan Erinç 6 yıl 3 ay, Hikmet Çetinkaya 6 yıl 3 ay, Murat Sabuncu 7 yıl 6 ay, Bülent Utku 4 yıl 6 ay, Önder Çelik 3 yıl 9 ay, Musa Kart 3 yıl 9 ay, Hakan Kara 3 yıl 9 ay, Mustafa Kemal Güngör 3 yıl 9 ay, Güray Tekin Öz 3 yıl 9 ay, Aydın Engin 7 yıl 6 ay, Ahmet Şık 7 yıl 6 ay hapis cezasını çekmek üzere yeniden cezaevine girecek.
Cumhuriyet davasının sonucu elbette tek başına belirleyici olmayacak ama nasıl bir ülkede yaşadığımız sorusuna verilmiş esaslı da bir yanıt olacak.
Göreceğiz…