AZİME ACAR
azimeacar@medyafobi.com
Söylenti bombardımanı altındayız.
Gerçek ne? Hangisi gerçek, hangisi kurgu? Bilmek zor.
Malum, gerçek ayakkabılarını giyene kadar yalan dünyayı dolaşırmış.
Son çarpıcı örneklerinden biri, Facebook’ta yer alan Pfizer CEO’suyla ilgili videoydu.
Yalan katlanarak var gücüyle yayılırken gerçeği Associated Press haber ajansı yakaladı.
Bize de gerçeğe erişebilmek için gerçek gazeteciliğe ihtiyaç duyduğumuzu bir kere daha hatırlattı.
24 Mart günü, Kanada adresli Tru York adlı facebook hesabı, ‘CEO refuses to get COVID vaccine’ başlığıyla bir video yayınladı ve ‘Pfizer CEO’sunun kendi şirketinin aşısını yaptırmayı reddettiği‘ni ortaya attı.
Associated Press, aşı hakkında şüphe yayan bu videonun peşine düşünce, CEO’nun Pfizer-BioNTech COVID-19 ikinci doz aşısını 10 Mart’ta yaptırdığı bilgisine ve Twitter’dan paylaştığı şu mesaja ulaştı: “Pfizer/BioNTech# COVID19 aşısının 2. dozunu aldığım için heyecanlıyım. Sevdiklerimin ve dünyanın dört bir yanındaki insanların aynı fırsata sahip olmasından daha çok istediğim hiçbir şey yok.”
Kırpılmış… Sanki yeniymiş gibi…
Kendisini ‘eğlence sitesi’ olarak tanımlayan Tru York’un, ilaç şirketinin adını ‘Pfeizer’ olarak yanlış yazmasına, vaccine (aşı) kelimesi içindeki iki harfi corona partikülü ve şırıngayla görüntülemesine karşın, haber aşı karşıtlarınca bir heves paylaşılmıştı.
CEO’nun “59 yaşındayım, sağlığım yerinde, sahada çalışmıyorum” diyerek sırasını bekleyeceğini söylemesi aşıya karşıymış gibi kurgulanmıştı.
Oysa bu, CEO’nun 14 Aralık 2020 tarihinde CNBC sunucusu Meg Tirrell’in “Siz ne zaman aşı olacaksınız?” sorusuna verdiği yanıttı. Ama tarih belirtilmeden, sanki yeniymiş gibi sunulmuştu.
Facebook’un, Associated Press’in takibi üzerine Pfizer CEO’su paylaşımı üzerine ““Yanlış bilgi – Bağımsız teyitçiler kontrol etti” notuyla uyarı koyduğunu not düşelim.
BBC İzleme’nin son araştırması da çevrimiçi topluluklarda zararlı aşı karşıtı içerik paylaşımının önemli ölçüde arttığına dikkat çekti.
Araştırma, “DNA’mızla oynanacak”tan tutun da “Bill Gates, insanlara izlenebilir mikroçip takacak” gibi birçok komplo teorisinin aşı karşıtlarınca sağlık, din, politika, milliyetçilik çerçevesinde tartışıldığına, gruplarda yaygınlaştığına işaret etti.
Misal, Fransızca’da aşırı aşı karşıtı içerik paylaşan sayfaların takipçi sayısı 2020’de 3,2 milyondan 4,1 milyona yükselmiş durumda.
Nitekim, bugüne kadar yaratılmış en büyük ikna aracı olarak tanımlanan Facebook’un pandeminin başından bu yana kaldırdığını söylediği zararlı bilgi sayısı 12 milyon.
Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurobarometer’a göre ‘Avrupalıların yüzde 83’ü sahte haberleri yaşam tarzları için varoluşsal bir tehdit olarak görüyor.
Yalan haber, gerçek haberden altı kat daha fazla yayılırken, ‘Acaba…’ şüphesi her türlü yanlış bilgiye karşı da daha savunmasız bırakıyor.
Ben… Sadece ben…
Aşı demişken, aşı etrafında dönen önemli bir soruyu göz ardı etmek olmaz.
Soru şu: İtibarı zaten tartışmalı ilaç şirketlerinin karı toplum sağlığının önüne mi geçiyor? Aşının herkese erişimini sağlayabilmek için patent neden paylaşılmıyor?
Dünya Sağlık Örgütü, geçen şubat ayında, yaklaşık 200 milyon doz Covid-19 aşısı uygulandığını, ancak bunun yüzde 75’inin gelir düzeyi yüksek 10 ülkede yapıldığını açıkladı.
2.5 milyarlık bir nüfusun yaşadığı 130 ülkeye ise tek bir doz aşı dahi gönderilmedi.
Kuzey Carolina’daki Duke Üniversitesi’nde Küresel Sağlık ve Kamu Politikaları Profesörü Gavin Yamey BBC’ye bu durumu şöyle tanımladı; “Aşılar, temelde ‘önce ben’ ve ‘sadece ben’ denilerek kapışıldı. Bu, çok adaletsiz olmasının yanısıra halk sağlığı konusunda da korkunç bir tutum.”
Aşı… Pasta… Biden
BBC, bu meseleyi Uluslararası İlaç Üreticileri ve Dernekleri Federasyonu (IFPMA) Genel Direktörü Thomas Cueni’ye sorduğunda şaşırtıcı bir pasta benzetmesiyle karşılaştı; “Patentlerin askıya alınması aşı üretiminin tek bir doz dahi artmasını sağlamaz. Paylaşılması gereken şeyler… uzmanlık, hammadde, malzemeler. Gidip bir pastaneden bir pastanın tarifi alabilirsiniz ancak bu, o pastayı nasıl yapacağınızı öğrendiğiniz anlamına gelmez.”
Bu arada, ABD Başkanı Joe Biden’a bir mektup yazan ilaç şirketlerinin ‘patent düzenlemelerinin gevşetilmesinin aşı çalışmalarında inovasyon ve yatırımları caydırmanın ötesinde zararlar doğuracağı’nı öne sürdüğünü de not düşelim.
‘İnsan hayatının fiyat etiketi yok’
Bütün bu açıklamalar sizi ne kadar ikna etti bilemem.
İkna olmayanlar arasında yer alan Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nden Elisabeth Massute, Deutsche Welle’den Oliver Pieper’e niye ikna olmadığını, gayet ikna edici biçimde anlattı: “İnsülin ilacını keşfedenlere bakarsanız, patent sembolik bir dolara sattı. Ya da çocuk felci aşısını geliştirenler neden patent almadıkları sorusuna ‘Güneşi patentleyebilir misiniz?’ diye yanıt verdi. İnsan hayatının fiyat etiketi yok.”
Birbirini dinlemeyen, dinlemek istemeyen, birbirine güvenmeyen iki taraf. Ortak bir gerçeklik anlayışında buluşmak şart.
Ama neyin gerçek olduğu konusunda anlaşamazsak, hangi sorunun üstesinden gelebiliriz ki…