CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ile CHP Ankara Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı Şenal Sarıhan, açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a mektup yazdı.
KHK’yla ihraç edilen akdemisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, açlık grevlerinin 76’ıncı gününde tutuklanmıştı. İki eğitimci açlık grevinin 121’inci gününde.
“Haksızlığa uğradıklarını anlatmak için yaşamlarını riske atacak denli masumluklarına güvenen iki can hak talebiyle eriyerek ölüyor” denilen 6 Temmuz tarihli mektupta şu ifadeler kullanıldı: “Şu anda gözetilmesi gereken şey siyasal değil vicdani tutumdur. En acil şey o iki canın kurtarılmasıdır. Yaşam hakkı kutsallığı ve evrensel tüm hukuk kuralları ile vicdanlar sizlerden harekete geçmenizi bekliyor.
Önünüzde iki seçenek var. Ya iki gencin göz göre göre ölümüne seyirci kalacaksınız ve tarihe bu şekilde geçeceksiniz ya da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ölümlerini engellemek adına en hızlı şekilde gereken adımları atacaksınız.
Makamlar ve siyasal konumlar çok hızlı değişir, değişmeyen tek şey ise insanlığın vicdan hafızasıdır.”
‘Hayati tehlike yok’ demişti
İkilinin kendilerine zarar verdiğini belirten ve açlık grevini bitirmelerini isteyen Bozdağ şunları söylemişti: “Şu anda hayati tehlike yok ama kendilerine büyük bir zarar veriyorlar. Bu, doğru bir yöntem değil. Onlar bize emanet, sağlık durumlarını takip ediyoruz.”
Ancak, Ankara Tabipler Odası (ATO) Nuriye Gülmen’de kalp yetmezliği başladığını açıklamış, hükümete çağrı yapan iki eğitimcinin avukatlarından Behiç Aşçı da “Hala sağlıklarına kavuşabilirler ancak zamanları azalıyor. Hükumetin acilen harekete geçmesi gerekiyor. Bu son değil, ancak son yakın” demişti.
Son olarak Nuriye Gülmen “Hapishane koşullarında hayatımı devam ettirmem mümkün gözükmüyor” demişti.
CHP’li vekillerin Adalet Bakanı Bozdağ’a yazdığı mektubun tamamı şöyle:
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ…
İki insan, iki can tüm dünyanın gözleri önünde ölüme her gün biraz daha yaklaşıyor, hem de eriyerek…
İki evlat, iki kardeş iki arkadaş ve iki insanımız…
Tüm dünyada çağdaş hukuk anlayışı insan yaşamını en üste koyar. Adalet duygusu bir ülkede ne kadar içselleşirse vatandaşlar da hukuk sistemine o kadar saygı duyarlar.
Sayın Bakan,
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça işlerini geri almak istemiyle son çare olarak başlattıkları açlık grevinin 76’ıncı gününde, bugüne dek hukuk literatüründe yer almayan ‘tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri’ gibi bir gerekçeyle tutuklandılar.
İnsan hakları hukuku iktidarlara, vatandaşlarının hayatlarının ve vücut bütünlüklerinin tüm siyasal amaçların önünde tutulması hukuki sorumluluğunu yükler. Bugün bizler de size bunu hatırlatıyor ve bu mektubu çok geç olmadan insanlık ve vicdan adına bir adım atılabilmesini umarak yazıyoruz.
Hiçbir kişi ve kurum, Anayasa’da ve Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinde belirtilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yol açacak önlemler alamaz. Hiçbir koşul ve durum insan hayatından daha önde tutulmaz.
İnsan haklarına saygı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik rejimlerin temel ve vazgeçilemez unsurudur. Bu yükümlülük, terörle mücadele nedeniyle, siyasal amaçlarla ve maddi manevi şahsi menfaatler için askıya alınamaz.
Sayın Bakan,
Haksızlığa uğradıklarını anlatmak için yaşamlarını riske atacak denli masumluklarına güvenen iki can hak talebiyle eriyerek ölüyor… Şu anda gözetilmesi gereken şey siyasal değil vicdani tutumdur. En acil şey o iki canın kurtarılmasıdır. Yaşam hakkı kutsallığı ve evrensel tüm hukuk kuralları ile vicdanlar sizlerden harekete geçmenizi bekliyor.
Önünüzde iki seçenek var. Ya iki gencin göz göre göre ölümüne seyirci kalacaksınız ve tarihe bu şekilde geçeceksiniz ya da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ölümlerini engellemek adına en hızlı şekilde gereken adımları atacaksınız.
Makamlar ve siyasal konumlar çok hızlı değişir, değişmeyen tek şey ise insanlığın vicdan hafızasıdır. Bu nedenle açlık grevlerinin 119’uncu gününe giren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı ilk adım olarak kendi tercih ettikleri doktorların kontrol etmelerine müsaade etmenizi talep etmekteyiz. Türk Tabipler Birliği konuyla ilgili iki kere müracaat etmesine rağmen talepleri reddedildi. Bu talep bizlerin şahsi talepleri değil, evrensel hukukun ve tüm dünyadaki ortak vicdanın isteğidir. İnsani ilk adım olarak da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya kendi istediği doktorların müdahale etmesine izin vermeniz gerekmektedir.
Sayın Bakan,
Ölüm altından kalkılanayacak vicdani bir yük ve sorumlulukla gelecek. Nuriye ve Semih yaşasın, yaşamalı…
Saygılarımızla…”