Gazetecilerimiz öyle kötü, öyle hoyrat kullanıyor ki Türkçeyi, o kadar bilmiyorlar ki yazı yazmayı, haber yazmayı, röportaj yazmayı… Hayret ediyorum bu fenalıkları nasıl sürdürebildiklerine, vurdumduymazlıklarına. Uyaranlar varken üstelik…
Zülfü Livaneli’nin mi’si
“Fenerbahça gol mü yedi, kaç Erdal’ın yanından.” Bu cümle şununla aynı mı: “Fenerbahçe gol yediği zaman Erdal’ın yanından kaç.”
Dağlarca “Mi ayrı yazılmalı” dedi mi uy ona, o ayrılık vurguyu, pekiştirme gücünü taşıyor çünkü.
Alıntıya hakkını ver, çöp-sözlerle doldurma
Biz gazeteciler de diyaloga yer veririz. Ama daha çok alıntı kullanırız, onu da neredeyse her zaman yanlış kullanırız.
Üç ustadan diyalog dersleri
Yeni çıkan röportaj kitabı ‘Yoksul Evler’i okurken şu geldi aklıma: Acaba artık o tazelikle konuşamıyor muyuz, o diri ve duru dili neden kaybettik?
Bir diken de kendime batırayım
Okur Serhat Tutkal iğneyi kendime batırma zevkini bahşetti bana. Kadir Cangızbay hocanın ‘uzun yıllar’ ibaresinden hazetmediğini, ‘yılın uzunun kısası olmaz’ diyerek muhatabına çıkıştığını aktardı.
Evliya Çelebi’nin izinde, bu kez yazıda
Alışkanlıklardan, hele yazı alışkanlıklarından kurtulmak zor, “Alışkanlık ikinci şahsiyettir” diyordu Kâtip Çelebi. Ama derler ki isyanla varılacak acemilik yeğdir, alışkanlığın ustalığından.
‘Bataklığa’ düşmeyin: Klişeler zalimin işine yarar
Klişeler gerçeğin düşmanıdır, bilginin düşmanıdır, sahici duygunun düşmanıdır. Klişeler zalimin işine yarar, istediğiniz kadar mazlumun yanında olduğunuzu söyleyin ya da mazlumun hikayesini anlattığınızı sanın. Klişeler iktidarın dilidir, sahici duygular, sahici düşünceler yerine kalıplar koyup bunu pompalayarak toplumu da insanı da şekillendirmeye çalışan iktidarın.
Cümle kurmanın binbir yolu
Sağlam bir cümle kurmaktır her yazının başı… Sağlam fikir sağlam cümlede bulunur, cümle fikrin, düşünüşün bedenidir…
Konu çok ciddiyse sadelikten ayrılma, hiç ciddi değilse anlatımı abart
“Konu ne kadar ciddi ya da dramatikse yazar o kadar geri çekilmeli, hikayenin kendini anlatmasına fırsat vermeli. Konu ne kadar oyuncaklı ya da önemsizse yazar o kadar hünerini gösterebilir.”
Yazıda süs yüktür, kurtul
Çantada keklik sandığımız o sadelik sanki orta malıdır, hepimizin elinin altındadır da tenezzül etmeyiz ona.