• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • SANAT
  • KEYİF
  • AGORA

Ben ne söylüyorum, tamburum ne çalıyor?

26/08/2018 22:54

 

LEVENT GÜLTEKİN

[email protected] / @acikcenk 

Köşe komşum kıymetli Murat Sevinç geçtiğimiz günlerde “İdeolojileri bir tarafa bırakalım! Neden, biz ‘masa’mıyız?” başlıklı bir yazı yayınladı.

Reklam

Yazısında “İdeolojileri bir tarafa bırakalım” diyenlere eleştiriler yöneltiyor.

Murat Sevinç’in yazısını buradan okuyabilirsiniz.

Reklam

Sevgili Murat Sevinç yazısında isim vermediği için, beni kast edip etmediğini bilmiyorum.

Fakat, yazılarımda, konuşmalarımda sıklıkla ülkenin içinde bulunduğu bu tıkanıklığı aşmak için ideolojik farklılıkları bir tarafa bırakmak gerektiğini dile getirenlerden biri de benim, malum.

Bundan dolayı, Murat Sevinç’in yazısındaki kendisine de yakıştıramadığım hakaretamiz sözlerin, ithamların üstünde durmaksızın, meselemin, derdimin ne olduğunu, ne demek istediğimi sakince anlatayım.

“İdeolojileri bir tarafa bırakalım” derken neyi kast ediyorum?

İnsanlıktan uzaklaşıp masa olmayı mı öneriyorum?

Kimliksiz, kişiliksiz; görüşü, fikri, yaşam felsefesi, ideali, değerleri olmayan, egemenlerin güttüğü bireylere dönüşmeyi mi savunuyorum?

Tabi ki hayır!

Peki ne diyorum?

Özgürlük, eşitlik, adalet gibi en temel değerlerin yok edildiği bir ortamda, ülkenin uçuruma sürüklendiği bir zamanda ideolojik bağnazlık içinde olmayalım. Dediğim bu.

Evvela demokrat olalım, diyorum. Barışçı, özgürlükçü, çoğulcu olalım.

Radikal olunmasın, demokrat olunsun. Dediğim bu.

Radikallik; toptancı, köktenci, “ben bilirimci”, öteleyici, dışlayıcı tutumlarda kendini gösterir.

İdeolojik gruplara bir bakın: İslamcı, sosyalist, milliyetçi… gruplara bakın.

Her biri kendini haklı görür.

Coşkuludurlar. Kenetlenmişlerdir. Emindirler. Azimli, kararlı bir ifadeyle ufka bakarlar.

Yemin etmişlerdir. Davaları büyüktür. Kazanacaklardır.

Yani?

Kendilerine benzemeyenleri bir şekilde yeneceklerdir.

Elbet bir gün mutlaka zafere ulaşacaklardır…

Kusur, hata, suç… başkalarındadır…

***

Peki. Murat Sevinç bir radikal mi?

Ondan mı benin görüşlerime itiraz ediyor?

Murat Sevinç demokrat değil mi?

Tabii ki demokrat. Tabii ki hayatında ve eserlerinde daima barış, özgürlük ve çoğulculuktan yana tavır koyuyor.

Öyleyse neden ideolojilerin vazgeçilmezliğini savunuyor?

1] Sanırım, benim ideolojileri terk etmeyi önerdiğimi düşünüyor. Ben esasen “davadan” yani iddialı olmaktan, herkesi kendimize benzetmeye çalışmaktan, mevcut anlamı ile ideolojik kalıplarla konuşmaktan sakınmayı savunuyorum.

2] Murat Sevinç gibi, hayatını okuyarak, düşünerek, aydınlanma çabası içinde geçiren kişiler, ideolojilere hakikaten düşünsel sağlamlık ve tutarlılıkla bağlanırlar. Onların ideolojisi tarihsel, kültürel, sanatsal… bağları, bağlamları olan bir nitelik taşır. Buna saygı duyuyorum.

***

Demokrasinin anahtar kavramlarını, olmazsa olmazlarını bilen ve benimseyen kişiler… Uzlaşmanın, eşitliğin, bölüşmenin savunucuları neden buna itiraz ediyorlar peki?

Bende mi bir sorun var? Meramımı mı anlatamıyorum? Nerede yanlış yapıyorum?

Sanırım geçmişimden dolayı oluşan önyargıları kırmakta başarılı olamıyorum.

***

Diğer taraftan,

1] Ulaşım ve iletişim hızlandı. Ve nüfus arttı.

Dolayısıyla, her kesimden, her sınıftan insan, birbirimize daha yakın yaşıyoruz artık.

Şu halde, demokrasi giderek daha büyük bir gereksinim haline geliyor.

Birbirimize güven duyabilmemiz için demokratlığın yaygınlaşması, özümsenmesi ve radikallikten uzaklaşılması şart.

Aksi halde itiş kakıştan, çatışmadan, ağız dalaşından… kurtulamayız.

Normal bir hayat yaşayamayız.

Güvensiz, verimsiz, psikolojik bakımdan da olumsuz bir hayata mahkum oluruz…

2] İdeolojilerin her biri bazı değerleri öne çıkarır, doğru.

Fakat biz, bireyler olarak, ideolojileri kafamıza bir şapka gibi takamayız.

Çünkü her birimizin hayatında, aslında birkaç ideoloji, bir karışım halinde yer alır.

Bu konu dünyada da sıklıkla tartışılıyor. Giderek yaygınlık kazanan bir görüş var: Bireyi artık tek bir ideoloji ile tanımlayamayız.

Bir bakarsın, Atatürkçü bir amca dua ediyor.

Bir bakarsın, İslamcı bir kadın emek sömürüsüne karşı çıkıyor.

Bir bakarsın milliyetçi bir delikanlı çevre sorunlarını protesto ediyor.

Sadece yapıp ettiklerimiz değil, çevremiz, koşullarımız da bizi “karma”, “karışık” bir halin içinde tutar.

Sen ateistsindir ama annen sana zeval gelmesin diye Yasin Suresi’ni okur. Böyledir.

Peki…

Ne yapacağız?

Uzlaşmayacak, barışmayacak, anlaşmayacak, birlikte yaşamayacak, birbirimizi sevmeyecek miyiz?

Toplumdaki kutuplaşmayı daha da artıran kirlenmiş, kirletilmiş, önyargıların oluşmasına neden olmuş mevcut ideolojik kalıpların dışına çıkıp eşitlik, özgürlük, adalet gibi evrensel değerler etrafında uzlaşmayı değil de ideolojik kimlikleri öncelikli gören gruplara mı dönüşeceğiz?

Bir işin ucundan beraber tutmayacak mıyız?

Aynı tarlalarda, fabrikalarda, okullarda çalışmayacak mıyız?

Aynı trafikte yol almayacak mıyız?

Her taşa adımızı yazıp, ter tepeye sancağımızı mı dikeceğiz?

Sürekli marşlar söyleyip, sloganlar atıp, herkesi ikna etmek için mi çabalayacağız.

Her konuda, en doğru, en iyi, en güzeli biz mi biliyoruz?

Bunu mu iddia edeceğiz?

Yanılmayacak, pişman olmayacak, özür dilemeyecek miyiz?

“Tek vatan, tek bayrak, tek millet” diyenler misali “Tek doğru, tek iyi, tek güzel” mi diyeceğiz?

***

Bizi bir arada tutacak olan şey, birbirimizin görüşlerine, yaşam tarzına, tercihlerine saygı duymamızdır.

Ben bunu söylüyorum.

Demokrat insanlar bunun nesine itiraz ediyorlar, gerçekten anlamıyorum.

Birine ilk ağızdan “Nesin, necisin, nerelisin?..” diye sormak, yakışıksızdır, ayıptır ve giderek suça yönelmektir.

Çünkü çatışmaya, ayrımcılığa, baskıcılığa yönelik sorgulardır bunlar.

“Bizden misin, onlardan mı?” veya “Ya bizdensin ya onlardan” gibi yaklaşımların yani aslında uşaklığın, savrulmanın belirtileridir.

***

Tekrar ediyorum: Hiçbirimiz, bir tek ideolojiyi şapka gibi, ceket gibi giymeyiz. Diyelim Atatürkçülük ceketi giydik, o cekette İslami bir yaka cebi vardır.

Diyelim İslamcılık gömleği giydik, o gömlekte bir cumhuriyetçilik deseni vardır.

Diyelim milliyetçilik paltosunu giydik, o paltoda bir eşitlikçilik düğmesi dikilidir…

Bundan dolayı insanları şucu, bucu diye keskin çizgilerle ayıramayız.

***

Komik olan şu ki, demokrat olduğunu söyleyen, demokrat olarak bilinen kişilere, demokrasiyi öneriyorum.

Demokratik düşünmeyi, demokratik davranmayı…

Ve galiba, asıl mesele psikolojik.

Bunu bir küçümseme olarak almayın sakın.

Bizim, duygularımız, düşüncelerimizle uyumlu değil sanırım.

Barışı savunuyor ama barışacağımıza inanmıyoruz. Ümitsiziz.

Özgürlüğü savunuyor ama özgürleşeceğimize ihtimal vermiyoruz. Tereddütlüyüz.

Çoğulculuğu savunuyor ama kimseye güvenmiyoruz. Kimseye itimadımız yok. Ve emniyette hissetmiyoruz.

***

Ben masalaşmayı, nesneleşmeyi savunmuyorum.

Murat Sevinç’in böyle algılamasına, yazısında benim gibilere yönelttiği, bir demokrata yakışmayacak türden hakaretlere üzüldüğümden daha çok üzüldüm.

Aksine, özne vasfı kazanabilmek için, demokratlaşmamız gerektiğini söylüyorum.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Ne okusak: Dört kitap önerisi

Diken bu hafta dört kitaba dikkatinizi çekiyor. Karar sizin. Şimdiden iyi okumalar.

Kısa kısa: Haftanın kültür sanat haberleri

Haftanın öne çıkan kültür sanat haberlerini derledik.

Yazar Şebnem İşigüzel: Sahtecilik bu zamanın tek gerçeği haline geldi

Şebnem İşigüzel’le Moda sokaklarında dolanan kahramanının peşinde yeni romanı ‘İyilik’i konuştuk.

Aşıyı reddeden aile sayısı altı yılda 183’ten 23 bine çıkınca: Kızamık 2018’de patladı

Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, Türkiye’de aşılanmayı reddeden aile sayısının 2011’de 183 iken 2017’de 23 bine çıktığını, aynı süreçte kızamık vakası sayısının da patladığını söyledi.

Küçük işletmeler kepenk indiriyor: Ocak ayında kapatmalar yüzde 68 arttı

Ocak ayında kurulan küçük işletme sayısı yüzde 7.75 azalırken, kapanan küçük işletme sayısı yüzde 68.38 arttı.

Bir kısım ‘laik’ yurttaşın, laikliğe olan acil ihtiyacı…
An…

DİKEN’İ TAKİP EDİN…

  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

Osman Kavala 479 gündür tutuklu

AGORA

Sevgili CHP’liler veyahut CHP’ye oy verenler…

Levent Gültekin

İstibdat normalleşiyor, Cumhuriyetçiler cezaevine giriyor

Kemal Göktaş

Peter Pan kuşağından yeni sosyalizm talebi

Elçin Poyrazlar

Muhalefete bir soru: HDP’li vekillere ne yapıldığında rahatsız olacaksınız?

Murat Sevinç

Popülizmde yeni bir eşik: Patlıcanla ters köşe

Banu Güven

Kuyruktakiler

Murat Sevinç

Mankafalar için kadınları anlama kursu

Elçin Poyrazlar

BTK artık müstehcen sitelere erişimi engelleyemeyecek

Yaman Akdeniz

GÜNÜN 11’İ

Ahmet Kekeç: Saadet İdris Naim Şahin’in hangi ‘hususiyetlerini’ öne çıkaracak?

Batuhan Çolak: Bölge adliye mahkemelerine çok önemli bir yetki tanımlanıyor

Elif Çakır: Ankara Emniyet Müdürlüğü’nü kınadığımı belirtmek isterim

Emre Kongar: Demokrasi de böyle yürümez, adalet de böyle sağlanmaz

Kerem Alkin: Pahalı dövizle kala kalmış grup ‘çok pişman’

Mehmet Demirkol: Fenerbahçe kadrosunun en az yarısını değiştirmek zorunda

Deniz Zeyrek: Katar’a da söyleyecek bir çift lafımız olmalı

Selva Demiralp: Yüksek faiz politikası devam etmeli

İhsan Çaralan: ‘Cumhur ittifakı’nın en önemli silahı siyasi gerilimi yüksek tutmak

Hüsnü Mahalli: Payidar olacaktı şimdi artık Türkiye’nin bekasını konuşuyoruz

Yalçın Bayer: ‘Nepotizm’ CHP’ye yakışmıyor

BİR SAYI

91 bin 93

Beyan ettiği yerleşim yerinde oturmadığı belirlenip seçmen kaldı dondurulan kişi sayısı

Tarihe ‘sıradan’ bir bakış: ‘Bir Alman’ın Hikâyesi’

Ne okusak: Dört kitap önerisi

Ufak Yangınlar’ın yazarı Celeste NG: Gerçek hayatın hep ilgi çeken hikayeleri yok

Kısa kısa: Haftanın kültür sanat haberleri

Ne izlesek: Dört film önerisi

Saadet’in Küçükçekmece adayı gecelere aktı!

300 milyon kilometre mesafe kat etti: Japon uzay aracı göktaşına indi

Rapor: Türkiye kariyere başlamak için ‘en iyi’ ikinci ülke

Çift rahmi vardı: Hamile olduğundan habersiz kadın girdiği komadan anne olarak uyandı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • SANAT
  • KEYİF
  • AGORA
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube
Diken 'Yılın Internet Gazetesi' ödülünü kazandı...

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi