Gerekçeli karar kendisine ulaşan 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin yetki gaspı yaptığını ileri sürdü ve Şahin Alpay’ın tahliyesini reddetti.
Mehmet Altan’ı yargılayan 26. Ağır Ceza Mahkemesi ise suskunluk duvarını daha da yükseltti. Hukuk devletinde tutukluluk halini kaldıran bir yüksek mahkeme kararından sonra bir saat, hatta bir dakika bile geçirmeden tutuklunun tahliyesini emreden (Evet: Emreden) temel hukuk ilkesini yok saydı.
Aynı gün, bir zamanlar -nedense- Adalet Bakanlığı yapmış bir zat “… Anayasa Mahkemesi, anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, kendini ilk derece mahkemesi yerine koyarak vaka ve delil değerlendirmesi yapmış; suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmiştir” buyurdu.
Bir mahkemenin, hele bir yüksek mahkemenin “suçun oluşumunu ve delil durumunu” değerlendirmeden bir hak ihlali kararını nasıl verebileceği sorusu da hukuk tarihine yazıldı. Gelecekte hukuk fakültelerinin “saçma hukuk yorumları” dersinde örnek olarak okutulacak…