GÜLBEN ÇAPAN
gulbencapan@diken.com.tr
@istanbulartsnob
Bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan ve çağdaş sanat alanında sürdürülebilir bir üretim ve sergileme altyapısı sunmak üzere 2010’da açılan Arter, vakfın 50. kuruluş yıldönümünde Dolapdere’deki yeni binasına taşındı. 13 Eylül’de kapılarını açmaya hazırlanan Arter’i Kurucu Direktörü ve Vehbi Koç Vakfı Kültür – Sanat Danışmanı Melih Fereli’ye sorduk:
Yakın coğrafyamızda, daha büyük mekanlara geçen sanat kurumlarının sayısı arttı. Genel anlamda büyüme söz konusu. Dubai’deki Jameel, Beyrut’taki Beyrut Sanat Merkezi veya Havy (Cidde’de, 2020’de açılıyor). Bu bağlamda, yeni Arter’in büyümeye giden sanat kurumları arasındaki yerini ve rolünü nasıl tanımlarsınız?
Arter henüz genç bir kurum olmakla birlikte, kendinden çok daha olgun sanat kurumlarından farklı bir program anlayışına sahip olduğunu ve yeni binasının da bu vizyon çerçevesinde tasarlanıp inşa edildiğini kısa zamanda gösterebilmek kararlılığında, dinamik ve yetenekli bir ekip tarafından adanmışlıkla yönetilmektedir.
Kendilerine öncülük edebilmek benim için büyük gurur ve coşku kaynağıdır. Arter’in ülkemizde ve dünyada edineceği yeri ve önemini belirleyen fark yaratıcı muhtelif unsurlar mevcuttur; bunları kısaca özetlemeye çalışacağım: Arter her şeyden önce sanatın tüm disiplinlerini kapsayacak programıyla herkes için erişilebilir, canlı ve sürdürülebilir bir kültür ve yaşam platformu olmayı hedefliyor. İstiklal Caddesi’ndeki binasında, 2010-2018’de sanatsal üretimi özendirmeye yönelik politikaları odağına aldı. 35 kişisel ve karma sergi açıldı; 37 yayın yayımlandı. 183 yeni eserin üretilmesini sağladı.
2007 yılında başlatılan uluslararası çağdaş sanat koleksiyonunun Türkiye’de çağdaş sanat üretiminin belleğinin gelecek nesillere aktarılabilmesi açısından ikonik eserler içermesi ülkemiz açısından önemli bir kazanım olarak takdir edilecektir.
Türkiye ve diğer coğrafyalardaki sanat üretimini, uluslararası bir diyalog içinde ele alan Arter koleksiyonu, pek çok kurumun sergileri için eser ödünç verebilen bir referans niteliğinde. Yeni binamız açılınca koleksiyondan ve koleksiyon dışından eserlerin yer aldığı sergilere odaklanacağız. Ziyaretçilerin sanatla bağ kurmalarını destekleyecek öğrenme imkanları sunarak büyüyen Arter bu anlamda geniş kitleleri sanatın tüm disiplinlerindeki güncel ve yenilikçi üretimle buluşturacak bir kültür kurumu gibi işleyecek.
Koleksiyonumuzun gücü ve itibarını ayrıca vurgulamak istiyorum: Arter Koleksiyonu’ndan eserler koleksiyonun oluşturulmaya başlandığı yıllardan beri dünyanın önde gelen müze, sanat merkezi ve büyük sergileri tarafından ödünç alınıyor. Koleksiyonumuzun kamuya açılmış olmasıyla önümüzdeki yıllarda eserlerimize talebin artarak devam edeceğini düşünüyorum.
Gençliğine rağmen, Arter’in uluslararası sanat camiası içinde bugüne kadar dünya standartlarında sergiler açan bir kurum olarak edindiği saygın konumu var. Arter, Türkiye’den sanatçıları hem kendi koleksiyonu hem de düzenleyeceği sergiler üzerinden dünyanın önemli sanat merkezlerinde tanıtmayı sadece kendi imkanları ile gerçekleştirmenin ötesine geçti; artık uluslararası iş birlikleri üzerinden çok daha büyük sergiler ve ortak yapımlarda paydaş olabilecek güce kavuştu. Nitekim 2020’de açılacak olan KP Brehmer sergimiz de bu tür bir ortaklığın ürünüdür. Neues Museum Nürnberg, Hamburger Kunsthalle, Kunsthalle Den Haag ve Arter ortak yapımcılığında hazırlanan bu sergi, ileride gerçekleştireceğimiz pek çok uluslararası iş birliklerinin ilklerinden.
Türkiye’nin en kapsamlı ve tek sayılabilecek çağdaş sanat kurumu olarak ülkenin gelişen sanat akımlarını ve İstanbul’daki genç sanatçıları desteklemek adına neler planlıyorsunuz?
Bugüne kadar Arter’in sergi programı her zaman farklı jenerasyonlardan sanatçılara yer veren bir içerikle ilerledi. Pek çok genç sanatçının ilk kurumsal solo sergilerine Arter ev sahipliği yaptı.
Yeni binamızda da aynı yaklaşımla sergiler yapma ve genç sanatçılar için sürdürülebilir bir destek mekanizmasını işletme gayreti içinde çalışacağız. Ayrıca öğrenme programımız dahilindeki Araştırma programının da yalnızca sanatçılar için değil çağdaş sanat alanında çalışan tüm sanat profesyonelleri için çok ciddi bir açığı kapatacağı inancındayım.
Arter’de misafir sanatçı programları olacak mı?
Yeni binamızın içinde ‘misafir sanatçı programı’ oluşturmaya yönelik özel alanlar yaratmayı çok arzuladık; ancak Grimshaw Architects’in tasarım sürecinin ardından karşımıza çıkan imar sorunları nedeniyle önceliğimizi etkinlik alanlarına vermeyi daha doğru bulduk. Bu konudaki eksikliğimizi gidermek adına arayışlarımızı sürdüreceğiz, ve eminim orta vadede Arter’e yakışan nitelikte ve fark yaratan bir programla karşınıza çıkacağız.
Sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparak, Dolapdere halkı için de bir proje düşünüyor musunuz?
1990’lı yılların sonunda Bilgi Üniversitesi’nin açılmasıyla başlayan değişim son yıllarda tüm İstanbul’u etkisi altına almış olan inşaat rüzgarıyla Dolapdere’nin de çehresini fiziksel anlamda yenilemiş gibi görünüyor. Ne var ki ben bu yapılaşmanın insan odaklı olmayıp fırsatçı bir rant mekanizmasının sonucu olduğu kanaatindeyim.
Bu semti yakından tanımaya, gelip gitmeye başladığınızda sadece Irmak Caddesi’nin kuzeybatı tarafının iş merkezleri, oteller ve yüksek fiyatlar talep edilen lüks konutlarla yenilenmiş olduğunu göreceksiniz. Değişimin önemli istisnaları Bilgi Üniversitesi ve Arter’in yanısıra bölgeye gelen az sayıda sanat galerisi; kaldı ki, bu değişimin tüm Dolapdere’ye yayılmış olduğunu da sanmamak lazım.
Yıllarca kısa süreli göçler açısından bir çekim merkezi olan Dolapdere’de gerçek değişim, ‘yerleşik düzene geçen, insana değer veren ve yaşaması keyifli bir mahalle’ye dönüşmesiyle olacaktır. Biz Arter’liler bu bağlamda mahallemizle ilişkiyi çok önemsiyor ve üstümüze önemli bir vazife aldığımızı düşünüyoruz. Arter, İstiklal Caddesi’ndeki mekanında olduğu gibi yeni binasında da kapısı herkese açık, şeffaf ve kimseyi ötekileştirmeyen bir kurum olmaya devam edecek.
Farklı sanat disiplinlerini bir araya getiren programımızla çok çeşitli ilgi alanlarına sahip insanları buluşturan bir merkez olmayı, her yaştan, her sosyo-ekonomik kesimden bireyler için davetkar olabilmeyi hedefliyoruz. Arter’i geniş kitlelerle tanıştırma hedefimizin odağında ise 24 yaş ve altı izleyiciler yer alıyor. Dolapdere’deki komşularımız için de sürpriz ayrıcalıklarımız bulunuyor.
Bugün müzeler konusunda gelinen noktada kişisel zevklere göre koleksiyonlarını inşa edenlerin ağır bastığını görüyoruz. Ayrıca müzelerin bugün eğitim ve kültür merkezi olarak da kendilerini konumladıklarını görüyoruz. Müzelerin geçmişte kapatıldığı bir ülke olan Türkiye’de bu tür özel sermaye ile kurulan sanat kurumlarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arter Koleksiyonu, 2007 yılında oluşturulmaya başlanmış genç bir koleksiyon olmasına rağmen 1300’ü aşkın esere ulaştı. Ancak daha çok yol alması gerekiyor. Koleksiyonumuz “Kişisel zevklere göre inşa edilmiş” diye tanımlanamaz. Arter Koleksiyonu öncelikle Türkiye’de çağdaş sanatın belleğini bir arada tutmak üzere oluşturuldu. Bugün de gelecekte de Arter Koleksiyonu’nun bel kemiğini Türkiye’den ve ülkemize komşu geniş bir coğrafyadaki sanatçıların üretimi oluşturacak.
Türkiye çağdaş sanat tarihinin hem dönemsel hem de farklı mecralar anlamında çok iyi bir örneklemesini yapan, her dönemin nabzını çok iyi tutan bir koleksiyonumuz olduğunu, tevazudan uzak bir ifade de olsa, vurgulamak isterim. 1960’lardan bugüne Türkiye’deki sanatsal üretimi hem yakın coğrafyamızda hem de dünyanın muhtelif bölgelerinde üretilmiş ve benzer dönemlere tarihlenmiş eserlerle yan yana getirebiliyor olmamızın sanat tarihi yazımı açısından da bizlere yeni pencereler açmaya devam edeceği kanısındayım. Özel sermayenin sanat kurumları yaratma konusundaki şevki ve heyecanının yerel ve merkezi kamu yöneticilerine örnek olmasını dilerim.