BANU GÜVEN
“İnsanlar ölmesin artık. Çocuklar ölmesin. Anneler ağlamasın.”
Bu sözlerin altına kim imzasını atmaz?
Bazıları atmıyor işte. Bu sözler Türkiye’de sarf edildiyse, hangi bağlamda ve istikamette söylendiğine bakılır, ona göre gerekirse buradan suç devşirilir, söyleyen cezalandırılır. Öğretmen Ayşe Çelik örneğinde olduğu gibi. Bunları söylediği için 31 Ekim’de yeniden cezaevine girecek Ayşe Çelik.
Sokağa çıkma yasakları sırasında her gün çatışma sesleriyle yatıp kalkan Diyarbakırlılardandı o da. Ana akım medyadan kendisine uzatılan hapları yutmuyordu. Orada gösterilmeyen hakikat, bölgede kendini en şiddetli haliyle hissettiriyordu çünkü. Ölüm haberleri çok tez yayılıyordu. Sadece Diyarbakır’dan değil, Cizre’den, Silopi’den, daha birçok yerden.
Silopi’de vurulan Taybet İnan sokak ortasında kalalı 21, Cizre’de çocuğunu çıkıkçıya götürmek isterken karnından vurulan yedi aylık hamile Güler Yanalak bebeğini kaybedeli 20 gün, 10 yaşında vurulan Cemile Çağırga’nın cansız bedeni buzdolabına gireli dört ay, üç aylık Miray bebek vurulalı daha 10 gün olmuştu. Diyarbakır Sur’da 16 yaşındaki lise öğrencisi Rozerin Çukur da o gün başından vurulmuş ve hayatını kaybetmişti. Memleketin bir tarafında böyle sivil ölümleri yaşanırken, diğer tarafta hayat hiçbir sorun yokmuşçasına akıp gidiyordu.
Durdurun dünyayı!
Ayşe Çelik, bir anlığına da olsa, hayatın akışını, dünyayı durdurdu. Bunu da siyasi hiçbir angajmanı olmadan, sadece vicdanıyla yaptı.
Tam da programın ortasında, eğlence gırla giderken, “Ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız” diye soruverdi. Doğmamış çocukların, annelerin öldürüldüğünü söyledi. “Sanatçı olarak, insan olarak, siz de yaşananlara sessiz kalmamalısınız” dedi. “Ölen çocuklara sevinen insanlar var. Yazıklar olsun” dedi. “Burada yaşananlar ekranlarda, medyada size çok farklı aktarılıyor” dedi.
Vicdanının tam orta yerinden konuştu, vicdanı olan herkes onu duydu. Programın sunucusu Beyazıt Öztürk de, konuklar da, izleyiciler de alkışladı. Bu sözlerin altına imzalarını attılar. Ta ki birileri buradan da terör propagandası çıkarana kadar. Sonra tornistan.
Sivillerin ölümleri nedeniyle toplumda hassasiyet yaratılmasından hoşnut olmayan güçler harekete geçti. RTÜK’e şikayetler edildi. Bakırköy başsavcılığı 20 gün sonra soruşturma açtı. Ayşe Çelik’in örgüte karşı yürütülen savaşta masum insanlar ölüyormuş gibi bir hava yarattığı iddia edildi. Evet, masum insanlar, siviller ölüyordu.
Bunu söylediği, “Ölümler dursun” dediği ve alkış aldığı için Ayşe Çelik’in propaganda yaptığına karar verildi! Mahkeme bu sözlerin ‘PKK’ya karşı duyulan düşmanlığı ortadan kaldıracak sözler’ olduğu öne sürdü ve bir yıl üç aylık bir ceza kesti. Ayşe Çelik söylediklerinin arkasında durduğu için ‘pişmanlık göstermeyen kişiliği’ nedeniyle hapis cezası da ertelenmedi.
Mahkeme kararını verdiğinde Ayşe Çelik hamileydi. Cezasının infaz vakti geldiğinde ise bebeğini yeni doğurmuştu.
Avukatı Mahsuni Karaman süreci durdurmak için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuru daha yüksek mahkeme heyetinin önüne gelemeden, raportör hakimlerden sekti. Ceza kararına ilişkin asıl başvuru ise Anayasa Mahkemesi’nce kabul edildi ama hala ‘gelen evrak’ kısmında bekliyor anlaşılan. Avukat Mahsuni Karaman, başvuruda müvekkilinin beyanında terör övücü, cebir, şiddet içeren ifadeler olmadığına dikkat çekiyor, cezanın ifade özgürlüğünü ihlalinin tespit edilmesini de istiyordu. Hala karar çıkmadı.
Takvimin yaprakları
Ayşe Çelik ile bu süreçte belli aralıklarla konuştuk. Bebeğini doğurmadan, doğum tarihi yaklaştığında, sonrasında. Cezası kesinleşirse, doğumdan hemen sonra bebeğimle nasıl cezaevine girebilirim diye düşünüp duruyordu. Cezası 2 Ekim 2017’de onandı. Deran 20 Ekim’de doğdu. Kara kara düşünürken cezasının infazı 20 Nisan’a kadar ertelendi.
Deran altı aylık olduğu gün annesiyle beraber cezaevinin yolunu tuttu. Ne var ki anne-kız daha ilk günden ayrılmak zorunda kaldılar: “Ben daha içeriye girmeden koğuş kapısı açıldı, dışarıya sigara dumanı yayıldı. Gardiyanlara resmen yalvardım Deran’ı çıkarsınlar diye. Şartların bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Hiçbir çocuk o koşullarda kalmamalı.”
12 kişilik koğuşta 42 kişi
Deran birkaç saat sonra anneannesine gitti. Ayşe Çelik 31 mahkum ve dokuz çocuklu bir koğuşta bebeğinden uzak kalakaldı. Toplamda 41 kişinin bulunduğu koğuşta 12 yatak vardı. Bir yatakta iki kişi yatıyor, sığamayanlar ise yere battaniye serip yatıyorlardı: “Ben 15 gün içinde üç yatak değiştirdim. Hepsini başka bir mahkumla paylaştım. Bir dolabı dört kişi kullanmak zorunda kaldık. Tek bir banyo tuvalet vardı. Koşullar aynı olursa Deran’ı yanıma alamam.”
Ayşe Çelik cezaevinde ayrı geçen ilk haftadan sonra Deran’ı ilk kucağına aldığı andaki duygusunu hatırlıyor ve boğazında birşeyler düğümleniyor. Ayrı kaldıkları o bir hafta Ayşe Çelik’in sütünün kesilmesine mal oluyor. “Bu vebalin altından kalkamazlar” diyor. Deran annesini ikinci hafta her gün ziyaret edebiliyor ama 45 dakika. Bu zor dönem savcılığın infazı ertelemesiyle bitiyor.
Sonra yine en başa dönülüyor. Deran’ın ilk doğum gününü kutladıktan sadece günler sonra yine cezaevinin yolu tutulacak: “Bozuk plak gibi üç beş ay arayla aynı sıkıntıları tekrar tekrar yaşıyorum” diyor Ayşe Çelik. “Cezaevinin nasıl bir ortam olduğunu bilmiyordum. Şimdi çok daha farklı bir korkuya girdim. Deran orada yapamaz. Annemlerin evi de şu an Deran için uygun değil. Üstelik annem şeker ve tansiyon hastası. Nasıl yapacağım?”
Gözler Anayasa Mahkemesi’nde
Avukat Mahsuni Karaman şimdi İnfaz Hakimliği ve Savcılığı’na yaptığı denetimli serbestlikten faydalanma ve infaz erteleme başvurularının cevabını bekliyor. Anayasa Mahkemesi’nin ise başvuruyu ne zaman görüşeceğine dair kimsenin bir fikri yok tabii.
Zaman böyle geçip giderken, annesiyle can veren Bedirhan bebek gibi, çocuklar da ölmeye devam ediyor.
Ayşe Çelik tekrar ediyor: “Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir çocuğun burnu kanamasın, hiçbir annenin yüreği kanamasın. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.”
Ve ekliyor: “Yüksek Mahkeme’nin olumlu bir karar alacağına inanıyorum. Çok zor günler atlattık. Bana güç veren ise en nihayetinde ilahi adalete olan inancım.”