Corona virüsü salgınının ekonomiye etkilerini azaltmak için çıkarılan önlem paketini yetersiz bulan iktisatçılar, maliye politikalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirtip üç öneride bulundu.
‘Acil ekonomi politikaları çağrı metni’ başlığıyla duyurulan öneriler sağlık sektörüne yönelik önlemleri, hanehalkı için gelir yaratıcı politikaları ve KOBİ’ler ve çiftçilerin korunmasını kapsıyor.
Çağrı metninde imzası bulunan iktisatçılar şöyle: Ahmet Öncü, Ali Alper Alemdar, Baki Demirel, Ebru Voyvoda, Esra Uğurlu, Kerem Kiper, Mustafa Sönmez, Muzaffer Albayrak, Oğuz Demir, Oktay Özden, Ömer Emirkadı, Sabri Öncü, Yalçın Demirer.
İktisatçılar, hükümet yetkililerinin corona virüsüyle mücadele toplantısından sonra açıkladığı ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ paketinin ekonomideki panik havasını dindirmekte tek başına yeterli olmayacağını savundu.
Söz konusu pakette piyasaların likidite ve finansman endişelerini giderecek bazı önlemler, vergi ve prim borcu ertelemeleri bulunuyor. Paket, önlemleri şirketlere yönelik olup hanehalkını dikkate almamakla eleştirilmişti.
“Politika yapıcılara çağrımızdır. Beklenen her dakika, yaşanmakta olan krizin olası etkilerini şiddetlendirmektedir” diyen iktisatçılar, uygulanabilecek politikaları üç ana maddede şöyle sıraladı:
1. Sağlık sektörüne yönelik önlemler
Dünyanın birçok ülkesine kıyasla görece iyi olan sağlık sistemimize yapılan yatırımların ivedilikle artırılması gerekmektedir. Özellikle yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere hastane yatak kapasiteleri arttırılmalı, hastalığın teşhisini sağlayan kitler tüm hastanelere sağlanmalı, solunum cihazları ve benzeri tıbbi ekipmanların tedarikini sağlamak üzere sağlık hizmetlerine yapılan devlet yatırımları bir an önce artırılmalıdır. Her yurttaş için ücretsiz sağlık hizmeti sağlanmalıdır. Özel sektöre ait sağlık kurumları ve teçhizatları, kriz bitene kadar kamusal hizmete açılmalıdır. Ayrıca gerekli tüm tıbbi ekipmanın ithalatı kolaylaştırılmalı ve bizzat kamu tarafından yapılmalıdır.
2. Gelir yaratıcı politika önlemleri
Hanehalklarına önümüzdeki üç ay boyunca temel harcamalarını sağlamak üzere gelir desteği verilmelidir. Bu destek; gıda, temizlik ve giyim maddeleri ekseninde belirlenebilir ve harcama garantili olmalıdır. Temel tüketim maddelerindeki KDV ve ÖTV vergileri, bu ürünlerde yaşanması muhtemel olası enflasyonu baskılamak için düşürülmelidir. Bu süreçte işsizliğin artması kaçınılmazdır. Dolayısıyla işsizlik maaşı almanın koşulları, bir an önce esnetilmelidir. Hanehalklarının kira, fatura ve kredi ödemeleri üç ay boyunca dondurulmalıdır. Çalışanların SGK ödemeleri ve vergi kesintilerinin üç aylık bir süre için kaldırılarak çalışanlara ödenmelidir.
3. KOBİ’lerin ve çiftçilerin korunması
Halk sağlığının korunması çerçevesinde insanların temel gıda malzemelerine ulaşabilmesi ve bu ürünlerdeki olası fiyat artışlarının önlenebilmesi için çiftçilere ve KOBİ’lere devlet desteği gereklidir. Temel gıda ve temizlik maddelerindeki olası enflasyonu dindirmek amacıyla bu ürünlerin lojistik imkanlarını artırmak için ulaşım ve taşımacılık sektöründeki kritik noktalara yatırımların artırılması gereklidir. Çiftçilerin borçları silinmeli ve üretim kapasitelerini artırmak üzere faizsiz ve uzun vadeli kredi desteği verilmelidir. Krizin en çok vuracağı kesim, küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Bu işletmelerin kredi, kira ve enerji giderleri üç ay süreyle dondurulmalıdır.
Ek önlemler
İktisatçılar, bu üç maddeye ek olarak, kamu bankalarının eli rahatlatılması, zorunlu karşılıkların tamamen kaldırılması, bankaların sermaye yeterlilik oranları gevşetilmesi ve hatta banka sermayelerinin eksiye düşmesine izin verilmesi gerektiği görüşünü savundu.
‘Gerekirse sermaye kontrolleri’
İktisatçılar şöyle devam etti: “Merkez Bankası orta ve uzun vadede des-enflasyon politikasından taviz vermeyeceğini açıklamalı ve gerekirse geçici sermaye kontrolleri konulmalıdır.”
‘Kara pazartesi’
İktisatçıların çağrı metninin tamamı şöyle:
“Kara Pazartesi olarak isimlendirdiğimiz 9 Mart 2020 ile başlayan süreçte, küresel hisse piyasalarının çok ciddi kayıplar yaşadığına tanık olduk. Bu süreç, son 100 yılın en büyük borsa paniğidir. Fed başta olmak üzere bütün büyük merkez bankaları, finansal piyasaları dinginleştirmeye çalışsa da atılan adımların paniğin daha da artmasına yol açtığını gözlemliyoruz.
Karşı karşıya olduğumuz bu krizin, 2007-08 finansal krizinden ya da diğer borç krizlerinden veya başka finansal krizlerden ayrılmasının en önemli nedenleri; virüsün yarattığı panik ortamı ve küresel ekonominin 2008 krizinin etkilerinden kurtulamamış olmasıdır. ABD ekonomisi krize düşük faizlerle girerken Euro Bölgesi ve Japonya krize negatif faizlerle girmiştir. Bunlara ek olarak küresel borç sorunu, özellikle gelişmiş ülkelerde özel sektör borç stokunun artmasıyla küresel riski artırmıştır. Ayrıca 2008 krizine düşük kamu borç stokuyla giren gelişen piyasa ekonomileri, bu kez artan kamu borç stoklarıyla ve yüksek özel sektör borç stokuyla krize yakalanmıştır.
Ancak krize karşı uygulanan politikaların etkisiz kalışının en temel nedenleri, virüsün yüksek bulaşıcılığının yarattığı panik ortamı ve borç deflasyonu sürecine dönüşen krizde artan nakit ihtiyacıdır.
Karşılaşılan arz ve talep şokları ciddi bir üretim kaybı ve resesyon endişesini gündeme getirmiştir. Bir önceki paragrafta belirttiğimiz nedenlere de bağlı olarak merkez bankalarının uygulamaya çalıştığı piyasa dostu tedbirler, tek başına yeterli olamayacaktır. Zira şu ana kadar, dünyanın birçok ülkesinde para politikası ekseninde alınan önlemlerin verimsizliği ortadadır. Paranın fiyatını ucuzlatmaya yönelik geliştirilen politikalar, krizi çözemeyecektir.
Öncelikle iktisadi birimlerin panik durumunu azaltacak tedbirler ön plana alınmalıdır. Çünkü paniğe neden olan koronavirüs, bir halk sağlığı krizidir ve halk sağlığı için büyük tehlike arz etmektedir. Türkiye ekonomisine etkisi kaçınılmazdır. Bu tehdit, Türkiye ekonomisinde hem arz hem de talep yönlü daralmaya neden olacaktır. Böyle bir ortamda insanların hayata tutunma endişeleri artarken parasal tedbirler almak tek başına işe yaramayacaktır. Bu krizin çözümü için maliye politikalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Bu nedenle bütün ekonomiler ve elbette Türkiye Cumhuriyeti, bir an önce maliye politikalarını hayata geçirmelidir. Politika yapıcılara çağrımızdır. Beklenen her dakika, yaşanmakta olan krizin olası etkilerini şiddetlendirmektedir.”