Sovyet sonrası Rusya’nın anayasası 1993’te referandumla kabul edildi. Yeni anayasada Rusya “federal başkanlık cumhuriyeti” olarak tanımlanıyor. Başkan’ın kudretli Vladimir Putin olması bu makama ayrı bir anlam yüklüyor.
Ama Putin veya başka biri, Rusya’da Başkan’ın devasa yetkileri var. Yürütme Başkan’da, yasama Başkan’ın partisinde, yargı ise tamamen kontrol altında. Başkan’a doğrudan bağlı ve onun tarafından atanan memur sayısı 75.000 civarında. Bunların çoğu devlet şirketlerinde çalışıyor. Bu memur ordusunun yanında bölge yöneticileri de Putin tarafından tayin ediliyor.
Putin 1993 Anayasasının 83 bölgede doğrudan vali seçimi yapılmasını öngören maddesini 2004’te değiştirerek vali seçimini de kendisine bağladı.2009’da halefi Medvedev valilerin doğrudan seçimini geri getirse de Putin yeniden başkan olur olmaz eski sisteme döndü. Bugün Rusya’nın 83 federe bölgesinde yapılan vali seçimleri Putin’in önceden onayladığı listeler üzerinden yapılıyor. Bu anlamda Rusya’ya federasyon demek mümkün değil. Devasa Rusya’nın sorunu görünürde ademimerkeziyetçi olup esasen son derece merkeziyetçi olması.
Putin’de vücut bulan bu total iktidar, kuvvetler birliği demek. Yasama- yürütme- yargı arasındaki yatay denge ve denetlemenin, Putin’in icraatı ve partisi Birleşik Rusya’nın hegemonyası sayesinde fiilen kalktığı, merkezle federe yapılar arasındaki dikey denge ve denetlemenin de hukuken kalktığı bir yönetim biçimi. Tayyip Erdoğan’ın gönlünde yatan yönetim işte bu kuvvetler birliğiyle oluşan total iktidar. Ancak bir farkla: Türkiye’de federe yapı yok. Bu bağlamda, Kürdistan bölgesi için telaffuz edilen yeni özerk yapının, iktidarın planlarında Rus modelinden öteye geçeceğini düşünmek ham hayaldir.
2012’de yeniden başkan olan Putin anayasa uyarınca bir altı yıl daha seçilebilir. Böylece, eğer olağanüstü bir gelişme olmazsa 2024’e kadar Rusya’nın başında demek. Bakalım Putin mi, bizimki mi iktidarda daha uzun ömürlü olacak.