• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Ali Babacan’ın gözyaşları…

30/12/2020 15:57

LEVENT GÜLTEKİN

[email protected]

@acikcenk 

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin ilk olağan kongresinde yaptığı konuşmada 28 Şubat döneminde başörtüsü üzerinden yapılan ayrımcılığa, baskılara dikkat çekip aile bireylerinin o dönemde maruz kaldığı ayrımcılığı anlatırken gözyaşlarını tutamadı.

Sanırım Babacan’ın bu cümlelerinin asıl hedefi AK Parti seçmeniydi.

Reklam

Çünkü iktidar sıklıkla, “Biz gidersek baskılar, yasaklar geri gelecek” propagandası yaparak kendi tabanını korkuyla bir arada tutma çabasında.

Yani bana göre Babacan’ın geçmişte başörtüsü üzerinden yapılan ayrımcılığa dikkat çekmesindeki amaç aynı mağduriyetleri kendi aile bireylerinin de yaşadığına vurgu yaparak iktidarın tabanda korku yaratma propagandasını boşa çıkarmaktı.

Ali Babacan’ın niyeti, amacı belki buydu ama yine de muhafazakar kesimin geçmişte yaşadıkları üzerinden mağduriyet vurgusu yapması kimi çevrelerde tedirginlik ve tepki yarattı.

Reklam

Oluşan bu tedirginliği, tepkiyi geçmişte yaşananları inkar, görmezden gelme veyahut hafife alma olarak yorumlayamayız.

Muhafazakar kesimin bir kısmı da dahil olmak üzere toplumun büyük bir kesimi genel olarak mağdur edebiyatına dayalı siyaset anlayışından bıktı, usandı hatta tiksindi. 

Ali Babacan’ın gözyaşlarına yönelik tepkilerin arka planında bu bıkkınlık ve tiksinti var. 

Çünkü mevcut iktidar 18 yıldır, dindarlara geçmişte yapılan haksızlıklar üzerinden mağdur edebiyatı yapıyor.

Üstelik o mağduriyetleri giderip, yaraları iyileştirme politikaları izlemek yerine bu dönemde yaptıkları haksızlıklara, hukuksuzluklara, baskılara, zulümlere o mağduriyetleri gerekçe yapıyorlar. 

Ne zaman ağızlarını açsalar, “Geçmişte bize de şunu yaptılar” deyip toplumun ensesinde boza pişiriyorlar.

Dindarların geçmişte yaşadığı mağduriyetleri bu iktidar kendi varlığını sürdürmek için bıkmadan usanmadan dibine kadar kullandı.

Üzülerek söyleyeyim ki o mağduriyetler bu iktidarın eliyle iğfal edildi.

Masumiyetini yitirdi.

Mağdur olmanın verdiği ahlaki üstünlük kaybedildi.

Mevcut iktidarın dini bir sopa olarak kullanması, topluma dini bir yaşam tarzı dayatması dahası yaptıkları yolsuzlukları, haksızlıkları, hukuksuzlukları dini argümanlarla meşru gösterme çabaları insanların dine olan duygularını tahrip etti.

Toplumda, muhafazakar kesimin bir kısmında bile sadece mağduriyet vurgularına değil, dini ritüellere karşı da bıkkınlığa dayalı tepki oluştu. 

Çünkü mağduriyet, gözyaşı, dini söyleme dayalı siyaset insanlara Erdoğan’ı ve onun yaptığı haksızlıkları, hukuksuzlukları dahası yaşadıkları acıları hatırlatıyor. 

Hatırlatmakla kalmıyor bu tür söylemlerin mevcut iktidarın siyaset anlayışını meşrulaştırıyor. 

Bütün bunları hesaba katmadan oluşan tepkilere, “Antidemokratik tepkiler” deyip geçiştiremeyiz.

Diğer taraftan ülkemizde son yıllarda akla hayale sığmayan haksızlıklar, hukuksuzluklar yapılıyor.

Yüz binlerce insan KHK’larla işini, ekmeğini kaybetti bir anlamda açlığa mahkum edildi.

Binlerce insan hapislerde çürüyor.

Milyonlarca insan işsizlikten kıvranırken mülakat, güvenlik soruşturması gibi antidemokratik uygulamalarla devlet kadroları parti taraftarlarıyla dolduruluyor. 

“Geçmişte bize de şunu yaptılar” deyip gözyaşı dökenler saraylarda büyük bir şatafat içinde yaşarken milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor.

Geçmiş mağduriyetler öne sürülerek topluma bir yaşam tarzı dayatılıyor.

Neredeyse her gün hoca kılıklı bir şaklaban giyimlerini, oturmalarını, gülmelerini, mesleki tercihlerini konu ederek kadınlara hakaret ediyor, aşağılıyor. 

Bütün bunlar olurken amaç, niyet iyi olsa da 20 yıl öncenin mağduriyetlerine vurgu yapmak günümüzde yaşanan haksızlıkları, hukuksuzlukları hafifleştirdiği, değersizleştirdiği, önemsizleştirdiği duygusunun oluşmasına neden oluyor. 

Tekrar edeyim: Dindarların geçmişte yaşadıklarına yönelik oluşan mağduriyetler üzerinden siyaset yapmak toplumu bıktırdı, usandırdı. 

Bütün siyasetçilerin bunu hesaba katması gerektiği kanaatindeyim. 

Çünkü bana kalırsa doğru siyaset toplumun bütününün duygusunu, acısını, hüznünü, endişesini hesaba katıp on göre bir dil oluşturmaktır.

Evet geçmişte başörtüsü üzerinden çok büyük haksızlıklar, hukuksuzluklar yapıldı.

Fakat bugün bunca acı, yıkım, haksızlık, hukuksuzluk yaşanırken üstelik tüm bunları geçmişin mağdurları yaparken 20 yıl öncenin mağduriyetlerine vurgu yapmak yarardan çok zarar getirir. 

Hukukun olmadığı, medyanın kontrol altına alındığı, siyasetin zeminin yok edildiği kutuplaşmanın ayyuka çıktığı günümüz Türkiye’sinde genel olarak siyasetçilerin işi zor, bunun farkındayım. 

Fakat muhafazakar kökenden gelen siyasetçilerin işi daha zor.

Çünkü geçmişte ister AK Parti’de görev almış olsun ister olmasınlar, ne yazık ki sırtlarında ‘muhafazakar siyasetçi’ tanımlaması çerçevesinde son 18 yılın bagajını taşıyorlar.

Üzülerek söylemeliyim ki hepsinin üzerinde bir Erdoğan gölgesi var.

Bunun farkında olmak ve toplumda bir güven duygusu oluşturmak için sağlıklı bir dile ve üsluba ihtiyaç var.

Farklı kesimlerle konuşabilecek, onların da duygularını anlayabilecek, onlara güven verebilecek bir siyasete ihtiyaç var.

Çünkü tek mesele AK Parti tabanının bir kısmını ikna etmek, onların dikkatini çekmek veyahut onları AK Parti’den koparmak değil.

Esas mesele ülkede demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku, eşitliği, liyakati, tesis edebilmek için toplumsal bütünlüğü oluşturacak bir siyaset üretebilmektir.

Ali Babacan’ın iyi niyetinden, mağdur edebiyatına dayalı bir siyaset amacı gütmediğinden, dahası geçmişin acılarını bugün yaşananlardan daha üstün tutmadığından kuşku duymuyorum.

Yani kongre konuşmasındaki sözlerinin, gözyaşlarının amacının böyle olmadığının farkındayım. 

Ama dediğim gibi siyaset sadece iyi niyetle yapılmıyor.

Toplumun bütün kesimlerinin duygu ve düşüncesini hesaba katan bunu ifade edecek doğru üslup ve kelimeleri barındıran bir yaklaşıma ihtiyaç var. 

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Türk mutfağı dünyada başarı yakalayabilir mi?

Başarılmış olanı yeniden keşfetmek yerine, bu örneklerin tecrübelerinden faydalanarak etkili uygulamalar konusunda devletin de takip ettiği ve önünü açtığı stratejik bir master-plan ortaya koymak, profesyonel olarak know-how ve eğitim almak, doğru oyuncularla yola çıkmak ve yol üzerinde kendi tarzımızı da oluşturarak ısrarlı bir şekilde hedefe ilerlemek gerekiyor bence.

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

Hak ettiği biçimde yapılırsa, tiyatroya hasret geçen günlerimizin susuzluğunu, çevrimiçi işlerle biraz olsun giderme ihtimalimizin olduğunu görmek, bizi mutlu etmeye yetti.

Sinovac aşısı: Etkinliğine dair farklı sonuçların arkasında ne olabilir?

Pfizer, AstraZeneca ve Moderna gibi firmaların ürettiği aşılara erişimi kısıtlı olan gelişmekte olan ülkeler, Covid-19 salgınını sona erdirmek için umutlarını Çin’in CoronaVac aşısına bağlarken, Çinli Sinovac firmasının geliştirdiği aşıya dair Brezilya’da açıklanan yüzde 50’lik etkinlik verisi cevaptan çok sorulara yol açtı.

Aşı olan bilim kurulu üyesi: Yan etkileri baş ve eklem ağrısı, yorgunluk

Ankara’da, dün, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Covid-19 aşısı olan Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, aşının ilk yan etkilerinin uygulanma bölgesinde ağrı, baş ağrısı, yorgunluk, kas-eklem ağrısı olduğunu söyledi.

Bahçeli: ‘Cumhur ittifakı’nı bozmayı hiçbir şart altında aklımın köşesinden geçirmem

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘cumhur ittifakı’nı bozmayı ‘hiçbir şart altına aklının köşesinden geçirmeyeceğini’ belirterek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çeşitli partilere yaptığı ziyaretlerden rahatsız olmadığını söyledi.

Gençlerin meslek sahibi olması için ideal bir çıkış yolu var elimizde
12 Eylül darbecilerinin, gençlere ‘Lenin, Mao ve Kastro yerine, din öğretme’ arzusu

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1172 gündür tutuklu

AGORA

Türk mutfağı dünyada başarı yakalayabilir mi?

Mehmet Aksel

Türkiyelilik, Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı…

Murat Sevinç

Markalaşmak için sihirli formül

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Esfender Korkmaz: Birçok araştırma Türkiye’de yoksulluğun dibe vurduğunu gösteriyor

Mehmet Demirkol: Beşiktaş iyi oynamadığı maçta savunma disiplinini bozmadan oyunda kaldı

Muharrem Sarıkaya: Ocak ayında 11 milyon aşı gelene kadar ilk aşamada 3 milyon aşının 1.5 milyonu yapılacak

Erkan Aydoğanoğlu: İktidar gibi düşünmeyen herkes ‘terörist’ olarak damgalanıyor

Melih Aşık: İktidara geldiği takdirde CHP’nin ne yapacağını vatandaş bilmiyor

İbrahim Ö. Kaboğlu: Anayasa’nın kendisi sözde kaldı

Okan Müderrisoğlu: Anlaşılan o ki ezber bozan pek çok hamleye de tanık olacağız

Osman Müftüoğlu: Aşılamanın olumlu sonuçlarını en erken mayıs ayı gibi alabileceğimizi bilelim

Mustafa Balbay: İttifakın geleceği konusunda MHP tavrını koyduğunu gösteriyor

İbrahim Kiras: Ülkeler aşı tedariki için uğraşırken kılımızı kıpırdatmaktan geri durduk

Orhan Bursalı: Neden Kanada ve diğer ülkeler aşı stokluyor?

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Chris Cornell’in hayatını kaybetmeden önce kaydettiği cover albümü yayınlandı

Avustralya’da bir adam kayıp kedisini bulmak için askeri teçhizat ile hayvan barınağını bastı

Attığı sabit sürücüyle çöpe giden Bitcoin’larının değeri 210 milyon sterlin: Belediyeden çöplükte arama için izin istiyor

‘Evde Tek Başına’nın yıldızı da destek verdi: Trump filmden çıkarılsın

‘Hiçbir şey yapmayan adam’ kendini kiraya veriyor: Binlerce müşterisi var

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi