IŞIN ELİÇİN
“Değişim dalgası Avrupa’nın kuzeyine de ulaştı. Halklar için bir Avrupa Birliği inşa etmenin zamanıdır. @jeremycorbyn ile Podemos!”
İspanya’nın çiçeği burnunda sol partisi Podemos’un iki numaralı ismi İnigo Errejon, Jeremy Corbyn’in İngiltere İşçi Partisi’ne yeni genel başkan seçilmesini, bu tweet’iyle kutladı (Podemos İspanyolca ‘Yapabiliriz’ demek).
Yunanistan’dan, Syriza’dan da tebrik gecikmedi: “Jeremy Corbyn, İşçi Partisi milletvekili olarak her zaman savaşa, ırkçılığa ve kemer sıkma politikalarına karşı olmuş, Syriza’nın 2012’deki seçim kampanyası dahil, Yunanistan’daki çeşitli dayanışma etkinliklerine bizzat katılmıştır. Corbyn’in İşçi Partisi liderliğine, binlerce yeni üyeyi etkinleştirip neoliberal politikaların durdurulması ihtiyacına bağlılığını ilan ederek seçilmesi Avrupa halklarına umut mesajı olmuştur.”
İşçi Partisi için fabrika ayarlarına dönme fırsatı
Podemos ile Syriza’nın Corbyn’e sahip çıkması boşuna değil. İspanya ve Yunanistan’da esen sol rüzgarlar İngiltere’ye de ulaşmış görünüyor. Corbyn’in liderliği Tony Blair’le birlikte giderek sağa kayan İşçi Partisi için bir anlamda fabrika ayarlarına dönme fırsatı gibi görünüyor.
Nitekim, Corbyn en büyük desteği partinin daha solda durmasını isteyen sendikalardan ve neo-liberal politikalara karşı çıkan gençlerden aldı; kampanyası için çoğu genç tam 16 bin kişi gönüllü seferber oldu, partiye binlerce yeni üye katıldı.
Mütevazı ve sokak protestolarında da etkin
Ama Corbyn Podemos ve Syriza liderlerinden farklı olarak, ne genç ne de siyasette deneyimsiz: 66 yaşında ve 30 yıldır milletvekili. Buna karşılık onlar gibi yaşamıyla, kişiliğiyle mütevazı ve sokak protestolarında da etkin.
Arabası yok, bisikletle işe gidiyor; marka, moda, şıklıkla ilgilenmiyor; parlamentoda en az harcama yapan milletvekili ünvanı var, kamunun parasını har vurup harman savurmuyor.
İngiltere tarihinde bir ilke imza atarak gölge kabinesinin yarısını kadınlardan oluşturacak olan Corbyn’in katılımcı, eşitlikçi ve adil bir sosyo-ekonomik düzen kurmak için vaatlerine de bakalım.
Ekonomi: Kemer sıkma politakaları son bulacak; vergi muafiyeti-vergi indirimi uygulamaları kalkacak, çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınacak; bütçe açıklarını kamu harcamalarından keserek kapama politikasına son verilecek; üst düzey yöneticiler için ‘azami ücret’ sınırı belirlenecek; Merkez Bankası yeni toplu konut inşaası, enerji, ulaşım ve dijital projelerin finansmanı için para basabilecek; demiryolları ve posta idaresi kamulaştırılacak.
Eğitim ve Sanat: Üniversite harçları kaldırılacak, sanat kurumlarına ve yerel sanat projelerine yatırım yapılacak, çocuklar enstrüman çalmaya ya da sahne sanatlarına yönlendirilecek.
Dış Politika: ‘Askeri değil siyasi çözüm’lere dayalı radikal bir değişim. Barış için herkesle görüşlümesi gerektiğini savunan Corbyn, IŞİD’e yönelik hava saldırılarına karşı ve NATO’dan çıkmaktan yana.
Savunma: Savunma harcamaları azalacak, Trident nükleer füze sistemi projesi iptale edilecek.
Corbyn başkanlık yarışına adaylığını koyarken gerekli 35 imzayı zor toplamış, başlarda rakipleri tarafından da seçilemez diye düşünüldüğü için pek ciddiye alınmamıştı. Muhafazakarlar da İşçi Partisi’ni 2020’de iktidara taşımak üzere açıkladığı bu programı ‘aşırı radikal’ fikirler diye yaftalayıp yerden yere vurmuştu.
Thatcher’a da ‘aşırı radikal’ demişlerdi
Ancak gazeteci Jacques Peretti Independent gazetesindeki yazısında çarpıcı bir hatırlatma yapıyor ve diyor ki, 40 yıl önce Margaret Thatcher da tıpkı Corbyn gibi ‘seçilemez’ diye düşünülen bir ‘aşırı radikal’ olarak, önce parti başkanı sonra da başbakan oldu ve tüm dünyayı değiştirecek bir sosyo ekonomik bir programı hayata geçirdi: “Corbyn de aynısını başarabilir mi? Onun da radikal fikirleri genel seçimlerde seçmenin satın alacağı anaakım politikalara dönüşebilir mi? Bardağın dolu tarafına bakarsak; bu daha önce yapıldı. (Üstelik) Corbyn’in en nefret ettiği kadın politikacı tarafından.”
Neden olmasın? Jeremy Corbyn, yıllardır yazmakta olduğu köşesi için bugün, lider seçildikten sonra kaleme aldığı yazısında son derece iyimser ve bütün meydan okumalara da hazır görünüyor.
“Genciyle yaşlısıyla herkesi, her kültürden, her inançtan insanı toplumu daha iyi, daha farklı örgütleyebileceğimiz inancı ve iyimserlik temelinde biraraya getiren müthiş bir deneyim ve kampanya oldu. Kemer sıkma politikalarını ve toplumumuzda eşitsizliğin derinleşmesini kabullenmek zorunda değiliz ve insanlara ilerici bir gündemle ulaşıp onları birleştirebileceğimizi gördük.
Önümüzdeki tüm engelleri aşmaya hazırım. Ne olursa olsun İngiltere’de siyaseti değiştiren bir yaz olduğu gerçeği inkar edilemez. Kampanyamızı Britanya’nın dört bir yanında örgütleyen herkese çok teşekkürler. Gönüllü katılan 16 bin kişi asla unutulmayacak. Ve bütün bunlar sadece 100 gün önce başladı.”