Kim bu ‘masum Müslüman’ toplumları ‘Para delisi olun, insanlıktan çıkın’ diye kandırıyor?
İktidarı eleştiremeyenler için büyük fırsat: Şimdi de CHP kurultayı!
CHP’yi eleştirmekten imtina etmeyi tabii ki teklif etmiyorum. Ama artık şunu görelim: Bırakın eleştiriyi, sadece CHP etrafında dönen siyasi tartışma bile, siyasi sansürün ve düşünce özgürlüğü kıtlığının en önemli araçlarından biri haline geldi. Son kurultay tartışmalarını da bu çerçevede okumakta fayda var.
Evet kandırıldık, ama iyi ki kandık!
Evet, belli ki kandırıldık, ama iyi ki kandık! Kemalistler gibi darbeciliğe akıl yatırmayı, otoriterliğe savrulmayı reddettik. Hem kandırılmak, kandırmaktan tabii ki iyidir.
Umut, ahlaki duruş sergileyebilme imkanındadır, tersinde değil.
Bu benim davam değil: ‘Yeni Türkiye’nize toptan karşıyım
Soğuk Savaş dönemi sağcılığının meşum izleri, sığ bir İslamcılık misyonu, yarım yamalak Osmanlı bilgisi üzerine inşa edilen derme çatma gelecek tasavvurları, kaba ilahiyatçılık, açgözlü piyasacılığın sonu Türkiye’yi yönetememek oldu.
‘Cumhurbaşkanlığı sistemi’: İktidar, muhalefet ve Kürtler
Türkiye otoriter bir düzene geçiş yaptı bile. Benim gördüğüm ‘zemin’in, ‘demokrasi zemini’ olmakla uzaktan yakından alakası yok. Dolayısıyla Öcalan’ın bahsettiği ‘demokratik zemin’i kavramakta zorlanıyorum.
Ya halka gerçekleri anlatın ya da gevezeliği bırakın
Türkiye’deki siyasal-toplumsal tabloyu anlamak için daha ciddi, daha derinlikli tahlillere ve en önemlisi, düşündüklerini çekinmeden söyleyenlere ihtiyacımız var. Yoksa, hepsi gevezelik olarak kalmaya mahkum.
Masum değilsiniz hiçbiriniz!
Geçmişe ve geleceğe dair halisünasyonu hayal sanıp peşinden gitmek, insanın kendinden ziyade başkalarına zarar veren vebali büyük bir iştir.
Bir seçimin değil, bir büyük hesaplaşmanın eşiğindeyiz
Hayalimize oy vereceğiz. Ama hayallerimizin, hem de son derece kısa bir zaman dilimi içinde hayli zora gireceğini, o zaman da bir yandan Kürtlerin özgürlük mücadelesine destek vermek, diğer yandan demokrasi mücadelesinde azimli olmak gibi zahmetli işlerin bizi beklediğini görmezden gelirsek, bu yaz aşkı kısa sürecek. Bunu da bilelim.
‘İsrail sorunu’ ve Filistin meselesi: Dik durmak başka, kin ve öfke nöbetine tutulmak başka
Hak ve adalet arayışında dik durmak başka, kin ve öfke nöbetine tutulmak başka şey. Şimdilerde, böylesi bir nöbet Türkiye’de yaşanıyor.
Kendine İslamcı diyenler ‘hilafet’i yorumlayacağım derken işi ‘barbarlığa’ vardırıyor
Yazık, ayıp, günah! Müslümanların içinde bulunduğu hale bakar mısınız… Mutlaka düşmanlar vardır, ama sizce İslam’ı bu şekilde anlayıp temsil edenlerin kendilerinden başka düşmana gerek var mı?