MUSTAFA DOMANİÇ
mustafa.domanic.diken@gmail.com
Mehmet Ali Birand’ın, 1992 yılında Abdullah Öcalan’la yaptığı söyleşiyi izliyorum. Bugünkü gelişmeler ışığında izlendiğinde aslında Apo’nun söylediklerinin ne kadar öngörülü olduğu su götürmez bir gerçek.
Apo ‘önderlik’ kavramından bahsediyor: “Türklerin önderlik sorunu var! Bu kriz halen çözülmüş değil. Ben bütün tepkiyi bağlarım. Kürtlerin ezici bir çoğunluğu beni dinler. Bu açıdan sizin, bizim karşımıza çıkabilecek bir önderiniz yok.”
Apo devam ediyor: “Önderlik, tek başına, taraftarlarına tavır koyabilmektir. Tek başına onları istemedikleri halde bir tavra yöneltebilmektir. Eğer o anda önder toplum adına çıkarı kavrayabilmiş ve bunu onlar adına istiyorsa, bu kesinlikle despotizm değildir.”
Birand, aynı yıl Recep Tayyip Erdoğan’la da röportaj yapıyor: “Bizimle sadece siyasi aktörler değişmeyecek, senaryo değişecek!”
Apo’nun sabırla beklediği Türk önder benzer şekilde öngörülü…
PKK’nın, yani Apo’nun deyişiyle Kürtlerin ezici çoğunluğunun, AKP hükümetinin arkasında nereye kadar duracağının tahlilini yapanlar umarım Abdullah Öcalan’ın 22 yıllık sabrını hesaba katıyordur. Çünkü Apo, ulus devlet yapısını cesurca göğüsleyebilecek ve karar verici konumunda Kürtlerin karşısına çıkabilecek o önderi Tayyip Erdoğan’da buldu.
Apo haklı mı?
Peki, Apo haklı mı? Onun bahsettiği şekliyle önderlerin, benim anladığım kadarıyla despotların pazarlığı barışı getirmenin tek formülü mü?
Hayır. Olmamalı. Olamaz. Kökü bu kadar derine salınmış bir sorun tepeden inme bir çözümle sonlanamaz. Toplumun ezici çoğunluğunun demokratik hakları özümseyemediği bir ülkede iki despotun yapacağı pazarlık sadece güç ve toprak sınırları çizerken, gerçek anlamda demokratik şekilde birlikte yaşama zemini oluşturamaz.
Erdoğan yolu açtı
Evet, belki Kürtlerin mücadelesinin sonuca varması için önce devletle yüzleşmek ve onu değiştirmek gerekiyordu. Tayyip Erdoğan bunu kendi yöntemleriyle başardı ve yolu açtı.
Peki demokrasiye inanmadığı gün gibi ortadayken Erdoğan demokratik bir çözümde uzlaşır mı? Paketin içinden başkanlık sistemi, yeni Osmanlı ve ümmet hayali çıktığında geriye kalanlar Erdoğan’ın gerçekten umurunda mı? Sanmıyorum. Zaten eğer umrunda olsa ‘süreç’ seçimlere endekslenmez, hükümetin her başarısızlığının üzeri ‘süreç‘le örtülmezdi.
İrlanda’da, Bask’ta ‘önder’e ihtiyaç duyulmadı
Kuzey İrlanda’da IRA, Bask bölgesinde ETA benzer süreçlerden geçti. İngiltere’de muhafazakâr John Mayor’ın başlattığı müzakereler İşçi Partili Blair tarafından sonlandırıldı. IRA’in siyasal kolu Sinn Fein’in lideri Gerry Adam ana akım siyasete katıldı.
ETA süreci sonlandırdığında İspanya’da Sosyalist İşçi Partisi lideri Zapatero Başbakandı. İki ay sonra görevi devretti. Kısacası çözüm için ‘önder’lere ihtiyaç duyulmadı.
Önderlik değil, demokratik koalisyon lazım
Türkiye’deki çözüm için de önderliğe değil, demokratik bir koalisyona ihtiyaç var. HDP bu açıdan çok önemli çünkü ilk defa Kürt siyaseti sadece Kürt sorunu odaklı olmaktan çıkıp diğer demokratik sorunları da ele alan ve kapısını genç Türklere açan bir harekete dönüşmeye çalışıyor. Fakat ne yazık ki halen önderlik sorununu aşabilmiş değil.
Sırrı Süreyya’ya gelince…
Gezi’de Erdoğan’ın ‘despotluğu’ karşında dimdik duran, ama iş Öcalan’ın ‘önderliğine’ geldiği zaman Kürt reel politiğine ışınlanan Sırrı Süreyya Önder bunun en net göstergesi. Önder’in Apo ile verdiği pozlar her sokakta asılı duran AKP’li belediye başkan adaylarının Tayyip Erdoğan’la kolajlanmış pozlarını andırıyor.
HDP öndersiz Gezi hareketinin ruhunu yakalamak ve bu kişileri koalisyonuna katmak istiyorsa önce buna kendisi inanmalı. Geleceğin Türkiye’si önderlere ihtiyaç duymadan ortak yaşamı tasarlayabilecek gençlerin Türkiye’si olmalı…