KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr / @kemalgoktas
Sosyal medyada 14 Ekim akşamı bir okulun bahçesindeki Atatürk büstüne tokat atıp hakaret eden bir kişinin videosu yayıldı. Görüntüler kısa sürede infiale neden oldu.
Videoda lümpen küfürleri ve garip hareketleriyle yarı meczup olduğu yönünde bir intiba veren bir çocuk vardı.
Bulundukları çevrede Atatürk karşıtlığı-düşmanlığı popüler veya meşru olmalı ki çektikleri saçma videoyu internette paylaşmaktan çekinmemişlerdi.
Anayasının
3.Tertip
32.Cilt
1842. Sayfanında ki ilk maddeye dikkat.
Madde 1 – Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten
kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. pic.twitter.com/MyU84jz9rX— Mertcan Güleryüz (@mertcangoz6) October 14, 2018
Oysa hayat da siyaset de o kadar basit değil. Sosyal medyada videoya gösterilen tepkiler üzerine AKP, hem ‘cumhurbaşkanına hakaret suçu’yla kurduğu baskı ortamını meşrulaştırıcı hem de kendini Atatürkçülere ispatlayacağı, bir malzeme daha bulmuş oldu.
Videoyu çeken ‘zanlılar’ın gözaltına alındığını Adalet ve İçişleri bakanları birbirleriyle yarışırcasına açıkladı. ‘Zanlılar’ın çocuk olduğu bilgisini saklayarak…
Atatürkçülerin içi rahat olsundu…
Atatürk büstüne tokatlar atıp hakaret eden 16 yaşındaki Y.S. ile onu videoya çeken 17 yaşındaki H.Ç., Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde gözaltına alınmıştı.
Gözaltı işlemleri sürerken bu defa başka bir Atatürk büstünün önünde çekilmiş yeni bir video düştü sosyal medyaya…
Polisler, gözaltındaki 16 yaşındaki çocuğu emniyetin bahçesindeki Atatürk büstü önüne götürmüşlerdi. Çocuk tek ayak üzerinde duruyor ve büstün karşısında asker selamı veriyordu. Görüntüdeki polis, çocuğa iki kez “Nesin sen?” diye soruyor ve çocuk da “O… çocuğuyum” diye yanıtlıyordu. Görüntü, polisin çocuğa attığı tekmeyle sona ediyordu.
Böylesine göz önündeki bir soruşturmada, bir polisin, başına bir şey gelmeyeceğine yüzde yüz emin olmadan böyle bir video çekebileceğini düşünebiliyor musunuz?
Kamuoyunun gündemine girmiş bir soruşturmada, hem güvenlik bürokrasisi hem yargı erkanı hiç olmadıkları kadar ‘hassasiyet’ gösterir. Yapılacak her hata kamu görevlisine pahalıya patlayabilir çünkü.
Ayrıca bu tür soruşturmalardaki her tür uygulama aslında kamuoyuna yönelik bir mesajdır. Kelepçe takıp takmama, adliyeye getirilip götürülürken koluna girip girmeme, başını eğip eğmeme, kameralara gösterip göstermeme gibi ‘mesajlar’ incelikle hesaplanarak uygulanır.
Örneğin, Hrant Dink’i öldüren tetikçi Ogün Samast’ın eline Türk bayrağı verilip kahramanlık fotoları çektirilmesi de cinayeti işleyen güçlerin çok açık bir mesajıydı ve pervasızca servis edilmişti. Sonrasında olaya karışan polisler değil cezalandırılmak terfi bile almışlardı.
Polisin, gözaltına aldıkları çocuğu Atatürk büstü önüne götürerek onur kırıcı muamelede bulunması da çok açık bir mesajdır.
Bu mesajın siyasi ittifaklar bağlamında oturduğu bir yer olduğu açık. Aynı zamanda insan haklarına kaynaklık eden insan onurunun hiçleştirilmesine yönelik bir mesaj olduğu da çok açık.
Büste tokat atan ve küfür eden 16 yaşındaki çocuk ile bunları videoya çeken 17 yaşındaki çocuk tutuklandı. Başsavcılığın açıklamasına göre çocuklar Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’a göre bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Hem Ceza Muhakemesi Kanunu, hem çocukların yargılanmasına ilişkin mevzuata göre bu suçtan tutuklama kararı verilmesi neredeyse imkansız. Ama siyasetin coşkulu tezahüratı altında yargı çocukları cezaevine gönderdi.
Bir çocuğa ‘işkence’ tanımına girebilecek şekilde bedensel ceza veren, tekmeleyen ve onur kırıcı biçimde kendisine küfür ettiren polis memuru A.Ş hakkında ise ‘idari’ ve ‘adli’ soruşturma açıldı. Açığa alındığına dair bir haber de yapılmadı, yani büyük ihtimalle görevinin başında.
Gözaltına alınmadı ve tutuklanmadı.
Kritik soru şu: Siz bu iki görüntüden hangisine daha çok öfkelendiniz?
Ülkenin büyük bölümü ilk videoyu infial ile karşılarken, ikinci videoyu en iyimser söyleyişle ‘itidal’le karşıladı. Bazı milletvekilleri, siyasetçiler, gazeteciler naif bir dille yapılanın yanlış olduğunu söyledi. Durumun vahametine uygun tepki gösteren çok az kişi oldu. Azımsanmayacak sayıda insan ise polisi alkışlıyordu.
Sonuç olarak, bir büstün, bir çocuk tarafından tokatlanması ve hakaret edilmesi, gözaltındaki bir çocuğun tekmelenip onur kırıcı muameleye maruz kalmasından, üstelik bunun servis edilmesinden daha az tepki gördü.
Atatürk büstüne yönelik hakaretlere tepki gösterenler, tepkileriyle salt Atatürk’ün şahsını değil, aynı zamanda temsil ettiğini düşündükleri değerleri de sahiplendiklerini düşünüyor. Bu değerleri sıralamaları istense ‘cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü…’ ilk sıralarda yer alır.
Oysa bir çocuğun maruz kaldığı onur kırıcı muameleyi alkışlayanlar ya da suskun kalanlar tam da bu değerleri çiğnemiş oluyor. Üstelik bir çocuğun bir büstü tokatlamasından ve ona küfürler etmesinden çok daha vahim bir şekilde…