Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nde yapılan bir araştırma, kalbin bilinç üzerindeki etkisini ortaya koydu. Araştırmaya göre insanoğlunun bilinci, kan vücuda pompalanırken ve kalbe geri gelirken birbirinden farklı işliyor.
Bilinç, insanın kendi varlığını ve dış dünyasını hissetme ve algılayabilme yeteneğine deniyor. Bazen etrafımızdaki bir uyarıyı fark edebilirken, bazen aynı uyarıyı hissetmeyebiliriz. Örneğin, dikkatimizi bir düşünce üzerine odakladığımız bir anda, bizimle normal bir ses tonuyla konuşan ofis arkadaşımızı duymayabiliriz. Veya bazen kalabalık bir ortamda omzumuza hafifçe dokunan birini fark etmeyebiliriz.
Bir uyarının hangi şartlar altında fark edilebileceği bilimde uzun yıllardır araştırılan bir konu. Bugüne kadar yapılan birçok araştırma, bilinçli farkındalığı açıklamak için beyin üzerine odaklansa da, yeni araştırmalar bedenimizin de bilincimizi etkileyebileceğini gösteriyor.
Max Planck Enstitüsü’nde (Max Planck Institute for Human Cognitive and Brain Sciences) çalışan Esra Al ve meslektaşları kalbin algımızı ve beynimizi nasıl etkilediğine dair iki mekanizma belirledi.
Araştırmacılar, ilk olarak kalbin ritmik akışıyla oluşan kan dolaşımı ve bilinç arasında bir bağlantıyı ortaya koydu. Kalbimizin her atışında kan vücudumuza pompalanır ve kalp gevşediğinde kan geri kalbe döner. Ekip, bilincimizin kan vücuda pompalanırken ve kalbe geri gelirken birbirinden farklı işlediğini ortaya çıkardı.
Kısaca açıklamak gerekirse, kalbin vücuda kanı gönderdiği evrede parmaklardaki dokunma duyusunun ve dokunma kaynaklı beyin aktivesinin azaldığı belirlendi.
Araştırmacılar, bu etkiyi iç organlarımızdan ritmik bir şekilde gelen sinyallerin bastırılmasına bağlıyor. Al, bu durumu şu sözlerle açıkladı: “Normal koşullarda kalbimiz her atışında vücudumuzda güçlü bir etki yaratmasına rağmen, kalp atışlarımızı çoğunlukla hissetmeyiz. Böylelikle devamlı parmaklarımızda değişen kan basıncına odaklanmaz ve sürekli rahatsız olmayız. Ama bu mekanizma kan basıncının arttığı sırada dışarıdan gelen uyarıları da (hafif bir dokunuş gibi) bastırmamıza neden olabilir.”
Sinyaller ve parmaklardaki uyarılar
Araştırmada bulunan ikinci mekanizmaya göre ise sadece kalbin atış döngüsü değil, aynı zamanda beynin kalp atışına verdiği tepki de algımızı etkiliyor. Eğer beynimiz kalpten gelen sinyallere karşı güçlü bir tepki veriyorsa parmağımıza gelen uyarıları daha az hissediyoruz.
Çalışmaya göre bu etki, hissettiklerimizin dikkatimizi iç dünyamıza mı yoksa dış dünyaya mı yönlendirdiğimize göre değişmesiyle açıklanabilir. Başka bir deyişle, vücudumuza odaklandığımızda beynin kalbe verdiği tepki artıyor ve çevremize karşı algımız azalıyor.
Bu sonuçlar sadece sağlıklı kişilerde değil, hastalarda da kalp ve beyin arasındaki etkileşimi anlamamıza yardımcı olabilir. Araştırmayı yapan ekibin başındaki Prof. Dr. Arno Villringer, sonuçların felç sonrası hastaların neden sıklıkla kalp problemlerinden muzdarip olduğunu açıklamaya yardımcı olabileceğini ifade etti.
Villringer’e göre sonuçlar, aynı zamada, kalp rahatsızlığı olan hastaların bilişsel işlevlerinde neden bozulma olduğunu anlamak için de yol gösterici olabilir.