Hepsi ve daha neler neler bir kıyamet sergisi gibi gözlerimizin önünde biteviye akıp gidiyor. İzlemekten utanıyoruz, tanık olmaktan yorgun düştük. Yorgunluğumuz bir yıl daha arttı ama sanmasınlar ki, yorgunluk yılgınlıktır, sanmasınlar bezginlik bitkinliktir.
Nerden baksan tutarsızlık… ‘Mazlumların dostları’ndan biri havlu atmış!
Meğer Katar ‘havlu atmış!’ Suudi Arabistan’ın Mısır’la aralarını bulma girişimine olumlu yanıt vermiş. Hem de Türkiye’ye ziyaretinden hemen sonra!
Cambaza bakanlar, iktidar magandaları ve diğerleri: Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü!
‘Saflık’ meselesine gelince, doğrusu bizler de, sizin gibi güç budalalarını, ‘iktidar alıkları’nı çok ‘saf’ buluyoruz. İki günlük dünya nimetleri, güç hezayanı için, bunca kapazeliğe gönül indilrilir mi, biz de onu anlayamıyoruz.
Kimseden demokrasi dersi alacak değiliz, tersine herkesten demokrat tavır bekliyoruz
siyasi ve bürokratik dehlizlerde olanlar, siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Biz demokratlar o konuda, meşru siyasi iktidarı muhatap alabiliriz ancak; gerisi ‘Cambaza bak’ oyununa gelmektir.
‘Türkiye rönesans geçiriyor’muş… Alev Alatlı yanıtını almalı!
İlahi Alev Hanım, oturup ödülünüzün keyfini çıkarın. Düşünce ve ifade özgürlüğü mağduru bunca insanın yaşadığı ülkede mahcup olmak yerine bir de işi ilerletip bu iktidarın mağdur ettiklerine sataşmak neyin nesi?
‘Osmanlıca’ savaşları: Maksat geçmişle barışmak değil, bugünkü kavgayı körüklemek
Köklü bir kopuşun sonu, aşırı Batılılaşma kompleksiyle ona tepki olarak gelişen aşırı kompleksli, öfkesi izanının ötesine geçen bir muhahazakar-İslamcı savruluş oldu. İşte içinde bulunduğumuz hal bu haldir.
Muhafazakar demokratlıktan radikal İslamcılığa: Tehlikenin farkında mısınız?
“Misak-ı Milli cenderesinde sıkışmışken zihinler, daha şehirden şehire gidemiyorken tatlı su aydınları, biz o zaman başladık kavga etmeye; Moro’da, Eritre’de, Sudan’da….Biz henüz çocukken analarımız bileziklerini Afganistan’a gönderir. Hindukuş dağlarındaki mücahitler için dua etmesini öğretirdi… Bizim Ümmet düşmanlarıyla derdimiz var, kavgamız var.”
‘Üst akıl’ı bilmem ama bu akılla sonumuz felaket: Ya faşizm ya çözülüş
En acıklısı, iktidarı desteklemek adına büyük tezler üreten bu arkadaşların söyledikleri ne ‘Yeni Türkiye’ye ne de ‘Yeni Türkiye’nin Batı’yı güya korkutan yükselişine dair. Onlar, her otoriter rejimin belli bir safhada ileri sürdüğü çok sıradan tezlerin Türkiye’ye ve bu döneme uyarlanmış halini sayıklamakla meşgul.
Sahte mutluluk tablosunun ardındaki gerçekler
tüm görüntüyü kurtarma çabalarına rağmen, Türkiye’nin Batılı müttefikleriyle ilişkilerinin giderek daha fazla sarpa sardığı gizlenebilecek boyutları aştı. İktidar partisi, ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır’ diyorsa ne ala, nasıl olacağını biz fanilere de anlatsalar iyi olur. ‘Yok öyle değil, ama zaten sorun yok’ diyorlarsa, gidişat kötü demektir, zira kendimizi kandırmakla gidilecek yol fazla uzun olamayacak.
Moro’lu Müslümanlara otonomi, Kürtlere ‘kamu düzeni’
Sahi neden ‘Morolu Müslümanlara neden otonomi hak ve özgürlük sayılır da, iş Kürtlere gelince ‘kamu düzeni’ her şeyin önünde gelir?’ Bu nasıl bir hak ve özgürlük anlayışı? Böyle bir anlayıştan barış çıkar mı?