Özgür ve modern bireyler olma mücadelesindeki başörtülü kadınların kendilerini yargılayanlara yönelik tepkisi son derece haklıdır. Kimsenin de modern, özgür, seküler başörtülü kadın imajından şikayet etmeye hakkı yoktur.
Yeni başörtülü imajından benim neslimin rahatsızlığını ise kadınların bir şikayet olarak değil de, bir hayal kırıklığının, burukluğun tezahürü olarak anlamalarını temenni ederim.
Bizimkisi bir şekilde Vietnam Sendromu…
Amerikan askerleri Vietnam’dan ülkelerine döndükten sonra uyum sorunu yaşamışlardı. Özellikle de, kendileri yoğun bir savaşın içindeyken, kan gölünde boğulmaktan kurtulmuşken, ülkelerinde insanların hiçbir şeyden habersiz günlerini gün etmeleri kendilerini rahatsız etmişti. Bekledikleri saygıyı da görmeyen askerler uyumsuzluk sergilemiş, buna da Vietnam Sendromu denmişti.
Bizimki de biraz böyle… 40 yıl boyunca verilen mücadelenin ardından gelinen nokta, çoğumuzda “bunun için mi savaştık?” duygusu oluşturuyor.
Değişen sosyolojiyle tesettürün şekli de kuşkusuz değişmeye, tesettür daha da açılıp saçılmaya devam edecektir. Aysha, Vuslat, Ala, İkra, Enda, “Hijab in Style” gibi dergilerle, Tekbir, Vahdet, Safamerve gibi “moda evleri”nin defileleriyle başörtülü kadın özgürleştikçe özgürleşecektir.