İktidarın referandum ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eski bakan Zafer Çağlayan hakkında ABD’de tutuklama kararı alınmasına tepkisi, akıllara 17 Aralık soruşturması dönemindeki tutumunu getirdi.
Zira MHP, 17 Aralık soruşturmasında rüşvetle suçlanan Çağlayan ve diğer bakanlar hakkındaki ‘aklama’ raporuna muhalefet etmişti.
Cumhuriyet’ten Emine Kaplan’ın derlemesi dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmeden Meclis’te aklandığı dönemde MHP’nin nasıl bir tavır aldığını hatırlattı.
Muhalif MHP!
Türkiye dört bakan, oğulları ve Rıza Sarraf isimlerinin merkezde olduğu 17 Aralık soruşturmasıyla sarsıldığı dönemde Bahçeli konuyu sık sık grup toplantılarına taşıyor hem AKP hem de bakanlara rüşvet suçlamaları nedeniyle ağır sözlerle yükleniyordu.
Yine o dönemde MHP tepkilerin baskısıyla Meclis’te kurulan soruşturma komisyonunun bakanları aklayan raporuna muhalefet şerhi vermişti.
Bu şerhte Çağlayan’ın Rıza Sarraf’tan ‘yüksek miktarda maddi kazanç sağladığı, görevi kötüye kullandığı, resmi belgede sahtecilik, rüşvet, nüfuz ticareti’ yaptığı gerekçesiyle Yüce Divan’a sevki istenmişti.
O dönem Bahçeli: Dört bakanla sınırlı kalmaz
Dahası Bahçeli bununla da yetinmemiş, bakanların aklanmasının ardından AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra 17 Aralık’ı yeniden hatırlatıp şöyle demişti: “Çözülme süreci kapsamında bizim hükümet ortağı olmamız bir defa kendimizi inkârdır. İkinci olarak 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk karanlığının üzerine tavizsiz şekilde gidilmelidir. Bu konuda hiç kimse ayrıcalıklı görülmemelidir. Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması tekrar açılmalı, ucu kime dayanırsa dayansın, hukuk kimi hedefine alırsa alsın tam bir arınma, tam bir mıntıka temizliği yapılmalıdır. Mesele sadece dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesiyle sınırlı olmayacaktır.”
Antetli kağıt MHP sayesinde öğrenilmişti
O dönem sosyal medyada yoğun biçimde ti’ye alınan ‘otel antetli kağıda imza’yı da kamuoyuna açıklayan MHP olmuştu.
Çağlayan, hakkındaki rüşvet iddialarının en somut kanıtı 700 bin TL değerindeki ‘hediye’ saatin parasını Sarraf’a verdiğinii “Saat bedeli olan 240 bin euroyu Zafer Çağlayan’dan teslim aldım” yazılı otel antetli bir kağıtla kanıtlamaya çalışmıştı.
MHP bu tuhaf ‘belge’yi, ek iddianamedeki fotokopisinden ortaya çıkarmıştı.
‘Erdoğan da biliyor’
O dönemki MHP bununla da yetinmemiş, 17 Aralık ‘vakası’nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yerine de değinmişti.
MHP’nin komisyona muhalefet şerhinde şöyle deniyordu: “Bebek Zencani ile ilişkili olan ve Türk vatandaşlığına geçen Sarraf’ın Türkiye’deki faaliyetleri MASAK, MİT ve Emniyet birimleri tarafından takip edilmiştir. MİT’in çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler o dönemde Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a rapor olarak 2013 yılının Mart ayında 45650928 sayılı yazı ile bildirilmiştir. MİT’in bu yazısı, Başbakan Erdoğan’ın bilgisi dahilindedir.”
Madde madde ilişkiler ağı
MHP’nin muhalefet şerhinde Çağlayan’la ilgili şunlar sıralanmıştı:
* Çağlayan yöneticiliğinde Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Özel Kalem Müdürü Onur Kaya, Mustafa Behçet ve oğlu Salih Kaan Çağlayan’dan oluşan bu grupların Rıza Sarraf’a menfaat karşılığı çeşitli imtiyazlar sağladığı,
* Gana’dan kaçak yollarla ülkeye sokulmak istenen 1.5 ton altın ile ilgili idari ve adli soruşturmaların engellendiği ve altınların Dubai’ye gidişi ve girişi sağlandığı,
* Rıza Sarraf tarafından şirket hesabına gelen paraların (döviz veya Türk parası) yüzde 0.4 ve yüzde 0.5’inin Çağlayan’a ödendiği, Rıza Sarraf tarafından Çağlayan’a değişik tarihlerde 32 milyon 53 bin euro, 6 milyon 766 bin 750 dolar ve 3 milyon 460 bin TL verildiği,
* Rıza Sarraf tarafından Çağlayan’a 300 bin İsviçre Frangı (700 bin TL) değerinde saat verildiği,
* Çağlayan’ın 106 bin 400 TL değerindeki piyano’nun mal bildiriminde bulunulmadığı,
* Çağlayan’ın, bakanlık görevi süresince şahsi ve birinci derecedeki yakınlarının banka hesaplarında büyük miktarda (döviz, Türk Lirası) hareketlerinin olduğu ve bu konudaki yazılı ve sözlü savunmalarında tutarsızlıklar olduğu,
* Çağlayan’ın bakanlık görevi süresince şahsi ve birinci derecedeki yakınlarının menkul ve gayrimenkullerinde büyük artışlar olduğu, bu konudaki yazılı ve sözlü savunmalarında tutarsızlıklar olduğu,
* Çağlayan’ın Türk Ceza Yasası’nın 204. maddesi ‘resmi belgede sahtecilik’, 252. maddesi ‘rüşvet’, 255. maddesine göre ‘nüfuz ticareti’, 257. maddesine göre ‘görevi kötüye kullanmak’tan Yüce Divan’a sevki gerekmektedir.
İki yıl sonra 17 Aralık
Bahçeli tüm bunlardan iki yıl sonra, Çağlayan’la ilgili ABD’de çıkarılan tutuklama kararına şu yorumu yapmıştı: “ABD, Türkiye ile dost ve müttefik ilişkisinin çok çok ötesinde Türkiye aleyhine gelişebilecek olaylara sebebiyet veren bir tavır ve politika izliyor. Öyle bir politikanın içerisinde değişik unsurları uyandırma arzusu da taşıyabilir. O konuda bilgi sahibi değiliz. Fakat ABD ve Almanya, buna benzer ülkeler bir anlamıyla Türkiye’nin geleceğini karartabilecek politikaları izlemeyi alışkanlık haline getirdi. Amaçlarının ne olduğu tahmin ediliyor ve Türkiye onlara müsaade etmeyecektir.”