“İşimi istiyorum” şiarıyla 9 Kasım’dan bu yana Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde eylem yapan Nuriye Gülmen’in direnişi 100’üncü günü geride bıraktı.
Gülmen, hakkında ‘FETÖ-PDY’ iddiasıyla açılan soruşturma gerekçesiyle Selçuk Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılmıştı.
9 Kasım’dan bu yana Ankara Yüksel Caddesi’nin önündeki İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemi yapan akademisyen, OHAL’in kaldırılmasını, işten atılan ve açığa alınan ‘devrimci demokrat kamu emekçilerinin’ göreve iade edilmesini, ‘keyfi ve hukuksuz işten atmalara’ son verilmesini, 13 bin ÖYP’li araştırma görevlisinin kadro güvencesinin geri verilmesini ve iş güvencesi talep ediyor.
Gülmen’e bir süredir ihraç edilen öğretmenler Semih Özakça, Acun Karadağ ve 2000 yılında Burdur Cezaevi’ne yapılan operasyonda kolu kopan, kamuda görevliyken ihraç edilen Veli Saçılık eşlik ediyordu.
Dün Gülmen ve ‘davadaşları’nın direnişi 100’üncü gününe girmişti. Eylemlerine halayla ve sloganlarla devam eden direnişçilere polis bir kez daha saldırdı.
Gülmen, dün yaşananları anlattığı, ‘Yasadışı Halay Çekmek Bizim İşimiz: 100. Gün’ adlı bir yazı kaleme aldı. Gülmen, 100’üncü gün güncesinde, “Yasadışı halay çekmeye devam edeceğiz. Bugün, onların ‘yasadışı’ dediği haklarımızı korumazsak, yarın nefes almamızı yasadışı ilan edecekler, biliyoruz. Halayımız, direncimizin, haklılığımızın ve umudumuzun ifadesidir” dedi.
Gülmen’in kaleminden 100’üncü gün güncesi şöyle:
“Yine yasadışı eylem yapmayı başardık. Elimizde dövizimizle anıtın önünde oturmaktan, 100 kişiyle birlikte halay çekmeye devletin ‘yasal’ sınırlarını epey genişlettik. Artık anıtın önünde oturmak, slogan atmak, pankart asmak, imza toplamak ve sınırlı sayıda insanla halay çekmek yasal (her an yasadışı ilan edilme ihtimali ile birlikte). Ama 100 kişiyle halay çekmek yasadışı. Polis fezlekesindeki ifade şöyle: “100 kişiyle birlikte halay çekmek suretiyle yaptığınız yasadışı eylem”.
Dün, direnişin 100’üncü gününde, 100 kişilik, umudumuz, direncimiz kadar güçlü bir halay kuralım, demiştik. Etkinliklerimiz öğle saatlerinde başladı. Alanı farklı dekore ettik. Dövizlerimizi panolara yapıştırdık. Direnişin 100’üncü gününü ifade eden ayrı bir panomuz vardı. Bir de, ziyaretçilerimizin direnişle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade edebilecekleri bir pano hazırladık. Türkiye genelinde devam eden altı direnişten fotoğrafların olduğu bir pankart hazırlamaya başladık. Ziyaretçilerimizle birlikte pankartı boyadık, işledik.
Uzatırlarsa müdahale ederiz
Saat 17:00’da halay için hazırlanmaya başladık. Direnişçiler olarak konuşmalarımızı yaptık. Müzik de hazır olunca halayımızı kurduk. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba halaya başlarken ziyarete geldi. Polislerin Veli Ağbaba’ya “Beş dakika göstermelik bir şey yapsınlar, uzatırlarsa müdahale ederiz” dediklerini duydum. 10 dakika kadar halay çekebildik. Sonra anons yapmaya başladılar. Ne dediklerini tam olarak duymadım. Ama karşılığında, halay çekmeye devam edeceğimizi, on dakika halaya tahammüllerini olmadığını söyledim. Slogan atmaya başladık. Halaya devam ettik.
Çevik kuvvet polisleri alanda herkese gaz sıkarak sürmeye başladı. Bir kısmımız Yüksel’den Selanik Caddesi’ne doğru, diğer kısım Konur’a doğru sürüldü. Hemen tekrar alanda toplandık, slogan atmaya başladık. Polis müdahalesinden sonra, bizim hiçbir çağrımız olmamasına rağmen insanların tekrar alana gelmesi, toplanması çok güzeldi. Anıtın önünde oturan küçük bir kalabalık vardı.
Yerlerde sürüklendik
Sonra birden bir polis amiri, kaçanların hepsini yakalayın diye bağırmaya başladı. Çevikler yanımızdan geçerek, Selanik’e doğru koşmaya başladılar. Kafelere girerek insanları gözaltına almaya çalışıyorlardı. Sonra birden yüzümüze gözümüze gaz sıktılar. Acun’un “Ölüyorum” diye bağırdığını duydum. Acun’u kurtarmaya çalışan 4-5 kişi zincir halinde gözaltına alındık. Deniz Acun’la ikimize yapıştı, polis Deniz’in boğazına sarılınca, Deniz’in oğlu Dağsu polislere müdahale etmeye çalıştı. Bizi birbirimizden koparmaya çalışırken bir süre yerlerde sürüklendik. Sonra gözaltı aracına götürüldük. Gözaltı aracında tartışmalar devam etti. Deniz Dağsu’nun yüzünün halini görünce polislere bağırmaya başladı. Polisler ona müdahale etmeye çalıştılar, polisin Deniz’i ittirdiğini görünce biz de müdahil olduk. Toplamda 11 kişiydik. Gece 12 gibi hastaneden salıverildik.
Acun’u ölümden halkımız kurtardı
Acun hem kalp, hem astım hastası. Yakın mesafeden gaz sıkılınca fenalaştı. Biz götürüldükten sonra hekim ve sağlıkçı arkadaşlar ilk müdahaleyi yapmışlar. Sonra ambulansla hastaneye götürüldüğü haberi geldi. Neyse ki, hastanedeki müdahaleden sonra normale döndü. Hep Çayan Birben ve Metin Lokumcu geliyor aklıma. Astım hastası biri için, yakından gaz sıkılması ölüm demek. Acun’u ölümden halkımız kurtardı. Biz gözaltına alındıktan sonra Acun’u polise vermemişler. Halk, tek sığınağımız, tek güvencemiz. Bu halkın evladı olmaktan onur duyuyoruz.
İrademiz kazandı
Müdahaleden sonra insanlar dağılmamış. 18:00’da destekçilerimiz, bizim yerimize, açıklama yaparak eylemi sonlandırmışlar. Sevgili Murat Çeşme ve Nevin Koçoğlu konuşma yapmış. Bu haberi alınca ne kadar gönendiğimizi anlatamam. Sert müdahaleye, gaza, gözaltına rağmen eylemimiz sloganlarla, açıklamayla bitti. İrademiz kazandı. Biz kazandık.
Yarın nefes almamızı yasadışı ilan edecekler
Yasadışı halay çekmeye devam edeceğiz. Bugün, onların ‘yasadışı’ dediği haklarımızı korumazsak, yarın nefes almamızı yasadışı ilan edecekler, biliyoruz. Halayımız, direncimizin, haklılığımızın ve umudumuzun ifadesidir. Halka çağrı yaparken, omuz başımızda olun, ayak seslerimiz yeryüzüne yayılsın, demiştik.
Direniş dostları bizi yalnız bırakmadı. Ayak seslerimiz Yüksel’den yeryüzüne yayıldı. Yüksel’i dolduran dostlar, elimizi tutan ellerinize, mendil tutan parmaklarınıza, halayın ritmiyle yere vurduğunuz ayaklarınıza sağlık. Sizleri çok seviyoruz, hiç unutmayın.
Bugün halayla başlıyoruz eyleme. Herkese selam ve sevgiler.”