Goran Blazeviç ülkelerinden iç savaş nedeniyle zorla göçe maruz kalan Suriyeli mültecilerin yaşadıkları sorunlara ve Avrupa’daki ırkçılığa dikkat çekmek için başladığı ‘dayanışma yürüyüşü’nün son ayağı Hırvatistan’da.
Mültecilerin Avrupa’ya gitmek için kullandıkları güzergahta yürüyen Hırvatistan vatandaşı Blazeviç, Ürdün’den Hırvatistan’a uzanan altı aylık yolcuğunun amacını anlatırken mütevazı: “Hiçbir etkisi olmayacak belki ama ben yalnızca konuşulmayanlara işaret etmek istedim.”
‘Avrupa’da insan hayatı anlamını yitirdi’
Blazeviç, Macaristan’ın ardından 2015’te ‘Ülke tamamen doldu’ denerek sınırını kapatan Hırvatistan’da yaşıyor.
Geçen yılın ekim ayında, Avrupa’ya gelmeye çalışan mültecilerle dayanışma amacıyla yürüyüşe başlayan Hırvat genç, ‘ahlaki olarak çöktüğünü’ söylediği Avrupa’da mültecilerin nasıl karşılandığını görünce büyük bir şok yaşadığını ifade ediyor: “Avrupa’da, insan hayatının anlamını tamamen yitirdiği bu kıtada onların başına neler gelecekti? Etrafımdaki insanları dinledim ve karşılaştığım tahammülsüzlük, ırkçılık ve korku karşısında şok oldum. Boyunlarında haçlar vardı ama kalplerinde bir parça ahlak kalmamıştı. Onların sınırlı söylemlerine karşı savaş vermeye çalıştım ama sonra anladım ki hiçbir anlamı yok. İnsanlar medyanın dayattığı korkuyla yaşamaya başlamış.”
Savaşmaya devam ettiği takdirde arkadaşlarını ve etrafındaki insanları kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığını söyleyen Blazeviç, daha sonra mülteci kamplarına gitmeye karar vermiş: “Bu insanlık krizinin çözümüne biraz da olsa katkı sağlamak için mülteci kamplarına gittim fakat aldığım cevap çok netti: Burada yeteri kadar insan var, daha fazlasına ihtiyacımız yok.”
‘Bu bireysel bir başkaldırı’
Bunun üzerine Blazeviç Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilerin rotasını takip etmeye karar verdiğini anlatıyor: “Çok uzun zamandır yürüyerek seyahat ediyordum. Daha önce Roma’ya ve Santiago de Compostela’ya yürümüştüm. Ama daha ilginç hikayeleri takip edebileceğim rotalar olduğunu fark ettim. Bunlardan biri de Ortadoğu’dan Avrupa’ya doğru ilerleyen mültecilerin güzergahıydı.”
En çok da yakın arkadaşlarının mülteci krizine verdikleri kimi zaman ırkçı, kimi zaman da vurdumduymaz tepkilerle mücadele etmekte zorlandığını ifade ediyor Blazeviç: “Bunun sebebi bilgisizliklerinden ve hiç seyahat etmemelerinden kaynaklanıyordu. Herkesin bu sorunu kanıksamış olması beni çok rahatsız etti, o yüzden gerçekte ne yaşandığının farkına varmalarını istedim. Benim yolculuğum Avrupa’nın mülteci politikalarına karşı bireysel bir başkaldırı.”
‘Türkiye’de hayal kırıklığına uğradım’
Blazeviç dünyada en fazla sayıda mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülkelerden biri olduğu için Ürdün’den yürümeye başlayıp ardından Filistin, İsrail, Kıbrıs ve Türkiye’ye gitmiş. Türkiye’den sonra Balkan rotasını takip ederek Yunanistan’a, oradan da Makedonya’ya atmış adımlarını.
Soğuk ve yoğun kar yağışı nedeniyle Balkan rotasından çıkıp Arnavutluk’a yürümek zorunda kalmış sonra Blazeviç. Arnavutluk ve Karadağ’ın ardında da şimdi kendi ülkesinde. Ancak ülkenin kuzeydoğusundaki evine varması için daha 700 kilometre yolu var.
Türkiye’de Antalya, Denizli, Selçuk, İzmir, Çanakkale’den geçen Hırvat genç, yerel halkın mültecilere verdiği tepkileri görünce hayal kırıklığına uğradığını anlatıyor: “Mültecilerle bir dayanışma hiç görmedim. Hatta bu krizin Türkiye’de büyük bir yara açtığını düşünüyorum. Halk bana karşı da çok şüpheli yaklaştı, sürekli pasaportumu sorup, uyruğumu anlamaya çalıştılar. Özellikle kıyı şeridinde mülteci krizinin turizmi etkilemesinden korkuluyor. Aynı yorumları Hırvatistan’dayken de duymuştum.”
‘Yürümeseydim yolculuğum bu kadar etkili olmazdı’
Yürümenin sembolik olarak ‘yaşamı’ ifade ettiğini anlatan Blazeviç, bunun aynı zamanda çok büyük bir güç kaynağı olduğunu da dile getiriyor: “Yürüyor olmam hem yerel halk hem de medyanın çok ilgisini çekti, bu da benim mesajımı iletmeme yardımcı oldu. Eğer yürümeseydim yolculuğum bu kadar ses getirmezdi.”
Blazeviç’in çok büyük hedefleri yok ama yol deneyimi üzerinden mültecileri daha iyi anlamaya çalıştığını söylüyor: “Hiçbir etkisi olmayacak belki ama ben yalnızca konuşulmayanlara işaret etmek istedim. Evden uzakta olan ve belki bir daha eve hiç dönemeyecekler için yürüyorum.”