17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında gözaltına alınan dört bakanın dinlendiği Meclis Komisyonu’nda Rıza Sarraf’ın adamı Abdullah Happani’nin eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan’ın kardeşinin hesabına yatırdığı 2 milyon 465 bin TL’nin, iki gün sonra bakanın hesabına geçtiği ortaya çıktı.
Hürriyet’ten Bülent Sarıoğlu’nun haberine göre, Meclis Komisyonu Başkanı AKP Hakkı Köylü, Şenol Çağlayan üzerinden yapılan para transferine dikkat çekip, Zafer Çağlayan’a bu paranın ‘neyin nesi’ olduğunu sordu.
Köylü, ellerindeki bilgileri şöyle özetledi: “Elimizdeki bilgilere göre 30 Ekim 2012 tarihinde Rıza Sarraf ve Abdullah Happani tarafından Mehmet Şenol Çağlayan’ın hesabına 2 milyon 465 bin lira para yatırılıyor. Bu para daha sonra 2 Kasım 2012 tarihinde sizin hesabınıza geçiyor, Albaraka Türk Sincan şubesindeki bir hesabınıza geliyor.”
Çağlayan 2 milyon 465 bin TL nereden geldi bilmiyormuş
Çağlayan, Sarraf’la arasındaki bu para transferini bilmediğini öne sürerek, kendisini şöyle savundu: “Takipsizlik kararıyla birlikte kendisi bu dosyada bildiğimiz şekilde vaziyet almıştır. Milletvekili seçildikten sonra ortağı ve yöneticisi olduğum şirketteki hisselerimi kardeşim Şenol Çağlayan’a devrettim. Kardeşim de hesabıma yapılan ödemeyle bana şirket devrinden dolayı borcunun bir bölümünü ödemiş, tüm bu işlemler resmi kanallarla yani banka aracılığıyla yapılmıştır. Bu hususlar mal bildirimimizde ayrıntılı olarak belirtilmiştir.”
‘Dosya imha edilsin’
Çağlayan’ın hakkındaki yolsuzluk iddialarına verdiği cevaplar ise dikkat çekti. Sık sık 17 Aralık soruşturması hakkında verilen takipsizlik kararına sığınan Çağlayan, bir de “usul hukukundan yoksun bir ucube” olarak nitelediği dosyanın imha edilmesini istedi.
Eski bakan, “Getirilen deliller hukuka uygun değilse suç da yoktur ceza da yoktur. Şahsıma yükletilen suçların varlığı hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayandığı için suçlar tamamen kurgu ve hayal ürünüdür. Yüksek komisyonunuzdan hukuk dışı yollardan elde edilen bu kurgu ürünü delil müsveddelerinin evvelemirde yok sayılarak derhal imha edilmelerine karar verilmesini arz ediyorum. Bunlar derhal yok edilmelidir” dedi.
Önceden kurgulanmış darbe
Çağlayan, komisyon üyelerinin “Bu para aynı gün Rıza Sarraf’ın şirketinden transfer ediliyor. Dolayısıyla dikkat çeken bir konu bu. Kardeşinizin Rıza Sarraf ile Abdullah Happani ile ticari ilişkisinin boyutunu biliyor musunuz?” sorusundan da ‘darbe savunması’yla kaçtı:
“Kardeşim savcılığa verdiği ifadesinde buna detaylı şekilde değinmiştir. Bakın bu yapılan tamamiyle bir darbedir, önceden belirlenmiş, kurgulanmış bir senaryodur. Okudukça, detaylara baktıkça bunları görmek mümkün” açıklamasını yaptı.
Oğlunun hesabının da hesabını veremedi
Çağlayan, 17 Aralık’ta gözaltına alınan oğlu Salih Kaan Çağlayan’ın Türkiye Finans katılım bankasındaki hesabına yatırılan 2 milyon 537 bin TL nakit parayla ilgili soruyu da cevaplamaktan kaçındı. Çağlayan, “Bu konu benim mal varlığımla ilgili değil. Oğlumun da mal beyanı verme mecburiyeti yoktur” dedi. Komisyon Başkanı Köylü’nün “Oğlunuz ne iş yapıyor?” sorusuna ise Çağlayan, “Hisselerini devretmiş olduğum fabrikanın ortağıdır ve fabrikada iç mimardır” cevabını verdi.
Çağlayan, para hareketleriyle ilgili soruları ‘anlık hatırlayamadığını’ öne sürüp soruları yazılı yanıtlayacağını belirterek ‘nefes aldı’.
Beykoz’da 2.1 milyon TL’lik taşınmaz
Komisyon Başkanı Köylü, İstanbul Beykoz’da satın aldığı 2.1 milyon TL’lik taşınmazın finansmanı için oğlu Ahmet Çağan Çağlayan’ın hesabına 180 bin Avro, 635 bin TL nakit para yatırılmasını, 1 milyon 50 bin TL’nin de Albaraka Türk’teki kendi hesabına aktarılmasını sordu.
Köylü’nün bir sorusu da 17 Aralık operasyonunda Sarraf’ın kuryelerince Ankara’ya getirilen ve havaalanında tespiti yapılan 2 milyon dolar, 2 milyon euro ve 1,5 milyon lirayla ilgili oldu.
Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, “Sizin oğlunuzun evine kadar bu paranın geldiği iddia ediliyor, polis kayıtlarında var bu, takip edilmiş. Havaalanında da bu paralar açılmış, sayılmış, kayıtlı görülüyor. Ve adres de sizin oğlunuzun adresi olarak gösteriliyor” dese de Çağlayan bu sorudan da hakkında verilen takipsizlik kararına sığınarak kaçtı.
Suç minareyi çalanda değilmiş
Çağlayan şunları söyledi: “Üçüncü şahısların kendi arasındaki konuşmalarından, gayrimeşru tapelerden bahsettiniz, bir de takipsizlik almış bir olaydan bahsediyorsunuz. Tespiti yapan adli kolluk görevlileri, paraya el koyup şahısları yakalama imkanları varken yakalamamaları, kimliklerini dahi tespit etmemeleri. Niçin suçüstü yapılıp paraya el konulmamış? Bu şahısların kimlikleri tespit edilmemiş? Bakın bu iddiaların tamamı düzmece ve önceden kurgulanan bir senaryonun parçasıdır. Söz konusu para ne bana ne aileme gelmemiştir ve bizimle hiçbir ilgisi yoktur.”
Çağlayan, para teslimatının hemen ardından oğluyla hem mesajlaşıp hem telefonda konuşması konusunda da ‘paralel‘ savunması yaptı:
“Benimle oğlum arasındaki konuşmayı dinlemeyle ilgili, hukuku, Anayasa’yı çiğneyen insanların ortaya koymuş oldukları ucube bir şeyin sorusuna cevap vermeyeceğim.”
Saatin bedelini ödemiş
Çağlayan Sarraf’ın kendisine rüşvet olarak verdiği iddia edilen 700 bin TL’lik saatle ilgili de, ”Saat tarafımdan sipariş edilmiştir. Benim tanımadığım Murat Yılmaz getirmiş, ancak bedeli defalarca ifade ettiğim gibi tarafımdan nakit ödenmiştir. Getirilen saat, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca yolcu beraberinde getirilen, ticari amaç taşımayan zati eşya kapsamında değerlendirilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi de tarafımdan ödenmiştir. Ben bedelini ödediğim saat dışında, bedelini ödediğim piyano dışında hiçbir hediye almadım, ihtiyacım da yok şükür olsun” dedi.
Saatin bedelini döviz olarak ödediğini belirten Çağlayan dövizin bozdurma belgesi istendiğindeyse, “Kardeşimden aldım” dedi.
Komisyon’u sorguladı
Komisyonun hakkındaki iddialarla ilgili sorularından bunalan Çağlayan, kurtuluş yolu olarak komisyonun yetki alanını da tartışmaya açtı. Çağlayan, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Meclis Soruşturma Komisyonu’nun da yetkileri sınırsız değildir. Hakkımda Mal Bildirimi Yasası’na muhalefetten soruşturma açılmasına karar verilmemiştir” dedi.
Köylü ise şu yanıtı verdi: “Takipsizlik kararı her zaman kaldırılabilecek bir karardır, yeni bir delil ortaya çıktığı andan itibaren üç sene de geçerse beş sene de geçse zamanaşımı doluncaya kadar kaldırılabilir, yani onun öyle bir yapısı vardır. ‘Takipsizlik kararı kesinleşti’ denirse de değiştirilebilir. Kesinleşmiş diye bir şeyi yok onun” dedi.
Çağlayan’a bahane çok
Çağlayan’ın, CHP’li üyelerin “Sarraf’ın uçağını kullandınız mı? Sarraf’ın evine yemeğe gittiniz mi?” sorularına cevap vermeme bahanesini de hazırdı. Eski bakan, soruları “Bunlar soruşturma önergesinde yer alan hususlar değil. Soruşturma önergesinde olmayan ve yapılan yorumlara cevap vermeyeceğim” diyerek yanıtlamadı.