OHAL uygulamalarını incelemek ve temaslarda bulunmak için geçtiğimiz günlerde Ankara’ya gelen Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Türkiye’nin bireysel ve kolektif olarak travma geçirdiğini gözlemlediğini söyledi.
Darbe girişiminden kısa bir süre sonra Muiznieks imzasıyla yapılan yazılı açıklamada darbe girişimini kınayan Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) askıya alma hakkının bulunduğunu, fakat bu hakkın sınırsız olmadığını hatırlatmıştı.
Açıklamada ayrıca OHAL kapsamındaki ilk kanun hükmünde kararnameyle (KHK) 30 güne çıkarılan gözaltı süresinin çok uzun olduğunu belirtilmişti.
Deutsche Welle’ye konuşan Nils Muiznieks, Türkiye’nin bireysel ve kolektif olarak travma geçirdiğini gözlemlediğini, bunun nedeninin ise insanların böylesi bir darbe girişimi olabileceğine inanamamaları olduğunu belirtti.
Eleştiri dolu bir rapor hazırlayan Nils Muiznieks, ülkelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kısmen askıya alma ve olağanüstü hal ilan etme hakları olduğunu ancak bunun tüm hakları askıya almak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) denetiminden çıkmak olmadığını vurguladı.
Bazı hakların askıya alınmasının, mahkemenin denetimini ortadan kaldırmadığını belirten Muiznieks, alınan bazı önlemlerin insan hakkı güvencesini ve iç hukuk yollarını hiçe saydığını söyledi.
‘Öğretmenle asker arasında fark var’
Darbe girişimi sonrası bazen önlemlerin ‘acil tehdit’ nedeniyle meşru olduğunu ancak bu önlemlerin zamanla daha az meşru hale geldiğini ifade eden Muiznieks, aradan iki buçuk ay geçtiğini ve artık Türkiye’de demokrasiye yönelik tehdidin 16 Temmuz’daki gibi olmadığına dikkat çekti.
Gülen Cemaati’nin farklı meslek gruplarındaki mensuplarının yarattığı tehdidin aynı olmadığını belirten insan hakları komiseri, elinde silah olan bir askerle öğretmenin arasında fark bulunduğuna dikkat çekti.
‘Bu riskin tahmin edilemediğini söyleyemezsiniz’
Cemaat bağlantısı nedeniyle kapatılan kurumların darbe girişimi öncesine kadar yasal olarak çalıştığını hatırlatan Muiznieks, resmi makamların kendisine, bu örgütün 15 Temmuz tarihinden önce de ‘terör örgütü’ olduğunun birçok kişi tarafından bilindiğini söylediğini aktardı.
Muiznieks, şöyle devam etti: “Benim buna yanıtım, ‘Eğer herkes için böyleydi ise bu kuruluşları, medya organlarını ve sivil toplum örgütlerini önceden yasaklamalıydınız’ oldu. İnsanlar 15 Temmuz’da eline silah alıp darbe yapmaya kalkışıncaya kadar bu riskin tahmin edilemediğini söyleyemezsiniz.”
Fransa’yla Türkiye arasında büyük fark var
Ankara’da bir araya geldiği yetkililerin kendisine sık sık Fransa’daki olağanüstü hal uygulamasını örnek gösterdiğini belirten Muiznieks, sadece demokrasiye yönelik tehdit değil aynı zamanda alınan önlemler konusunda da arada çok büyük fark olduğunu söyledi.
Fransa’da yasama organının kanun yapma işlevine devam ettiğini hatırlatan Muiznieks, Türkiye’de OHAL kararıyla birlikte uygulanan kanun hükmünde kararnamelerle bu yetkiyi hükümete devrettiğini söyledi.
Fransa’da insan haklarına müdahalenin çok daha kısıtlı düzeyde olduğunu, Fransa’da kapatılan medya, dernek veya sivil toplum kuruluşu olmadığına dikkat söyleyen Muiznieks, ayrıca yüz binlerce kişinin görevinden alınmadığını ve Fransa’da kamu denetçisi, ulusal insan hakları kurumu ve parlamento komisyonlarının çok ciddi gözetimi söz konusu olduğunu belirtti
Muiznieks, bunların Türkiye’de de olmasını ümit ettiğini söyleyerek sözlerini bitirdi.
AP Raportörü Piri ‘hatırlattı’: Cemaat’i Avrupa’da AKP tanıtıp, destekledi
AB Bakanı Çelik’ten AB bakanlarına: Darbeci askerleri öldürebilirdik, yapmadık
Avrupa Konseyi: Türkiye Avrupa ile yollarını ayırma kararı verebilir
Avrupa Komisyonu net: İdam cezası gelirse Türkiye AB’ye giremez
Avrupa’dan OHAL uyarısı: Gözaltı süresi çok uzun, hukukun üstünlüğü korunmalı