“Tanklar İstanbul’un mahallelerine girmeden Türkiye’de iç savaş olmaz.”
Güneydoğu’daki ilçe kuşatmaları, ölümler, sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, top mermileriyle yıkılan binalar, açlık, meydanlarda yatan cenazeler, sokaklarda ilerlemeye çalışan ordu birlikleri, damlara yerleşen keskin nişancılar, bütün bunlar, İstanbul’dan pek görülmüyor.
Yedi sekiz yaşında kara gözlü bir oğlan çocuğuyla yapılan bir “konuşmayı” izledim geçen gün sosyal medyada, çatışmalı bölgelere yakın bir yerde okula giden çocuğa spiker soruyor, “korkmuyor musun”, “ben cesuram” diyor oğlan, “Oğlak burcuyam, ben korkmam.”
“Batıdaki arkadaşların burada neler olduğunu anlamıyorlar” diyor spiker, oğlan gülüyor, “onlar anlamazlar, gelip Diyarbakır’ın halini görmeleri lazım.”
Çocuk, “Batıdakilerin” oralarda olanları anlamayacağını öğrenmiş artık.
“Onlar anlamazlar.”
Anlamıyorlar da gerçekten.