• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Analitik felsefeye açılan pencere: Kualia

17/02/2021 20:31

SERTAÇ ÇOMAK

Kualia Analitik Felsefe Dergisi lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin kurduğu çevrimiçi yayın yapan bir dergi. Henüz yedi sekiz aylık bir oluşum olmasına rağmen şimdiden gerek akademik çevrelerin gerek felsefeyle ilgilenen birçok kişinin dikkatini çekmeyi başardı.

Youtube ve kendi internet sitesi üzerinden yayın yapan derginin kurucuları Onur Göksel Yokuş, Ahmet Baran Çekim ve Hasan Ayer amaç ve hedeflerini anlattı…

Reklam

Genel olarak felsefeyle pek haşır neşir sayılamayacak, felsefe eğitiminin pek rağbet görmediği bir ülkede ‘analitik felsefe’ üzerine dergi çıkarıyorsunuz… Bu yüzden öncelikle iki sorum var. İlki felsefe neden önemli? İkincisi de ‘analitik felsefe’ tam olarak ne demek?

Onur: İlk olarak felsefenin neden önemli olduğu konusuna eğilelim. Çok elitist, ağdalı olmayacak bir dille söyleyebiliriz ki felsefe kavramlarla ilgilenir. Gündelik hayatta kullandığımız ahlak, din, siyaset vb. kavramlarını felsefe içerisinde anlayabiliriz ve bu tür, yaşamın odak noktası halinde olan kavramları ancak belirli bir felsefe okuması sayesinde doğru kullanabiliriz.

Doğru kullanmaktan kasıt, bu kavramların nihai tanımlarına ulaşmak olmasa bile -veya bu başat kavramların altına düşebilecek diğer kavramları- bu kavramlara nasıl yaklaşmamız gerektiğidir. Mesela ahlak kavramını tartışmak isteyen birisi, eğer felsefe okumaları yaptıysa, kendi ahlak tanımını nasıl savunacağını bilir. Yine tam tersi olarak, karşısındaki insandan daha kapsayıcı bir tanımlama gelirse o zaman bu tanımlamayı kabul etmesi gerektiğini de bilir.

Reklam

Bu durumda felsefenin pek çok insana sağladığı faydaların, kişilerin tartışma üsluplarını büyük oranda düzeltmesi ve nasıl argüman kurulduğunu göstermesi diyebiliriz. Bu haliyle felsefi tartışma, aslında bilimde olduğu gibi objektif bir hareket ortamı sağlar. Sadece bilimin ulaştırdığı gibi ölçülebilir kesinliklere ulaştırmaz diyebiliriz. Ama tabi bu konu da tartışmalıdır. Nitekim pek çok felsefi tartışmalarda önemli ‘konsensuslar’ vardır. Tabi bağlamdan kaynaklı, bu konuya çok detaylı şekilde giremiyoruz.

İkinci olarak ise felsefe pek çok şeyin temelindedir. Örnek olarak bahsettiğimiz ahlak tanımlamasının yapılması, yine bu tanımlamaya bağlı olarak kurulacak cezai sistemlerin kaynağıdır. Hukuk sistemi ahlakla ilişkili olmak durumundadır ve neyin ahlaklı, neyin ahlaksız olduğuna veya ahlakın nasıl uygulanması gerektiği tartışmalarına zorunlu olarak bağlıdır. Farklı bir örnek olarak siyasi hayatımız aslında siyaset felsefesi tartışmalarına bağlıdır. Mesela, “Hangi siyasi yönetim anlayışı daha doğrudur” Sorusu direkt siyaset felsefesi alanına girer.
Bu ve bu gibi pek çok temel tartışma aslında felsefenin alanına girer ve dolayısıyla felsefeye hayati bir önem biçer diyebiliriz.

Analitik felsefenin tam olarak ne olduğunu tanımlamak biraz güç. Nitekim analitik felsefe içerisinde birbirleriyle çok da kolay uyuşturulamayacak ekoller bulunmakta ama tarihsel olarak baktığımızda Anglo-Sakson merkezli bir felsefe türü diyebiliriz.

Diğer yandan analitik felsefe içerisinde çoğu filozofun uyduğu kriterler vardır ve bu kriterler bize felsefe yapma şekilleri konusunda yaklaşık bir fikir verir. Mesela dilde sadelik ve bilime yakınlık bu kriterlerden ikisidir. Pek çok analitik filozof kendi metinlerinde kullandıkları kavramları nasıl kullandıklarını açıklarlar ve kendi görüşlerini argümanlarla savunurlar. Bu kulağa garip gelse bile kimi sözde felsefe metinleri mesnetsizdir. Analitik filozoflar bu konuda çok hassastırlar ve bir savunu içeren en ufak bir noktayı bile çoğunlukla atlamamaya gayret gösterirler.

Felsefe yapma şekillerindeki hassaslık nedeniyle de bir ortak nokta olarak titiz olmayı ekleyebiliriz. Tabi ki bunlar her analitik filozof için geçerli değildir. Aynı şekilde analitik felsefe içerisinde değerlendirilmeyen kimi felsefecilerde de bahsettiğimiz kriterlere uyma gözlenebilir. Bu durumda o kişi veya kişilerin hala analitik felsefe içerisinde değerlendirilmemesinin sebebi konu ayrılıklarından gelebilir. Nitekim analitik felsefe içerisindeki kimi tartışmalar diğer felsefe ekollerinde yoktur. Kimi tartışmalar da analitik felsefe içerisinde yer almaz.

Dolayısıyla ortak kriterlere uygun olmasından kaynaklı analitik felsefe içerisindeki tartışmalara dahil olmayan ama bahsettiğimiz yaklaşık kriterlere uyan kişi yine analitik felsefeci veya filozof sayılmayabilir.

Sizi tanımayanlar için kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Onur: Biri kıta felsefesi ve diğeri de analitik felsefe olmak üzere felsefede genel olarak iki ekolün olduğu varsayılmaktadır. Biz bu tasnif içerisinde kendisini analitik felsefede konumlandıran bir oluşumuz.

Esasında analitik felsefe içerisindeki konu ortaklığından yol alıyoruz, bunlarla alakalı içerikler çevirmeye ve yazmaya çalışıyoruz. Amaçlarımız da var: Felsefi bilinci oluşturmak; “Genel bir argümantasyon kurma şekli nasıl olmalı, tartışma şekli nasıl olmalı, insanlar nasıl birbirini eleştirmeli” gibi konular üzerine katkı yapmak.

Bunun üzerine yapmak istediğimiz bazı projeler var. Mesela şu an Stanford Felsefe Ansiklopedisi çevirileri yapıyoruz.

Bu bağlamda analitik felsefeyi temel almanızdaki sebep nedir? Neden analitik felsefe?

Hasan: Türkiye’de analitik felsefe, genel olarak bilinmeyen, popüler düsturda yazılmayan, çizilmeyen bir alan. Bu durum gerek akademik alanda gerekse felsefeyle uğraşan bireyler açısından böyle.

Türkiye’de analitik felsefe adına çok fazla kaynak yok. Üniversitelerin ve belli dergilerin geleneği, analitik gelenekten uzak. Tabi, kimseyle ilgili “Analitik felsefe düşmanıdır, analitik felsefeye çok uzaktır” diyemeyiz ama şöyle bir gerçek var ki Türkiye’de analitik felsefe temsil edilmeyen bir geleneği kendi içerisinde barındırıyor.

Analitik felsefe, ‘kıta ve analitik ayrımı’ noktasında kendini analitikçi olarak nitelendiren bazı bireylerin veya analitik felsefeyle ilgilenen bazı bireylerin, kıta felsefesine karşıtlık üzerinden devşirdiği bir kimlik haline geldi ve bir alt kültür haline getirilmeye çalışıldı. Biz bunun farkındaydık ve temelde derginin şu amaca hizmet etmesini belirttik: Analitik felsefeyi farklı zorluk seviyelerinden hareketle okuyucuya tanıtmak.

Bu, genel olarak felsefeye ilgisi de olan okuyucuları ilgilendirdiği gibi profesyonel anlamda felsefeyle ilgilenen bireyleri de ilgilendiriyor. Burada şunu anlamamız gerekiyor: Felsefeyle yeni ilgilenmeye başlayan bir lise öğrencisi de bir lisans öğrencisi de bir master öğrencisi de dergimizdeki makalelerden çok ciddi anlamda fayda sağlayabilir.

Baran: Amacımız bir noktada da analitik felsefeyi Türkiye’deki aktarılış biçiminden bağımsız olarak içerik odaklı anlatabilmek; Analitik felsefeyi diğer felsefe ekollerine karşıtlık üzerinden anlatmak değil de “Bu felsefe geleneği içerisinde neler var?” sorusu üzerinden gitmek. Aynı zamanda, bunu sistematik bir şekilde yapabilmek.

Derginin oluşma süreçleri nasıl gelişti: Ekip nasıl oluştu? Fikir nasıl ortaya çıktı?

Hasan: Biz, lisans, master ve doktora öğrencilerinin içerikler ürettiği bir dergiyiz. İki araştırma görevlisi arkadaşımız da var. Akranlarımızla beraber içerik üretiyoruz. Bu aslında işin güzel taraflarından bir tanesi.

Lisanstan, yüksek lisanstan arkadaşlarımıza bu projeyle geldik, “Bizimle beraber çalışır mısınız” dedik ve kabul ettiler. Çok spontane ve doğal gelişti. Aynı şekilde, ekibe dahil olmayıp dışarıdan makale yollayan arkadaşlarımız da var. En başta belirtmiştik zaten: “Bu dergi lisans, doktora, master öğrencilerinin ortak dergisidir ve herkes derginin standartları içerisinde makale yollayabilir.”

Episteme yayın evinin kurucusu Hasan Yücel Başdemir de bize birçok süreçte yardım etti. Derginin kurulması süreci çok çalkantılıydı. Covid dönemiydi, biraz zor bir süreçti. Hasan hoca bir gün beni aradı, “Ekibinizi kurun, bir dergi çıkartın” dedi. Onur ile benim pek motive olmadığımız bir dönemdi. Hasan hoca, bu bağlamda bizi güdülemişti. Aslında bir anlamda Kualia’nın varlığını ona borçluyuz.

Dergiye koyacağınız metinleri nasıl sınıflandırıyorsunuz? Yazılar nasıl bir süreçten geçiyor?

Baran: Makale yazımında genelde konuya, o konu hakkındaki ilgili kişilere bakıyoruz. O ilgili veya da uzman kişiler çeviriyor ya da yazıyor. Her alandan da yazmaya çalışıyoruz. Mesela, siyaset felsefesinde çok mu ağırlık oldu, biraz metafizik, epistemeloji ya da başka dallardan eklemeye çalışıyoruz.

Hasan: Örnek üzerinden gidersek, Onur zihin felsefesi çalışıyor, bir arkadaşımız fizik felsefesi çalışıyor, bir arkadaşımız metafizik çalışıyor… Demek istediğim, dergideki insanların ilgi alanları farklı. Bu aslında bizim dergiyi güzel ve farklı kılan alanlardan bir tanesi.

Felsefe geniş bir alan, çok fazla kolu var ve bu kollar arasında da disiplinler arası bir durum söz konusu. Yani, metafizik çalışan birinin çok farklı kolları da çalışması gerekiyor.

Bu bağlamda, arkadaşlarımıza merkezden bir biçimde metin dayatmıyoruz. Bir esneklik var dergide, düzenin kendisi kendinden doğuyor. Metin çevirmek isteyen arkadaşımız metni kendisi getiriyor ve metnin derginin formatına uyduğuna karar verilirse çeviriyor.

Bunun güzel kısmı, burada bir ‘ekip ruhu’ olması. Geldiğimiz noktada, üçümüz kurucuyuz ama bakıldığı zaman çevirmen ve yazar arkadaşlarımızın yaptığı katkılar çok değerli ve çok önemli. Farklı farklı alanlardan içerikler, her kitleden okuyucunun bizi okuyabilmesine imkan sağlıyor.

Onur: Bir ekleme yapayım. Her kitleden okuyucunun gelip bizi okuyabilmesi belirli bir imkandan kaynaklı gerçekleşiyor. Farklı felsefi oluşumlar, bir insanı eğer felsefeye çekecekse ne yapıyor? Sunumlar yapıyor, yazılar yazıyor…

Bunun yanında, basitleştirmek adına bir giriş yazısı yazılıyorsa ya konunun veya yazarın kendi işleyişi ağır olduğu için basitleştirdiğinde tam olarak aktarılamıyor ya da ağır olduğu için okuyucunun kendisini baştan çekemiyor. Analitik felsefede buna dair bir avantaj var çünkü işleyiş olarak Anglo-Sakson gelenekteki o felsefi dilin dili biraz daha açık, giriş imkanı daha kolay.

Stanford Felsefe Ansiklopedisi’ni çevirmek neden bu kadar önemli?

Hasan: Bireyin okuduklarından kapsamlı bir bilgi edinmesi adına Stanford Felsefe Ansiklopedi’sine önem veriyoruz. Hakikaten de Türkiye’de ilginç bir şekilde hiçbir felsefeci Stanford Felsefe Ansiklopedisi’nden metin çevirmemiş biz yapana kadar. Bu şaşırılması gereken bir şey çünkü akademik anlamda felsefeyle ilgilenen bireyler Stanford Felsefe Ansiklopedisi’ni bilmek zorundadır.

Biz bu metinleri çeviriyoruz çünkü metinlerin kendileri ve uzunlukları iyi, sofistike, nüanslı, kapsamlı ve gerçekten de Vikipedi’den veya başka başka ‘ansiklopedik’ içeriklere kıyasla çok daha iyi bir şekilde, konunun uzmanları tarafından -genelde hocalar tarafından- yazılıyor.

Onur: Direkt şöyle bir şey var Stanford Felsefe Ansiklopedesi konusunda, editörleri zaten işin ehli insanlar; en iyi bilen kişi en derleyici şekilde yazıyor konuları.

Hasan: Evet, konunun uzmanları ele alıyor. Konunun uzmanları hocalar tarafından yazılıyor. Ben akademisyen olmayan bir yazar görmedim. Şunu da belirteyim bizim misyonumuz Stanford’ı tanıtmak değil, birçok kaynaktan referans alıyoruz, metin çeviriyoruz ama Stanford biraz ayrı tabii. Özgün yazı yazan yazarlarımız da var, sadece çeviri üzerinden giden bir dergi değil.

Baran: Stanford Felsefe Ansiklopedisi’nin analitik felsefedeki birçok konuyu çok temel fakat aynı zamanda da kalite ve teknikaliteyi koruyarak açıkladığını görüyoruz. O nedenle Stanford’daki makaleler analitik felsefedeki herhangi bir konu için çok güzel giriş makaleleri oluyor. Bitimindeki bibliyografyada bir sürü müthiş kaynaklar öneriliyor. Onun için çok temel bir giriş hazinesi olarak görüyoruz. 

Türkiye’de felsefe adına üretilen içerikleri yeterli buluyor musunuz?

Onur: Çok fazla içerik ve çok fazla oluşum var fakat ben kalite olarak yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu biraz da dil eksikliğinden kaynaklanıyor çünkü Türkiye’nin yabancı dil bilme oranı çok yüksek seviyede değil.

Çoğunluk olarak, çeviri kaynaklar okuduğumuz için sadece onlarla yetinebilmişiz. Örneğin; Kant çok çevrildi ama hala çevrilmeyen birkaç metini var. O bilgileri bilmeyen birisi Kant’ın bir görüşü hakkında yanlış bir bilgiye sahip oluyor. Kafasında bir soru işareti kalıyor.

Hasan: Onur’un dediği gibi az kaynak yok. Sonuçta kaç yıldır yayın yapan bir sürü yayınevi var vs. Bunun yanında, hala ciddi bir eksiklik söz konusu çünkü Batı’daki literatürün kendisini Türk okuyucu tam olarak bilmiyor.

Özellikle, analitik felsefeye dair çok içerik yok Türkiye’de. Kıta Avrupası’ndaki yazarlarla ilgili belli içerikler olmasına rağmen analitik felsefe daha kıyıda köşede kalmış bir gelenek. Analitik felsefenin temel metinleri dediğimiz metinlerin çevirisi yok.

Baran: Türkiye’de felsefe adına üretilen içeriklerin çoğu, aslında kıta felsefesinin kötü bir taklidi gibi geliyor. Kıta ekolü hakkında herhangi bir yorum yapmıyorum. Bu içeriklerin aslında edebiyat ve sanat içeriği altına incelenmesi gerekiyor. Sanat elbette çok yüce ve güzel bir amaca hizmet ediyor fakat sanatı felsefeyle karıştırmak da felsefeye ciddi bir haksızlık. Sanat kötü bir şey olduğundan değil, felsefenin içeriği öldürüldüğünden dolayı.

Analitik felsefe yazılarına gelirsek de, Türkiye’de, genelde bir sistematiklik yok ama yine de güzel çalışmalar var. Yani, sonuçta hepimiz aynı süreçlerden geçiyoruz, aynı hataları yapıyoruz. Bir üstünlük iddiamız yok ve bu girişimin parçası olan; analitik felsefeyi ve genel olarak felsefeyi hakkıyla yayma amacı olan herkesi takdir ediyoruz.

Dergi için hedefleriniz neler? Sizi basılı olarak okuyabilecek miyiz?

Hasan: Bu konuda şunu söyleyebilirim: Dergi basılacak. Biz, yedi sekiz aylık bir oluşumuz, yeni çıktık. Doğal olarak dergiyle çıkacağımız ortada.

Belli platformlarla ortak projeler de yapıyoruz. Bir yayıneviyle projemiz mevcut. Dergimizdeki 10 çevirmen ‘Routledge Serisi’nden bir kitabın çevirisini yapıyoruz. Onun dışında aynı yayınevinden siyasi ideolojiler derlememiz çıkacak. Bu, Stanford Felsefe Ansiklopedisi’ndeki ‘Siyasal İdeolojiler Maddeleri’nin satın alınıp bir derleme şeklinde ortaya çıkmasını içeriyor. Editörlüğünü benim yaptığım bir kitap olacak. Orta ve kısa vadede analitik felsefeyle bağlantılı başka kitaplarımız da çıkacak.

Onur: Zihin felsefesiyle alakalı iki tane kitap çıkaracağız. Bunlardan biri, editörlüğünü benim, çevirisini bizim ekipten Berk’in yaptığı, “Analitikteki zihin felsefesi tartışmaları nasıl ilerliyor?” sorusuyla alakalı çok yardımcı bir kitap. Onu da yakın zamanda basmaya başlarız diye düşünüyorum çünkü bütün süreçlerini bitirdik.

Filed Under: Keyif

SON HABERLER

ABD’de Johnson&Johnson’ın ‘corona’ aşısına onay

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Johnson&Johnson firmasının yeni tip corona virüsüne (Covid-19) karşı geliştirdiği aşının acil durum kullanımını onayladı.

Darbe girişimi sonrası 20 bin kişi Yunanistan’a kaçtı

Darbe girişiminin ardından yaklaşık 20 bin kişinin Türkiye’den yasa dışı yollarla Yunanistan’a gittiği belirlendi.

Eski MB yetkilileri: ‘Buharlaşan’ 128 milyar dolarla ilgili araştırma komisyonu kurulsun

Merkez Bankası’nın (MB) eski başkanı Durmuş Yılmaz ve eski başkan yardımcısı İbrahim Turhan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘buharlaştığını’ söylediği 128 milyar dolarlık döviz rezervinin kimlere, hangi kurdan ve ne amaçla satıldığının araştırılmasını istedi.

Kılıçdaroğlu ve Taşçı’nın telefonlarının dinlenmesi ‘hukuksuz’ bulundu

Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın telefonunun dinlenmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek tazminata hükmetti.

Türkiye’den kaçırılan 412 tarihi eser altı yıl sonra iade edildi

Anadolu’dan kaçırıldığı tespit edilen 412 eser, Türkiye’nin girişimiyle Macaristan’dan getirildi.

Türkiye’nin ilk sinema müzesi restorasyonun ardından açılıyor
Radiohead üyelerinin stüdyoda bir şeyler karaladığı defterin 100 bin liraya alıcı bulması bekleniyor

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1216 gündür tutuklu

AGORA

Laiklik, elhamdülillah; milliyetçilik, ibadullah; emekçi hakları, fesuphanallah…

Murat Sevinç

Bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm

Levent Gültekin

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Ege Cansen: Türkiye’nin Kürt meselesini ancak HDP çözebilir

İskender Öksüz: Batıda yaygın beş aşı arasında Çin aşısı yok

Ahmet Taşgetiren: Bugünkü iktidar, şikayete muhatap bir ‘kurulu düzen’ durumunda

Taha Akyol: İktidar blokunun çok önemli bir çabası da bir yolunu bularak İYİ Parti’yi ‘halletmek’

Yakup Kepenek: İktidar diliyle de bölüyor!

Orhan Bursalı: AKP, ortağının artan baskısına kayıtsız kalamaz

Abbas Güçlü: Bakan Selçuk daha çok günü kurtarmaya çalışıyor gibiydi

Vedat Milor: Evde de özenli sofra hazırlanabilir

Uğur Meleke: Topa sahip olan takımın kaybedeceği maç!

Nuran Çakmakçı: Tüm yurtta önümüzdeki hafta ilkokulların okula başlaması zor

Mehmet Öz: Kendimize vakit ayırmak aslında çok kolay

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Elektrik kesintisi nedeniyle 19’uncu kattaki evine merdivenlerden çıkan kadın hayatını kaybetti

KFC, ‘homofobik çalışan’ını işten çıkardı: Eşcinsel çifte hakaret ve küfür

Tampon kullandığı için işten atıldığını söyleyen cezaevi çalışanı dava açtı

Hindistan’da bir adam horoz dövüşü sırasında kendi horozu tarafından öldürüldü

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi