Dün sabah ilan edilen önlemleri izleyen gelişmeler, bu krizin artık dikiş tutmayacak noktaya geldiğini ve iktidarın kriz algısı yönetiminin yangına benzin dökmeye dönüştüğünü gösterdi. Bir yandan BDDK ve Merkez Bankası döviz talebini azaltma amaçlı ama son derece marjinal önlemler aldı. Rahatlatıcı etkilerinin birkaç saatle sınırlı olduğu görüldü. Diğer yandan, döviz kuru ve daha genel olarak içine girilen krizle ilgili “ekonomik saldırılar kapsamında yönlendirici haber yapan kişi ve kişiler hakkında soruşturma” başlatacağını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı açıkladı. Ve elbette bu yönlendirici melun güçlerin “15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler” olduğunu belirterek milli direniş savaşını ilan etti. Bir çimdik iktisat politikası aracı, bir kepçe polisiye tedbir…
Halbuki hafta başında paniğin yeniden alevlenmesinin nedenini dışarlarda, uzaklarda aramaya gerek yoktu. Mahiyetinin ne olduğunu söylemeden, Cumhurbaşkanı’nın B ve C planları tehdidini dile getirmesi yeterliydi. Şimdi bu alternatif planların neler olacağını doğru, yanlış tahmin etmeye çalışanlar, “yönlendirici haber” yapmak suçuyla takibata mı uğrayacaklar?
Cumhurbaşkanlığı iletişim sorumlusu, Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkan B ve C planlarının hiçbir şeye tekabül etmediğini hemen açıklamak zorunda kaldı. “O iki adım atılmayacak” diye damat hemen düzeltti. O zaman TL’ye karşı yönlendirici en büyük haberin kaynağı Cumhurbaşkanı’nın kendisi değil midir?