Önce ‘korkmadan’ konuşabilmek, ifade özgürlüğü için gerekli koşulların yaratılması gerekiyor. Türkiye’nin şu anki koşullarında vasat bir anayasa tartışması sürdürmek dahi imkânsıza yakın…
Demokrat Parti, 1947’de ‘demokrasicilik oynamayı’ nasıl ve neden reddetmişti?
Eğer bir sol partinin geçmişinden örnek vermeye kalkarsam, hâlihazırdaki muhalefet partilerinin duymazdan geleceği, duysa da ‘oyuna gelme’ telaşına kapılacağı kanısıyla, örneği Adnan Menderes ve Celal Bayar’ın DP’sinden veriyorum…
‘Gerçek gündem’ kabul edilmek için ne yaşanmalı?
Muhalefetin dile getirdiği sorunların hepsi, birer ‘gündem’ kuşkusuz. Ancak her biri ‘gerçek’ gündemimiz.
Demokratik anayasa, helikopterden ‘düştüğü’ iddia edilen Kürt ‘kökenli’ kardeşlerimizi de kapsayacak mı?
Siz demokrat mısınız? ‘Evet’ ise neden bu sessizlik?
Selahattin Demirtaş’ın ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ önerisi üzerine…
Yazılara başladığım gün T24’te Selahattin Demirtaş’ın güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisine ilişkin bir makalesi yayınlandı. Yine, Gazete Duvar’da kürsüdaşım sevgili Dinçer Demirkent ‘sistem ve kuruluş’ tartışması başlattı. Demirkent’in yazdıklarından, ilerleyen bölümlerde yararlanacağım. Şimdi Selahattin Demirtaş’ın önerisini anlatmak istiyorum. Bu arada başka parti ya da siyasetçilerin önerisi olursa, onları da tartışmaya çalışacağım.
İçişleri bakanının, AYM başkanına yönelik ifadeleri üzerine…
Geçen ay başladığım ‘hükümet sistemleri’ yazı dizisinin dokuzuncusunun, Selahattin Demirtaş’ın parlamenter sistem önerisi üzerine olacağını söylemiştim. Ancak Demirtaş’ın önerisiyle ilgili yazıyı bir gün erteleyip İçişleri Bakanı’nın AYM Başkanı’na yönelik ifadeleri üzerine çok kısa bir iki şey söylemek istiyorum.
12 Eylül anayasası, hukuku ve sona ermeyen sistem tartışması…
Bundan sonra nasıl bir hükümet biçimi tercih edilir, şu aşamada tam olarak kestirmek güç kuşkusuz. Ancak her ne yapılacaksa, ‘anayasal düzenin’ yalnızca anayasa metninden ibaret olmadığı, 12 Eylül yasa ve kurumlarının çoğunun varlığını ve canlılığını sürdürdüğü gerçekleri göz önünde bulundurularak yapılmalı.
Biz hep haklıydık ve ne yazık ki anayasalar kötüydü!
Bugünün konusu, ‘toprağımızdaki’ hükümet sistemi tercihleri. 1876’dan bugüne.Türkiye’nin son derece zengin bir hukuk/anayasa birikimi var. Küçümsenecek, “Bizden bir şey olmaz” denilecek bir ülke değiliz.
İspanyollar Franco sonrası nasıl bir sistem kurdu? Onlar da bizi kıskanıyor mu?
Çok mu özgün yanları var İspanya’nın? Hayır, ‘hükümet biçimi’ olarak yok. Fakat İspanya, Türkiye’nin en temel açmazlarından biri olan ‘Kürt sorunu’ bağlamında önemli bir dneyim. Ayrıca anayasasını yapma aşaması dikkatle incelenmesi gereken bir örnek. Kararlı bir ‘kuruculuk’ faaliyetinin olumlu sonuçları hakkında epeyce fikir veriyor.
Almanya nasıl bir sisteme sahip ki, mütemadiyen Türkiye’yi kıskanıyor?
Almanya ‘federal’ bir devlet. Bu tercih, tarihi boyunca peşinde koştuğu siyasal birlik özleminin hep eyaletler sistemi biçiminde düşünülmüş olmasının bir sonucu aslında. Federasyon kavramını duyunca aklına yalnızca ‘bölünme’ gelen ahali için hayli yadırgatıcı bir durum olmalı. Acep bizi kıskanmalarının nedenlerinden biri, son derece demokratik üniter idari yapımız olabilir mi?
- « Previous Page
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- …
- 47
- Next Page »